Utku ŞENSOY    Türkiye, iç siyasete endeksli çoğu zaman kısır ve gergin tartışmalara sahne olurken, dünyada neler tartışılıyor, etrafımızda olup bitene diğer ülkeler ya da yabancı basın kısaca bizim dışımızda olan;“onlar” nasıl bakıyor? “Onların gündemini” ana hatlarıyla sizler için derlediğimiz kısa bir ufuk turuna çıkıp bakalım, olaylara biz nasıl ve hangi pencereden bakıyoruz, “onlar” hangi konulara önem atfedip kendi haber ajansları-yazılı-görsel basınlarıyla olup bitene nasıl bakıyorlar. Suriye “onların” da ana gündem maddesi. Ancak dünya artık savaş sonrası Suriye’ sini konuşmaya başlamış bile. “Suriye’de savaşın ekonomik faturası” başlıklı haberlerde, Suriye’deki savaşın ekonomik faturasının 226 milyar doları aştığı aktarılıyor.Dünya Bankası›nın yaptığı araştırmaya dayandırılan haberlerde,Suriye’de, birçok yaşamsal kurum ve hayati sistemler tahrip edildiği, altı yıldır devam eden iç savaşın 226 milyar dolarlık ekonomik zarara yol açtığı aktarılıyor. Dünya Bankası raporunda, Suriye ekonomisinin savaştan sonra toparlanmakta zorlanacağı ve savaş sona erdiği takdirde Suriye›nin ekonomik gücünün dört yıllık bir çabanın ardından, savaş öncesi düzeyinin yarısına bile ulaşamayacağınınaltı çiziliyor. İngiltere’nin AB’den ayrılması Avrupa ve dünyanın önde gelen ülkelerinin tartıştığı önemli konulardan biri olmaya devam ediyor. “Brexit’te ikinci tur başladı” ya da “AB ve İngiltere uzlaşma arayışında” başlıklarıyla duyurulan haberlerde, Brüksel’de başlayan, İngiltere ile AB arasındaki ayrılık görüşmeleri ve bu turda ele alınan temel konular tüm boyutlarıyla tartışılıyor. İngiltere’nin Brexit Bakanı David ile AB Baş Müzakerecisi Fransız MichelBarnier arasındaki sancılı görüşmelerin ana gündem maddelerine ilişkin olarak; “ne görüşülüyor” başlığı altında, Birliğin sonbahara kadar şu üç başlığın karara bağlanmasını istediğine vurgu yapılıyor; *Britanya›da yaşayan 3,2 milyon AB vatandaşı ile Avrupa Birliği ülkelerinde oturan ve o ülkelerde çalışan 1,2 milyon Britanya vatandaşının statüsüne açıklık getirilmesi, *Britanya›nın AB üyeliği döneminden kalma mali yükümlülükleri ki bunun 100 milyar Avrodüzeyinde olduğu belirtiliyor, *ve İrlanda Cumhuriyeti ile Britanya›ya bağlı olan Kuzey İrlanda arasındaki sınırın bundan sonra da “geçirgen” kalması. Uluslararası gündemdeki bir başka haber de Fransa’nın geçmişi ile yüzleşmesi ile ilgili. “Fransa’nın Nazilerle işbirliği”başlıklı haberlerde, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun da katıldığı anma töreninde, İkinci Dünya Savaşı sırasında Fransa’da Yahudilere yönelik en büyük kitlesel tutuklama olayında ülkesinin sorumluluğuna vurgu yaptığı kaydediliyor. Bundan 75 yıl önce Nazi işgal güçlerinin talimatı doğrultusunda hareket eden Fransız polisinin, Paris›te 4 bini çocuk 13 binden fazla Yahudi’yi tutuklayıp, Nazi toplama kamplarına göndermişti. Tüm bu baskın, tutuklama ve toplama kamplarına sevkiyatı Fransa›nın organize ettiğini hatırlatan Macron’un;”Olay organize edilirken tek bir Alman bile yoktu” şeklindeki sözlerine dikkat çekiliyor. Küresel dev ABD’deki ekonomik gelişmeler dış basının dikkatle takip ettiği bir başka günden maddesi. “ABD altyapı krizi geçiriyor” ya da “ABD’nin altyapısı çürüyor” başlıklı haberlerde, Dünya devinin yollarının ve raylarını bozuk ve tehlikeli olduğu aktarılıyor. Bu alt yapı sorunun ABD’ nin ekonomik büyümesine de engellediğine vurgu yapılan haberlerde, Başkan Trump’ ın teşviklerle özel sektörü altyapı yatırımlarına kazanmayı denediği ifade ediliyor. 120 yıl önce inşa edilen New York›taki raylı ulaşım sistemininartan yolcu sayısını kaldıramadığı, yolların son derece bozuk, tünellerin, köprülerin ve kanalizasyon şebekesininoldukça hasarlı bir durumda olduğu aktarılıyor. Amerikan İnşaat Mühendisleri Birliği’ nin açıklamalarına dayandırılan haberlerde, 2 bin barajın her an yıkılacak durumda olduğu, 56 bin köprünün de yenilenmesi gerektiğine dikkat çekiliyor. Altyapıdaki tüm bu eksikler nedeniyle ABD›nin gayrı safi yurtiçi hasılasının 2025 yılına kadar 4 trilyon dolar düşeceği ve modernizasyon çalışmaları için en az bu kadar paraya ihtiyaç olduğu ifade ediliyor. Kaçak göçmen konusu “onların” gündeminde de üst sıralarda yer alıyor. “Libya’ya şişme bot yasağı”başlıklı haberlerde,Akdeniz’den Avrupa’ya insan kaçakçılığının önüne geçmeyi amaçlayan Avrupa Birliği’ nin, üye ülkelerin Libya’ya şişme bot ve tekne motoru satışını yasaklaması konusunda anlaştığı duyuruluyor. Çok uzaklardan Atlantik ötesinden Uruguay›dan ilginç bir haber uluslararası ajansların ilk sıralarından abonelere duyuruluyor; “Uruguay’da eczaneler marihuana satacak” başlıklı haberde, uyuşturucu kartellerinin gücünü kırmak için marihuananın legalleştirildiği aktarılıyor. Uruguay’da artık haftada 10 gram esrar içmek suç sayılmayacak. Küçük dükkânlarda esrar satışına göz yumulan Hollanda’nın aksine Uruguay’da marihuananın üretimi devlet tarafından denetlenecek. Yasal marihuana kullanımı için halka üç seçenek verilmiş; Eczaneden satın almak, evde altı sapa kadar kenevir yetiştirmek ya da üyelerinin yılda 480 gram uyuşturucu alma iznine sahip olduğu “ortak üretim kulüplerine” yazılmak. Haberlerde, dünyada bir ilk olan bu uygulamanınHollanda›dan farklı olarak turistlere marihuana satılmasına yasak getirdiği aktarılıyor. Son olarak Kültür-Sanat. “Nazilerin yağmaladığı eserler sanatseverlerle buluşuyor” başlıklı haberlerde, Cornelius Gurlitt’in Münih’teki dairesinde 2012 yılındaortaya çıkan Naziler› in yağmaladığı bin 400 parçalık paha biçilmez koleksiyonunsanatseverler ile buluşacağı duyuruluyor. Koleksiyonun bir bölümü Kasım ayında Bonn ve Bern›de sanatseverlerin beğenisine sunulacakmış. Yeri gelmişken anımsamakta yarar var; İspanyol sanatçı Picasso›nun Nazilerden kurtarılan”Mavi elbiseli Oturan Kadın” adlıtablosu 2 ay önce 45 milyon dolara satılmıştı.Fransız polisi Nazi’ler ile işbirliği yapıp Yahudileri tutuklayıp ölüm kamplarına gönderirken, yine 1940 yılında Fransız Direniş Hareketi’nin üyeleri, tablonun Almanya’ya sevkedildiği treni durdurmuş ve tabloyu Nazilerin elinden kurtarmayı başarmıştı. Bu konuyu müthiş biçimde işleyen, Hollywood’ un en iyi aktörlerinden BurtLancaster’ in başrolde olduğu John Frankenheimer’ ın 1964 yapımı “Thetrain” filmi izleyenlere bile tekrar izlemeleri için şiddetle tavsiye olunur.