Dr. (E) Tuğamiral Ergun MENGİ Türkiye, ilk otomobilin icadından bir asır ve emsal ülkelerden de 40-50 yıl sonra yerli oto imaline merak sarmıştır. Otomobil merakı nasıl bugün en önemli gündem maddelerinden birisiyse geçmiş yıllarda da aynı şekilde kamu ve özel sektör ile halkın gündeminden hiç düşmemiştir. Bu yazıda Türkiye Cumhuriyeti’nin otomobil macerası özet olarak verilecek ve geçmişle bugün dikkate alınarak bir değerlendirme yapılacaktır. Türkiye’nin yerli otomobil serüveni 1929 yılında başladı. Araba üretimine ait girişimler bu yıllardan itibaren sürekli olarak devam etti. 1929 yılında Tophane-İstanbul’da kurulan Ford Araba Fabrikası daha sonra bu satırlarda dile getireceğim 1969-71 yıllarında başlayan Fiat ve Renault otomobilleri gibi tamamen montaj üzerine başladı. Ancak, 15 bin adetlik üretim sonrası fabrikanın maalesef ekonomik olmaması gerekçe gösterilerek 1944’te kapatılmasına karar verildi. II.. Dünya Savaşı sonrasında hibe olarak Türkiye’ye girmeye başlayan Jeep’ler, 1950’ler Türkiye’de bir Jeep furyası başlatmıştır. Nejat ve Ferruh Verdi kardeşlerin girişimiyle Jeep 1956 yılından itibaren Tuzla Jeep Montaj Fabrikasında üretilmeye başlanmıştır. Neredeyse Türkiye’nin ilk “milli taşıtı” haline gelen Jeep daha sonra Silahlı Kuvvetlere devredilmiştir. Yıldız Teknik Üniversitesi ve Türk Silahlı Kuvvetleri birlikte yaptıkları çalışmayla, ilk tasarımı 1990’da üretime geçen ve yerlilik oranı artan ‘Tuzla 1013’ modeli 10 binden fazla üretilmiştir. Bu başarılı üretim daha da geliştirilebilecekken Tuzla’daki askerî cip üretimi 2006 yılında gerekçe gösterilmeden aniden durdurulmuştur. Tekrar 1960’lara geri dönersek: 1960 yılında Makine Mühendisleri Odası koordinatörlüğünde “Otomobil Endüstrisi Komisyonu” yerli otomobil raporu hazırladı. İşte o yıllarda Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel yerli otomobil konusunda ısrarcı oldu. Devrim arabası de böyle doğdu. “Kim yapsın?” tartışmaları olsa da “Devrim”, sonuçta 25 mühendisle ve 99 günde Eskişehir’deki Devlet Demiryolları atölyesinde yaratılmıştır. Üstelik motoruyla birlikte ve dört örnek olarak. Maalesef bu tasarım üretime geçirilememiştir. Devrim arabasını takip eden yıllarda yoğunlaşan yerli otomobil istekleri karşısında, 1965’te Anadol marka otomobil ortaya çıktı. Türkiye’nin ilk seri üretim yerli marka otomobiliydi. Fiberden yapılan gövdesiyle bugün olsa dünyadaki inavosyan ödüllerinin tamamını alabilecek olan ilk Anadol, Aralık 1966’da bantlardan indi. Bu inovativ yaklaşım zamanında üstün bir başarı yakaladıysa da kapitalizm canavarının pençelerinden kurtulamayarak, 1984 yılında üretim hayatına son vermiştir. O dönemde iç talep için sadece 3 -5 bin rakamı verilirken, ilk Anadol için 76 bin kişi başvurmuş, ancak Anadol yılda 8 bin adet üretilebildiği için, başvuranlar 1.5 yıl sıra beklemek zorunda kalmıştır. Anadol markası; Spor Arabadan, Böcek adı verilen arazi aracına Kamyonetinden Station Vagonuna kadar birçok model üretmiştir. 1960’lı yıllarda, Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK) artan ihtiyaç paralelinde Türkiye’de otomobil üretimi kararı almıştır. O yıllarda Türkiye’de üretim yapmak isteyen firmalar başvurularını yapmış ve Sanayi Bakanlığı tarafından, 1968 yılında bu firmaların ürünlerinden Türkiye’ye uygun gördüğü Fiat 124 ve Volvo P144 modellerine onay verilmiştir. OYAK, Volvo ile P144 ve P145 modelleri için anlaşmış ve %55 oranında yerli üretilecek Volvo otomobil için 25 Ağustos 1968’de Volvo otomobil fabrikasının temelleri Bursa’da atılmıştır. Ancak, Volvo Firması bazı gerekçeler öne sürerek 1969 yılında Türkiye’ye yatırım yapmaktan vaz geçmiştir. Bunun üzerine yapılan hızlı çalışmalarla Aralık 1969 yılında Bakanlar Kurulunun 6/12347 sayılı kararnamesiyle OYAK- Renault ve Yapı Kredi Bankasının katılımıyla OYAK-Renault Otomobil Fabrikası A.Ş adıyla kurulmasına izin verilmiştir. Bu girişimler yaşanırken, İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri Harun Karadeniz başkanlığında İstanbul-İzmit arasında “montaj sanayisine hayır yürüyüşü” gerçekleştirdiler. İstanbul-Kocaeli arasında 24-30 Aralık 1968 tarihleri arasında yedi gün süren “Montaj Sanayi ve Ortak Pazara Hayır” yürüyüşüne katılan gençlik örgütleri, hafta boyunca çeşitli fabrikaların önünde işçilerle bir araya gelerek, halkı ve işçileri montaj sanayisine karşı bilinçlendirme çalışmışlardır. Dağıtılan bildirilerde “Sanayileşmeyi Engelleyen Montaj Sanayine Hayır. Onlar Ortak Biz Pazar” ifadeleri yer almıştır. Şehir içi taşımacılığında, at arabasının yerini alan Arçelik’in üç tekerlekli taşıma aracı, fiber gövdeden imal edilmiş ve uzun yıllar şehir içi taşımacılığında başarıyla görev yapmıştır. Arçelik, İtalyan Lambretta lisansıyla Türkiye’de ürettiği üç tekerlekli araç fabrikasını 1970’lerden sonra kapatmıştır. Diğer yerli otomobil markası olarak karşımıza çıkan Fiat’ın Türkiye’deki üretimi Murat 124 ile başlamış olup, ilk araç 1971 yılında Tofaş’ın Bursa fabrikasından çıkmıştır. Daha sonra modeller Murat “131, Şahin, Kartal, Doğan ve Tempra modelleriyle devam etmiştir OYAK-Renault Fabrikasının ilk üretime başladığı Renault-12 araçları, daha sonra Renault-9,11 ve 21 modelleriyle ülkemizin orta direk kabul edilen kesimin en çok kullandığı araçlardan birisi olmuştur. Benzer şekilde Renault ile iş birliği yapan Romanya, Dacia adıyla markalaştırdığı otomobil modellerini (Sandero, Logan Logy, Dokker) ve hafif SUV (Duster) ülkemizde 100 binlere ulaşan rakamlarda satmaktadır. Volkswagen lisansı ile yerli üretim yapan İspanyol Seat’ın, Çek Skoda’nın ve Renault lisansıyla üretim yapan Romen Dacia’nın bugün yakalamış olduğu rüzgârı, Türkiye maalesef 1980’li yıllarda elinden kaçırmıştır. Diğer bir otomobil macerası isi Ford Taunus otomobillerdir. Anadol markasının 1986’da üretime son verilmesini müteakip aynı bantlarda Ford Taunus araçları üretilmeye başlanmıştır. Türkiye’nin üçüncü otomobil fabrikası OPEL: 1989 yılında yüzde 100 yabancı sermaye olarak İzmir’de kurulan Opel Türkiye fabrikası, yıllık 10 bin adet üretim kapasitesiyle birçok Avrupa ülkesine, ihracat gerçekleştirmiştir. Ancak Euro’nun değer kaybı nedeniyle ithalatın daha cazip hale gelmesi nedeniyle İzmir’deki fabrikasını kapatmıştır.