Utku ŞENSOY  Anadolu insanının en önemli sorunlardandır güçten, iktidardan yana olmak! Güçlünün hışmından tırsıp onun gölgesinde adeta kavaklara sarılan sarmaşık gibi olmak…Gücü elinde tutan, erk ise, güçsüzün aczinden yararlanıp her dönem kendine biat edenleri, yandaşlarını bulmuştur. Bu topraklarda bu öteden beri hep böyleydi… Peki bu günümüzde değişti mi? Kişisel aydınlanmasını becerememiş olanlardan muhalif olması beklenebilir mi? Kişi önce kendini yetiştirip, düzeni sorgulayabilecek bilgi-birikime-donanıma o seviyeye ulaşacak, bilahare yanlışları eleştirip, hatalara dikkat çekip, çeki düzen isteyecek. Osmanlı’da güce direnmek, onu sorgulayıp eleştirmek ise kelleyi koltuğa almak gibi bir şeydi! Mangal gibi yürek isterdi! Koskoca Cihandar, Hünkar, Hüdavendigar Sultana, Padişaha karşı gelip eleştirmek, ona muhalefet etmek mümkün olabilir miydi? Nadiren de olsa bu yaşandı, mümkün oldu! Tarihimizin en önemli ve en renkli muhalif kişilerinden biri Ziya Paşa’ydı. 1825 yılında İstanbul’da doğan Ziya Paşa’nın asıl ismi Abdülhamid Ziyaeddin’ dir. Galata Gümrüğü’nde katiplik yapan Erzurumlu Ferideddin Efendi’nin oğludur. Beyazıt Lisesi’ni bitiren Ziya Paşa, Arapça ve Farsça öğrendi. 1855’te Mustafa Reşit Paşa aracılığıyla sarayda Mabeyin Kâtipliği’ne atandı. Yani, padişahların sadrazamlarla yazışmalarını yöneten ve yazmanların başı olan yüksek saray görevlisiydi. Ali Paşa sadrazam olunca saraydan uzaklaştırılan Ziya Paşa,1867’de Namık Kemal ile birlikte Londra’ya gitmek zorunda kaldı ve birlikte Yeni Osmanlıların yayın organı olan Hürriyet gazetesini yayınladılar. 1871’de İstanbul’a dönen Ziya Paşa, 1877’de vezir rütbesiyle önce Suriye Valiliği’ne ardından Adana Valiliği’ne atandı. Ziya Paşa, 19. yüzyılda  Osmanlı Devleti’nin en önemli devlet adamlarından ve en çok eser veren yazarlarından biridir. Şinasi ve Namık Kemal ile birlikte “batılılaşma” kavramını ilk kez ortaya atan yenilikçi Osmanlı aydınları arasında yer alan Ziya Paşa, eserlerinde baskıcı yönetime karşı özgürlükleri ve meşrutiyeti savundu. Tür edebiyatının kendi geleneğine sahip çıkmasını istedi, şiir ve yazı dilinin halkın dili olması gerektiğini savundu. Şiirlerinde divan şiir biçimlerini kullandı; ama içerikte hak, adalet, uygarlık, hürriyet gibi temaları işledi. "Terci-i Bend" ve "Terkib-i Bend" isimli iki şiirinde ise insanın yargısı ve gerçeği kavramanın olanaksızlığı, Tanrı›nın mutlak egemenliği gibi metafizik konular üzerinde durdu.1874-1875'te Arap, Fars ve Türk şairlerin şiirlerini "Harabat" adlı 3 ciltlik ansiklopedide topladı. O döneminin muhalif, sivri kişiliği ile iz bırakan Ziya Paşa,17 Mayıs 1880’de Adana’da yaşamını yitirdi. Tanzimat dönemi edebiyatının kurucularından olan Ziya Paşa’nın ünlü beyitlerini sıkça duyarız, kullanırız. Ziya Paşa’nın özdeyiş haline gelmiş beyitlerinden bir kaçı; “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, Şahsın görünür, rütbe-i aklı eserinde”. Günümüz Türkçesi ile; “Kişinin aynası yaptığı işlerdir, laflarına bakılmaz, Kişinin aklının seviyesi,  yaptığı işlerle ortaya çıkar”. Ya da; “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” Burada da; nasihat ile yola gelmeyenin azarlanması gerektiğini, azar ve nasihat ile yola gelmeyenin ise hakkının dayak olduğunu anlatan Ziya Paşa’ nın bu sözleri de günümüzde topluma mal olmuştur.