Ülkemizde gün geçmiyor ki bir sabah uyandığımızda şaşıracağımız yeni bir şey olmasın. “Oha, bu kadar da olmaz yani” demeyelim, ama ertesi gün yine “de ja vu” yaşamayalım. Sağlık çalışanları olarak da benzer şeyleri çalışma ortamımızda da tabi ki yaşıyoruz, haliyle bu ülkede yaşadığımız için. Gerçekten de “Oha!” diyeceğim bir olay daha yaşadım yeni ve sizlerle bunu paylaşmak istiyorum. Benim yerimde siz olsanız ne yaparsınız gerçekten merak ediyorum. Ne olur yorumlara yazın.
Bundan tam iki yıl önce varis sebebiyle bir hasta ameliyat ettim. Standart bir ameliyat, kaçak olan ana yüzeyel toplar damarın kapatılması ve görülen varislerinde cerrahi olarak çıkartılması. Ameliyat öncesi hastaya prosedür ile ilgili standart bilgiyi, anestezi tekniği ve kesilerin de olacağını anlattım. Hasta ameliyatını oldu, günü geldiğinde dikişlerini aldım. Buraya kadar gayet iyi, bir sıkıntı yok. Hastanın görünen kılcal varisleri için de köpük tedavisi planladık hasta ile konuşarak. Ameliyatını yaptığım için bu işlemi ücretsiz yapacağımı belirttim, memnun oldu. İşleme başladık. İkinci ya da üçüncü seans için hasta randevusuna erken gelmiş. Odamdayım içerde başka bir hastaya köpük tedavisi yapıyorum, tedavi yaptığım hastanın da eşi içeride, anlatıyorum bir taraftan tedavinin etki mekanizmasını, ne zaman iyileşeceğini vesaire. Dışarda bir bağırış çağırış, gürültü, derken bir küfür. Küfreden kadın sesi onu anladım ama “yok, her halde yanlış duydum” dedim kendi kendime. İçerideki hastanın eşine “doğru mu duydum?” diye sordum, “Evet, hocam maalesef -O- ile başlayan o küfrü etti” dedi, “Oha” dedim, tedaviyi bırakıp dışarı çıktım, yukarıda bahsettiğim hasta aradan alınmak istiyor, içerde hasta olmasına rağmen odaya girmek istiyor, sekreter de olmaz diyor. Bağırış, kavga ve o kadın hasta, kadın sekretere “O…….” diyor. Hemen beyaz kod verdirdim. Beyaz kod hastanelerde sağlık çalışanına şiddet anlamına geliyor ve güvenlik geliyor. Neyse güvenlik geldi, hasta ve yakınlarıyla konuşup nazikçe uzaklaştırdı. Hasta bana hala tedavisini soruyor, ben de “Benim çalışma arkadaşıma küfreden bir hastanın tedavisini yapmayı reddediyorum, bu yasal hakkım” dedim. Akabinde bana mesaj atıyor hala, tedavi mi ne zaman yapacağız diyor, aynı cevabı verdim, hastaneye çağrı bırakıyor, aynı cevabı verdim, randevu almış tekrar, aratıp aynı cevabı verdim.
Aradan iki yıl geçmiş, başka yerde ücret ödeyerek tedavisini olmuş, ki devlette ücretsiz yaptırabilir. Neyse şimdi beni meşhur “CİMER” e şikayet etmiş. Ama şöyle ifadeler var; anestezi alacağını ve kesi yapılacağını belirtmemişim, psikolojisi bozulmuş. E be kardeşim, ameliyat sonrası dikişler alınırken, kontrole gelirken şikayetin yoktu, psikolojin gayet iyiydi. Bedavaya köpük tedavisine gelirken keyfin gayet yerindeydi psikolojin. Ne oldu şimdi? Kontrole gelirken de iyiydi psikolojin. Bir de eklemiş; poliklinik sekreteri ona “Randevunu bennnn söylerim” demiş. “Bir anda arkadaşlarını çağırmış ve üzerine yürümüş herkes, ben de odadan çıkıp tedavinizi yapmayacağım demişim”. Yuh be arkadaş, bu kadar da yalan olmaz ama. İnsaf be, vallahi insaf. Yani bir bizim ona “O…..” dediğimizi yazmamış. Onu akıl edemedi her halde, o eksik kalmış. Oha diyorum, hatta çüş diyorum.
Şimdi ben bu şikayete yanıt yazdım vakit ayırıp, bereket ki beyaz kod sırasında tutanak tutuluyor ayrıntılı, onu da ekledim cevabıma. Bu cevap Ankara İl Sağlık Müdürlüğü’ne gidecek ve onlar da her zamanki gibi soruşturma açacak vesaire vesaire.
Ara parantez, yarbay bir arkadaşım var. Onu da bölükte nöbet tutan bir erin annesi “Evladıma soğukta nöbet tutturmuş, hasta oldu” diye şikayet etmiş. O da savunma yazmış. Güler misin, ağlar mısın? Adam sanki oraya askerlik yapmaya değil, tatile gitmiş. Bak bak sen bizim komutana, utanmadan bir de nöbet tutturuyor erlere. Çık kendin tut, hayret bir şey yahu:))
Yani demem o ki, geldiğimiz nokta bu. Ülkede “istediğimiz gibi doktor dövebiliyoruz” diyen bir zihniyet varken, buna da şaşırır mı insan, dimi yani? Ne desem. Hadsizlik had safhada, zaten bu iftira ve yalanlar ile başına nasılsa bir şey gelmeyecek diye düşünüyor, o yüzden gereksiz bir özgüven. Zaten eğitimli olsa bu olay yaşanmaz. Bizi dövseydi keşke biz de sağlık gazisi olurduk, biraz fiyakamız olurdu hani. Tüh be, biraz namımız yürürdü. 
Ama devenin pabucu o kadar ucuz değil, ben de tazminat davası açacağım yalan beyan ve iftiradan, varsın avukat tutsun, uğraşsın dursun, olur da kazanamazsam “ki bu sistemde güvenim yok”, yatırdığım harç parası varsın boşa gitsin, uğraşsın dursun bana ne. Madem beni uğraştırıp iftira atıyor. Yahu arkadaş, nasıl bir ülkede, nasıl bir ortamda yaşıyoruz, nasıl çalışacağız biz? Nasıl hasta görüp tedavi vereceğiz. İnsanlardan soğuduk sağlık çalışanları olarak. “Lanet oldu artık içimizdeki insan sevgisine”. İnanın oldu, o yüzden kimse artık en ufak riski olan hastayı ameliyat etmek istemiyor.
Bu gidiş, gidiş değil. Bunu sıkça yazıyorum. Son yazımda bahsettiğim sağlıkta “reverse” şiddet bir gün bir sağlık çalışanın tepesi atacak ve olacak, o sağlık çalışanı ben bile olabilirim. İnsanı çileden çıkarırlar bu hadsizler, bu gereksiz özgüvenli, kötü niyetli, istismarcı insanlar. Allah uzak tutsun herkesten böylelerini, düşmanıma vermesin derler ya, o türden.
Ya siz hiç, bankada sırasından önce alınan müşteri gördünüz mü? Buna itiraz edebilir misiniz? Ya da mesela noterde, bağırın bakalım başkatibe “O…..” diye, sıranızdan önce alınmanız kabul edilmediğinde, ne oluyor görelim bakalım. Tekrar söylüyorum, bundan sonra sağlık çalışanları da karşı dava açsın; hakaret, iftira ve yalan beyana yönelik tazminat davaları. Uğraşsın dursun bu hadsizler. 
Sizden rica ediyorum, ne olur yorumlar kısmına yazın, benim yerimde olsanız ne yaparsınız. Delirir misiniz, yoksa sabaha mı bırakırsınız delirme işini. Dövsen olmaz, sövsen o da olmuyor. En iyisi tazminat davası, şöyle yüksek meblalı, okkalısından. Ya inanın yazarken sinirden ellerim titriyor, hala “Oha ve çüş” diyorum. Ne deyim “Allah ıslah etsin”.