Toplumsal yaşam şartları, ekonomi, pandeminin halen geçmeyen gerginliği ve yeni pandemilerin ortaya çıkma olasılığı, gelecek kaygısı, çocuklarımızın eğitim kaygısı (tabi bunda özel okulların astronomik rakamlarının, devlet okullarında ise eğitim kalitesi hakkında belirsizliğin çok etkisi var), gündelik yaşam stresi ve benzerleri gibi birçok faktör tüm bireylerin beş yıl öncesine göre çok daha stresli olmasında pay sahibi. Bu kaygıları anlamak ve bunlar kaynaklı endişeli olmak mutlaka doğal. Sonuçta bir yaşam gayemiz var, kendimiz ve ailemiz için yaptığımız kısa, orta ve uzun vadeli kalkınma planlarımız var. Günümüz şartlarında bu planlar gündelik olarak sekteye uğrayıp sürekli değişmek ya da rafa kaldırılmak zorunda kalıyor. Ancak tüm bunların hiç birisi nezaketimiz kaybetmemize bahane olamaz. İnsanların tahammülü azalmış ve yol vermekten bile imtina ediyor, trafikte o sinir katsayısını tavan yaptıran korna seslerini çıkarıyorlar, o sesler ki herhalde uzayın derinliklerine ulaşacak kadar yüksek oluyor kimi zaman.
Size geçenlerde başıma gelen bir olaydan bahsetmek istiyorum. Yakın zamanda ameliyat ettiğim 87 yaşında yatalak bir hastanın hastaneye gelip gitmesi zor olacağı için, kontrolünü yapmak üzere Çankaya Gaziosmanpaşa’da evine ziyarete gittim. Ankaralılar bilir, adı geçen bölge ekonomik ve eğitim seviyesi olarak biraz daha kalburüstü kişilerin oturduğu bir bölge. Evin olduğu sokak tek yön ve aşağıdan gelince etrafından dolanıp bir daire çizerek girişe ulaşabiliyorsunuz. Hastamı gördükten sonra, tek yönde aşağı doğru giderken, ters yönden çok süratli (meskun mahal olduğunu hatırlatırım) sürücüsü ve yolcusu kadın bir araba geliyordu. Uyarmak amaçlı selektör yaptım. Üzerime sürmeye devam etti ve el kol hareketleri yaparak, dudak okuyabildiğim kadarı ile bana “ana, avrat, bacı” hiçbiri kalmayacak şekilde küfür etti. Sakin olmaya çalışsam da olamadım ve yukarıdan geri dönüp aynı noktaya geldim. Aracını ters yönde kaldırıma park etmişti. Durup kendisine “Hanımefendi, tek yöne süratle giriyorsunuz, uyarınca da kaba şekilde tepki veriyorsunuz” dedim. Aldığım cevap “yürü git” oldu. “Ben burada oturuyorum” dedi. Bende “burada oturmanız size ters yöne girme hakkı tanımaz” dedim. Ben “hanımefendi, terbiyeli olun” dedikçe şiddeti arttırarak en son “geri zekalı” dedi. Arabadan indim ve hakaret etmemesini söyledim. O an arkadaşı olan kadın “ne yapacaksınız, dövecek misiniz?” deyince “ne münasebet, arkadaşınıza söyleyin, terbiyeli olsun” dedim. Kadın bu cevaba iyice celallendi “bas git, yürü git, defol buradan vb.” bağırmaya devam etti. Çevreden birileri geldi “abi, boş ver” falan. O arada zemin katta camda “anne” dediği bir kadın belirdi. Kadın ne olduğunu sorduğunda, oturdukları yeri belli ediyor diye annesine kızdı. Bende “Sanki gelip evinizi mi basacağım, ne münasebet” diye karşılık verdim.  En son “biraz nezaketli olun” dedim ve yoluma gittim. Sonra başladım düşünmeye “Ne zaman kaybettik nezaketimizi?” Ya da hiç mi yoktu acaba, belki çok azdı, o da çabucak gitti. Beynim yandı bu tartışmayla gerçekten ve çözemedim niye böyle, hala da çözebilmiş değilim. Yani ben bu hakaret ve küfürleri hak edecek bir harekette bulunmadım. Bu tavırlar karşısında kendimi tutmasam ve karşılık versem olay o kadar büyür ve farklı yerlere gider ki. Çok ince bir çizgiydi ve nasıl aşmadım bende şaşırıyorum tekrar tekrar düşününce. Bu karşılıklı tavırlar toplumda domino taşı gibi başladı mı çığ gibi büyüyor.  Domino etkisi: o ona, o ona, sonra hepsi uşağa
Basit bir iyi niyetli uyarıya verilen tepki bu. Korna bile çalmadım, selektör yaptım bir kez ve haklı olarak, o da uyarı amaçlı. Zira ters yönde, süratli ve üzerime sürüyordu. Bunu bile sanki şahsına hakaret, ya da ne garip anlam yükleyerek bu tavrı sergiliyorsa. Dedim ki kendi kendime, korna falan çalsam Allah muhafaza saldırırdı herhalde. Gerçekten afalladım. Toplum olarak bu hale gelmişiz. Her gün haberlerde kadın öldürenler, sokak kavgaları, silahlı çatışmalar. Herkes kafayı sıyırmış, sigortalar atmış. Kabul, stres tavan yaptı ama nezaketi elden bırakmaya gerek var mı? Asla ve asla bahane değil, olamaz da. Bunun eğitim seviyesi ile de bir ilişkisi yok. Bahsettiğim zat orta yaşlı, klasik bir beyaz yakalı idi. Oturduğu muhit orta direk üstü bir yerleşim bölgesi. En az üniversite eğitimi almıştır diye tahmin ediyorum. Bu bence yukarıda da bahsettiğim domino etkisi ile ilgili. Zaten haberlerde her gün ve her saat izliyoruz, yapanın yaptığı da yanına kalıyor. Artık normalleşiyor bir süre sonra bağırmak, hakaret etmek, küfretmek. Muhtemelen sağlıkta şiddetin kaynağı da bu. İnsanlar keyfi istekleri karşılanmayınca ya da en ufak bir beklemede, işleminin yapılması zorunlu olarak geciktiğinde bile zaten almış rüzgarı arkasına, elinden geleni ardına koymuyor, yapacağı yanına kar kalıyor çünkü. Sokakta adam dövsen nezarete, hastanede sağlı personeli dövsen eve. Sistem buna evrilmiş. Öyle ki birkaç yıl önce Adana’da adam, karısı olmadığı halde aile hekiminden karısı için fason istirahat raporu istiyor, vermeyince doktorun ağzını burnunu kırıyor. Sonra hızını alamayıp bir kamyonetin arkasına doldurduğu arkadaşlarını alıp geri geliyor. Sonra doktoru dinlene dinlene dövüyorlar. Şaka gibi. Bunun için bir çözüm önerim var aslında. Havayollarında kurallara uymayıp rahatsızlık verirseniz ya da şiddete başvurursanız ömür boyu uçmaktan men ediliyorsunuz. Hem yurt içi hem uluslararası uçuşlar için geçerli. Sağlıkta şiddet uygulayanı da ömür boyu sosyal güvenlik kurumu kapsamından çıkartacaksın, vallahi millet mum gibi olur. Peki bu sağlıkta şiddetin ayna yansıması olursa, yani sağlık personeli de aynısını yaparsa. O zaman çok gülerim ağlanacak halimize. Mesela düşünün, doktor konuşmasını beğenmediği hastanın ağzını burnunu kırdı. Hemşire kan aldığı hasta bıdırdanınca enjektörü bacağına sapladı. Bu iş sonunda buraya evrilecek. Toplumsal şiddet yaygınlaşacak ve kaos tek hakim olacak. Sebebi ne: nezaketi kaybetmek. 
Nezaket kelime anlamı ile “övgü veya ödül beklemeden, başkaları için cömertlik, düşünme veya ilgi gösterme eylemleriyle işaretlenmiş bir davranış türüdür”. Yani insanın içinden gelir, içinde olması gerekir. Bunu büyüdüğü ortamda öğrenir, aileden, çevresinden, arkadaşlarından görür. Vicdan ve empati gerektirir. Vicdanlı her insan nezaket gösterir. İnsanın içinde olacak tabi, etrafından görecek ki uygulayacak. Ama toplumsal olarak keman yayı gibi gerilmişiz, etrafımızda nezaket gösteren kimse yok. Göstermeyip şiddete başvurunca da zaten bir şey olmuyor, cezalandırılmıyor bu hareketler. Artık herkes gelişine giydiriyor karşısındakine. Kadın erkek fark etmeden. Genç yaşlı fark etmeden. Buna bir dur demezsek inanın bugün yediğimiz hurmalar, yarın bizi tırmalayacak, o zaman hiç önünü alamayacağız. Ne olur biraz nezaket gösterelim.