Yusuf KANLI Yıllarca rahmetli Başkan “Tarihe gömülüp kalmak” ile suçlanmış “Geleceğe, çözüme yatırım yapmayı” becerememekle itham edilmişti. Doğru. Dün ne olduydu? Kim, kim nasıl öldürdüydü? Hangi amaçlarla ortaklık cumhuriyeti tarihe gömülmüştü? Bunları sorarak çözüme ulaşmak mümkün olur mu? Mesela, Maraş’ı “rehin tutmaktan” vaz geçeceksin. Vereceksin Rumlara, hiç bir karşılık vermeden, tepe tepe kullanacaklar. Hidrokarbon kaynaklarıyla ilgili tek başlarına karar alacaklar, uygulayacaklar. “Biz egemeniz, egemenlik haklarını tartışmayız” diyecekler, yayınlayacaksın bir tane “Bana bakın, küserim ha!” açıklaması, olmadı sözcüne emredeceksin şöyle fiyakalı ama içi boş bir açıklama yapacak, güya kınayacak Rum liderin sizi adam yerine koymamasını... Taa Londra’dan Cemal kardeşim feryat, figan haykıracak... Rumların tek yanlı olarak, Kıbrıs Türk halkını yok sayarak, görüşme sürecini, egemenlik paylaşma tartışmalarını hepten inkar ederek, açıkça hakaret niteliğinde hidrokarbon ihalelerine çıkılmasını, mukaveleler imzalanmasını dikkate getirecek... Cevap? “Pozisyonumuz bellidir. Sürecin bunlardan etkilenmesini istemiyoruz. Her gün açıklama yapmanın anlamı yok. Zamanı gelince gerekeni yaparız. Rumlar da iyi biliyor, eğer adım atarlarsa, sondaj başlarsa ne yapacağımız bellidir...” Yani? Günü gelince, ki gelecek, görüşmeler çökecek, bu arada biz görüşür gibi yapacağız demek istedi herhalde sayın cumhurbaşkanının değerli sözcüsü... Nihayette, dedi ya Doherty yenge geçenlerde, Gaz adayı Singapur’a ya da Norveç’e dönüştürebilir ama önce gaza bakacağız, soruna değil... Niye öyle meselelerden bahsetmek? Hani Demirel’e atfen hatırlatılıyor ya bu günlerde birilerince, “Meseleleri mesele yapmazsan, mesele de kalmaz...” Büyük adamdı Demirel. Millet anlamadan ne denmek istendiğini yapıştırıyor dar dünyalarının algısıyla verebildikleri anlamı. “Eğer konulara gömülürsen, o gömüldüğün yerden çıkışı göremezsin, sorunda kaybolursun. Halbuki bir adım yukarıdan bakarsan konuya, çözümü de görürsün” idi Demirel’in mesajı. Şimdi bizim zevat da bir adım yukarıya çıkıp çözüme mi odaklandılar yoksa hayal dünyasında, Nasreddin Hoca tarzında şu bizim Tuz Gölüne yoğurt mayası mı çalmaktalar? Bu ne hayal dünyası? Bu ne sabır? Adamlar “harita” diyecek... Dayayacaksın alınlarına %28.2’lik akıl almaz toprak tavizli düzenlemeyi. “Denktaş da vermişti, hatta mecliste de oy birliğiyle kabul edilmişti” diye yalan söyleyecek, milleti kandırmaya çalışacaksın. Denktaş mezardan kalkıp da “Yalan söyleme Mustafa” diyecek değil ya diye düşünsen de, memlekette hala daha onurlu, dünü hatırlayan, balık hafızalı olmayanlar var. Yapıştırırlar cevabı: “Düpedüz yalan... Olmadı böyle bir oylama, verilmedi böyle bir taviz” diye. Ama yine de sanki Rumlar dönüşümlü başkanlığı kabul etmiş, yönetime etkin katılıma evet demiş ve hatta AB üyeliği sonrasında Yunanlılar ve diğer AB ülkeleri Kıbrıs’ta hangi hakları kazanacaklarsa, Türkler de Kıbrıs ile sınırlı ilgili aynı hakları kazanacaklar talebine evet almış gibi “Çözüm yakın, belki yarından da yakın” mesajları yayınlayacaksın. Görenler de “işler tıkırında, galiba çözüm geliyor bu sefer” diyecekler. Sonra? Heyhat... Uyanacaksın rüyadan ve göreceksin ki sıfırı tüketmişsin. Mesele Barbaros gemisinin Rum “sınır ihlali yaptın” uyarılarına mehter marşıyla cevap vermesi değil. Daha önce de dedim, diplomatik teamüle sığacak bir davranış değil. Haddi de olmamalı Barbaros kaptanının, ekibinin  tarzda cevap vermesi. Ama, Rum ikazı aslında bir taciz. Bunu düşündünüz mü sayın Cumhurbaşkanı Akıncı? Şimdi, Barbaros’a kim yetki verdi KKTC karasularında, Münhasır Ekonomik Alanında haritalama yapması için? KKTC makamları. KKTC karasularında veya Münhasır Ekonomik Alanında faaliyet gösteren KKTC makamlarından izinli bir araştırma gemisine tecavüz aslında kime tecavüzdür? KKTC egemenliğine, KKTC makamlarına. Cevap vermesi gereken, “Hadi oradan” diyecek veya hadi olmaz ya “Mehter marşı” ya da “Dillirga” seslendirecek kim olmalıdır? Hala daha “Barış temaları seslendirilsin” falan diye romantik ve düpedüz teslimiyetçi açıklamalar yaparak durumu idare etmek ancak “sanki çözüm” döneminin “sanki cumhurbaşkanı” olmak demek herhalde. Hadi canım sen de... Önce nereye seçildiğini, görevinin ne olduğunu, ne yapmak gerektiğini bilmek lazım. Halbuki, “Barbaros yanlış yerde... Rum tecavüzüne Türkiye’nin Münhasır Ekonomik Alanı olan Rumların o sözde 6 bloğuna gönderilmesi... Veya, Kos’un hemen altında ve herkesin zengin hidrokarbon yatağı olduğunu var saydığı bölgeye gitmeliydi... Bizim MEB’mizde görev yapan gemiye ültimatom vermek Rumların haddi değildir.” Demesi gerekmez miydi? Evet, Kıbrıs yeniden birleşirse, Doğu Akdeniz’in Norveç’i veya Singapur olabilir... Birleşmez ise? İki ayrı devlet olursa? AB içerisinde fiili konfederasyon olursa? Şu federasyon takıntısını atınca aslında ne kadar çok seçenek olduğu da görülecektir. Rumlar Kıbrıs Türk halkını, Kıbrıs Türk halkı da Rumları istemiyor. Güven yok. İyi niyet yok. Özveri göstermek, ortaklık için feragat, birliktelik için tolerans... Yok, yok, yok... Tuz Gölü maya tutmuyor, uyanmak lazım.