Utku ŞENSOY (Rumi 31 Mart 1325-Miladi 13 Nisan 1909) 31 Mart yerel seçimlerine 7’den 77’ye öylesine kapıldık ki, ne ekonomideki olumsuz tabloyu ne de etrafımızda olup bitenleri göremez olduk. 7-24 gece-gündüz sandıkla yatıp, seçimle kalkarken, İstanbul’ a yönelik günlerce süren itirazlar, olayların tuzu biberi oldu. Bitmek tükenmek bilmeyen bu itirazlar kimilerine göre ekonomideki kara tabloya paravandı, bazılarına göre ise, koltuğu demokratik olgunlukla teslim edememenin göstergesiydi. Geride bıraktığımız günlerin seçim boyutundan ziyade, bu tansiyonu yüksek günlerde medyanın önemli bir kesiminin göz ardı ettiği, ama 21’ini yüzyıl Türkiye’sinin ileriye gidebilmesi için geçmişten ders alması, unutmaması gereken önemli kilometre taşlarından birine; yakın tarihimizdeki 31 Mart Olayına dikkat çekmek istiyoruz. 31 Mart’ta ne olmuştu? İttihat ve Terakki Cemiyeti aleyhinde, muhalefetin dini de alet ederek açtığı kampanyayla siyasi havanın iyice gerginleştiği sırada; gerici propagandaların da etkisiyle 13 Nisan 1909 (31 Mart 1325) günü, Cemiyetin getirdiği birliklerden Dördüncü Avcı Taburu askerlerinin subaylarını hapsederek ayaklandı. Böylece 31 Mart Olayı patlak verdi. Başlarında subayları olmayan silahlı askerler, Ayasofya meydanında toplanıp “Şeriat isteriz” diye bağırıp sağa sola ateş etti. Gerici askerler önce Mebusan Meclisi’ni kuşatıp, ardından Harbiye Nezareti’ni basmaya kalkıştılar. Bu hoşnutsuz muhalefet odakları, el altından dönemin süper gücü İngiltere ile de dirsek teması içindeydi. O arada, sahibi olduğu ‘Volkan’ gazetesinde Derviş Vahdeti adında bir Nakşi, orduya açıktan ayaklanma çağrısında bulundu. 6 Nisan 1909’da gazeteci Hasan Fehmi Bey’in Galata Köprüsü üzerinde vurularak öldürülmesi, siyasal gerilimi doruk noktasına taşıdı. Gerici askerler ne istiyordu? Bunlar, şeriatın tam olarak uygulanmasından başka, hükümetin istifa etmesini, Meclis’ten bazı milletvekillerinin uzaklaştırılmasını, bir süre önce görevlerinden alınan “Alaylı” subayların yeniden yerlerine atanmalarını istiyorlardı. Bu arada, bazı kişilerle, “Mektepli” subaylar ve bir milletvekili öldürüldü. Olayların önünü alamayan Hüseyin Hilmi Paşa Hükümeti istifa etti. Ayaklanma Anadolu’ya yayılıyor Gericilerin İstanbul’daki ayaklanmaları Bursa, Erzincan, Erzurum ve Adana vilayetlerine de sıçradı. Özellikle Doğudaki gelişme önemliydi. Çünkü Erzurum ve Erzincan askeri birliklerin yoğun olduğu yerlerdi. Oradaki ayaklanma büyüdüğü takdirde Doğu, asilerin kontrolüne girecek, zaten idareyi ele almak için bekleyen İttihad-i Muhammedi Cemiyeti teşkilatına Osmanlı Devletinin kaderi teslim edilmiş olacaktı. Hareket Ordusu İstanbul’daki bu gelişmeler, özellikle Makedonya’da büyük bir heyecan doğurdu. İttihat ve Terakki taraftarlarınca olay “Meşrutiyetin mahvolduğu” şeklinde görüldü. Bunun üzerine, özellikle Rumeli’nin çeşitli yerlerinden, olayı protesto eden telgraflar Padişaha ve hükümete gönderilmeye başlandı. Diğer taraftan olayı bastırmak üzere Selanik’te hazırlıklara girişildi. 15 Nisan 1909 günü, adına “Hareket Ordusu” denilen kuvvetlerin öncü birlikleri İstanbul’a doğru yola çıkarıldı. Arkadan asıl kuvvetlerin harekete geçmesi ve öncülerin Çatalca’ya, yani İstanbul’a yaklaşması olayların akışını hızla değiştirmeye başladı. Kurmay Başkanı Mustafa Kemal 31 Mart Olayını bastırmak için hazırlanan bu özel ordunun kurulmasında Mustafa Kemal (Atatürk) önemli çalışmalarda bulundu. İstanbul’a gönderilen birliklerin Kurmay Başkanlığı’nı yaptı ve bu kuvvete “Hareket Ordusu” adı onun önermesiyle verildi. Ancak, askeri olduğu kadar siyasi nitelik de taşıyan bu harekatın, ordunun politikaya bulaşmadan başarıya ulaşmasına gayret etti. Mahmut Şevket Paşa Mahmut Şevket Paşa komutasındaki Harekat Ordusu, 21 Nisan 1909 gününden itibaren İstanbul’a girmek üzere hazırlıklara başladı ve 24 Nisan’da şehre hakim olarak ayaklanmayı bastırdı. Böylece, bir bakıma İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne ve meşrutiyete karşı yapılan hareket, dolayısıyla da önemli bir iç sorun, noktalanmış oldu. Derviş Vahdetti ile birlikte asilerden ve bunlara destek verenlerden toplam 49 kişinin idam edilmesi 31 Mart Olaylarına karışan askerler, alaylı zabitler (subaylar), saray mensupları, İttihadı Muhammedi Cemiyeti azaları hocalar yakalanarak muhakemeye çıkarılıp çeşitli cezalara çarptırıldı. Abdülhamit tahttan indiriliyor İstanbul’daki olayların yatıştırılmasından ve başkentte güvenliğin sağlanmasından sonra 27 Nisan 1909 günü “Milli Meclis” bu kez İstanbul’da olağanüstü bir toplantı yaparak, II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesine ve yerine 65 yaşındaki kardeşi Mehmet Reşat’ın, V. Mehmet (1909-1918) adıyla padişah yapılmasına karar verdi. Ertesi günü de II. Abdülhamit, Selanik’e gönderildi. Ulu Önder Atatürk şöyle der; “Bütün zorba hükümdarlar hep dini alet edindiler; Hakiki ulema, dini bütün alimler hiçbir vakit bu zorba hükümdarlara boyun eğmediler”. “Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasde ve fiile dayanan taassupkar hareketlerden sakınıyoruz”.