Toplanma yeri yok!
Ama toplanma alanlarına yapılmış ‘depreme dayanıklı’ gökdelen-AVM çok.
GSM alt yapısı yeterli değil!
Oysa Türkiye dünyanın en pahalı internet ve telefon faturasını ödüyor; kıymeti yok.
Test edildi; 5.8’de de 6.2’de de İstanbul’da haberleşme mutlaka kesiliyor.
Ama kâr rekorları kıran şirketlere kimse “Hani yatırımın?”, “Hazır mısın?” diye sormuyor!
Yollar, tüneller, köprüler için müteahhitlere milyonlarca dolar garanti edildi.
Bir acil trafik talimatı oluşturulamadı; 6.2’de bile araç trafiği kilitlendi!
Gölcük afeti üzerinden 26, Elazığ ve İzmir depremi üzerinden 5 yıl geçti. Onbinlerce yurttaşımızın hayatını kaybettiği Kahramanmaraş depremlerinin üzerinden 2 yıl geçti. “Asrın Felaketi” adını koysalar da iktidar denetimsizliğin, rant merkezli kentleşmenin, cezasızlığın altında kaldı. “Marmara‘da 25-30 yıl içinde büyük bir deprem bekleniyor” diye milyarlarca lirayı ek vergilerle, desteklerle istedikleri gibi kullandıkları bütçeye dahil edenlerin, çeyrek asırı geçtiği halde ne yaptığını, ne kadar hazır olduğunu bilen yok.
26 yıldır evinin sağlam olup olmadığına emin olamayan milyonlar, her sallantıda sokakta. Toplanma alanı yok; şansı olan küçük bir park ya da refüjlerdeki yeşillikte alıyor soluğu.
Hazır olmayı bırakın, sallanmadığımız her gün unuttuk, unutuyoruz depremi.
Beklenen-beklenmeyen doğal afetlere yurttaşları ve asıl önemlisi görevlileri sorumluları hazır tutacak olan; bilimdir, bilgidir, dürüst ve şeffaf haberleşmedir.
Uzmanlar da AFAD da “kendi hazırlıklarınızı yapın” çağrısıyla uyardı vatandaşları ama bu yetmez ki. Herkes kendi kapısının önünü süpürsün gibi bir şey değil depreme hazır olmak. Devlet ne kadar hazır, acil durum için sorumlular ve ilgili kurumlar ne planlıyor?
16 milyonluk İstanbul, imara açılmış, üzerine AVM’ler yapılmış, olmayan toplanma alanlarıyla, gökdelenleriyle ve hiç ilerlemeyen trafiğiyle pek hazır görünmüyor 6.5 şiddetindeki bir sarsıntıya bile.
Olağan bir günde 10-15 kilometrelik bir mesafenin saatler sürmesi felaketin çoktan geldiğini, yakıcı sonuçlarının da kaçınılmaz olduğunu göstermez mi? Ulaşım konusu hiç hesaba katılmayan, insanın aklına bile getirmekten kaçındığı büyük bir kabus.
Madem 23 Nisan 2025, saat 12.49’da gerçek bir alarm çaldı. Bu alarm seferberliğe dönüştürülmeli. Binalar hazır değilse, kurumlar hazır değilse acil yardım ekipleri, haberleşme ve acil trafik planı hazır olmalı.
Zil çalınca iki binanın boşaltıldığı, itfaiyenin merdiven dayadığı, masaların altına girilen bir tatbikat değil de; o an toplu olarak milyonlarca insanın ortak davranışını tatbikata dönüştürecek bir organizasyon zorunlu. Örneğin; İstanbul’da yaşayan bütün yurttaşlar, 1-2 saat haberleşmeye, acil yardım ekiplerine ve trafiğe nasıl bir katkı sağlayabilir. Bunu ölçmek ve bilinçlendirmek çok değerli.
Bir zaman dilimi belirlensin, kimse çıkmasın trafiğe, kimse telefonla konuşmasın. Sadece kamu görevlileri ve toplu taşım araçları olsun. Olmaz mı? Belki yılda bir kez yapılmalı. Arabasından ve telefonundan kopamayan bir toplum için en azından ilk saatlerde kullanmama uyarısı pekiştirilmiş olur.
Ambulansa yolu kim açacak, kurtarma ekibi enkaza nasıl ulaşacak. Bir gün de buna kafa yorsak. Bir alo demeye, bir boş emniyet şeridine ihtiyaç duyduğumuzda çok geç olabilir.