Bedel denilince benim aklıma sahip olduklarımız veya olmak istediklerimiz için, yanında bonus olarak gelen ve adına da bedel dediğimiz yükler geliyor. İnsan ne için bedel öder? Başarı, başarısızlık, güzellik, çirkinlik, zenginlik, yoksulluk, dürüstlük veya tam tersi riyakarlık… O kadar çok şey var ki yazılacak ve hepsi de ikilik halinde yani iyi olmanın da, kötü olmanın da bir bedeli var gibi. 
Yaşam, ne kadar ilginç deneyimlerle dolu, değil mi? Oysa bizler sadece kötü insanların bedel ödeyeceğini, iyilerin ise yaptığı iyiliklerin mükafatını alacağına inandık ya da böyle öğrendik. Düşünün bakalım, hayatınıza onlarca insan girdi, çıktı şöyle bir gözlem yapacak olursanız neyi fark ettiniz? Sizce en çok kimler bedel ödüyor ve neyin bedelini ödüyor? Mesela ‘’Kötüye bir şey olmaz ‘’diye bir deyim vardır değil mi, hepimizin bildiği ve hayatı boyunca mutlaka kullandığı bir deyimdir, bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Gerçekten de biz ne için bedel ödüyoruz? 
Kendi gözlemlerim doğrultusunda şunu söyleyebilirim ki; bizler seçtiklerimiz ve seçmediklerimiz için bedel öderiz. Öz benliğimize aykırı seçimlerimiz yani aslında yapmak istemediğimiz bir şeyi sırf böyle olmalı diye yapıyor olmamız bize bedeller ödetiyor olabilir. 
Örneğin başarı odaklı yaşayan insanların en çok şikayet ettiği şey zaman sorunudur. Başarılı olmanın bedeli belki de çok çalışmak, yorulmak, yalnız kalmak veya sevdiklerinize, kendinize zaman ayıramamak olabilir. Başarılı olma isteğinin arkasında özsaygı, özgüven, öz değer eksikliği olabilir mi? Başarılı olmak uğruna sürecin nasıl geçtiğini hiç düşündünüz mü? Sonuç odaklı yaşamak ve o hedefe ulaşmak adına vazgeçtiklerinize değiyor mu acaba? 
 Özellikle insanların son zamanlarda kendileri ile ilgili oluşan beden algısına baktığımızda yaptırılan onca operasyon neden? Güzelliğin özgüven getireceğine duyulan inancın arkasında ne var? Kişinin kendini olduğu gibi kabul etmeyip değiştirme çabası nasıl bir duygusal yükün yansıması olabilir? ‘’Parayla saadet olmaz’’ diye bir atasözümüz var değil mi?  Zengin insanları düşünün; onlarca insanın içinde çoğu zaman yalnızlık çekerler, çevrelerindeki insanların ne için yanında olduklarını sorgulayan şüpheci bir zihin ile yaşamak çok da kolay değil gibi görünüyor. 
Yazacak çok şey olsa da benim aklıma iyi niyetli ve hoşgörülü olan, sınır koyamayıp, hayır diyemeyen veya sırf güvendiği için bedel ödeyen insanlarda geldi. Dünyada her şey ikilik halinde yaratıldığına göre belki de bu insanların da zıtlıkların var olduğunu anlaması ve öğrenmesi için bir bedel ödemesi gerekiyordur. Bu bedelin adına hayal kırıklığı diyebilir miyiz? Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki bize ayrılan zamanın herhangi bir diliminde neredeyse her deneyimin içinden geçiyoruz. Anlamayı, öğrenmeyi reddettikçe de ödediğimiz bedeller artıyor. 
İnsan özüne ne kadar yakın bir yerde yaşıyorsa ödediği bedelin daha az olduğuna inanıyorum. İnsan tek başına yaratılmadı, farklı farklı versiyonlarımız ile yaratılmamızın sebebi çeşitliliği kabul etmemiz ve en önemlisi kendimizi inkar etmeden kabımıza uygun şekilde yaşamamız için diye düşünüyorum. Her insanın bir kabı vardır ve ne olursa olsun o kaba uygun olmayan her şey size bedeller ödetir.