Tarihte ilk kez PKK’nın tamamen lağvedilmesi ve silahlı mücadelenin sona erdirilmesi gündeme geliyor. Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrı, hem örgütün kendi içinde hem de Türkiye’nin güvenlik politikalarında bir dönüm noktası olabilir mi? Yoksa daha önce birçok kez yaşandığı gibi, bu da sadece taktiksel bir manevra mı?

Türkiye’nin PKK ile mücadelesi neredeyse yarım asrı buluyor. Ancak bu kez durum farklı. Geçmişte “ateşkes”, “çözüm süreci” ya da “silahlı mücadeleye son verme” gibi söylemler duyduk ama örgütün tamamen feshedilmesi hiçbir zaman açıkça dile getirilmemişti. Bu çağrının anlamı ve sonuçları, sadece Türkiye açısından değil, bölgesel dengeler ve uluslararası aktörler bakımından da büyük önem taşıyor. Özellikle PKK’nın Suriye kolu olan PYD/YPG’nin durumu bu sürecin gidişatını belirleyecek en kritik faktörlerden biri olacak.

PKK silah bırakırsa, PYD/YPG mi olacak?

PKK’nın feshedilmesi, yalnızca Türkiye içindeki örgüt yapısının değil, aynı zamanda Suriye’deki PYD/YPG’nin de geleceğini sorgulayan bir süreç başlatıyor. Türkiye için asıl kritik soru şu: Eğer PKK gerçekten lağvedilecekse, PYD/YPG’nin akıbeti ne olacak?

Bugüne kadar ABD, YPG’yi PKK’dan ayrı bir yapı gibi sunmaya çalıştı. Ancak sahadaki gerçeklik, PYD/YPG’nin PKK ile organik bağlarını inkâr edilemez hale getirdi. Türkiye’nin yıllardır dile getirdiği bu gerçeği, artık sadece Ankara değil, birçok uluslararası güvenlik raporu da doğruluyor. Eğer PKK sahneden çekiliyorsa, bu YPG’nin de silahsızlandırılacağı anlamına mı geliyor?

Washington, YPG’yi Suriye’de bir vekil güç olarak kullanmaya devam etmek istiyor. Ancak eğer PKK gerçekten silah bırakacaksa, Türkiye’nin YPG konusundaki talepleri de daha yüksek sesle dile getirilecektir. Bu süreçte şu sorular yanıt bekliyor:

  1. PKK’nın lağvedilmesi, PYD/YPG’nin de silahsızlanmasını kapsıyor mu?
  2. ABD, PYD/YPG’yi askeri bir yapı olarak desteklemeye devam edecek mi?
  3. Türkiye, böyle bir sürece girmeden önce güvenlik garantileri talep edecek mi?

Bu soruların yanıtları verilmeden, PKK’nın feshedilmesi Türkiye için bir anlam ifade etmeyecektir.

Gerçek bir barış mı, yeni bir taktik mi?

PKK’nın geçmişte yaptığı benzer açıklamalar genellikle zaman kazanmaya, örgütü yeniden toparlamaya veya uluslararası desteği artırmaya yönelik taktiklerdi. Ancak bu kez doğrudan örgütün lağvedilmesi söz konusu. Peki, bu çağrı gerçekten samimi mi, yoksa yeni bir oyun mu?

Türkiye, 2009-2011 Oslo görüşmelerinde ve 2013-2015 Çözüm Süreci’nde PKK ile masaya oturdu. Ancak her iki girişim de başarısız oldu. Oslo süreci gizli yürütüldü ve görüşmelerin sızdırılması süreci bitirdi. Çözüm sürecinde ise PKK, silah bırakmak yerine hendek çatışmaları başlattı ve süreç tamamen çöktü.

Bugün ise farklı bir durum var:

  • PKK, Türkiye içinde askeri olarak büyük ölçüde etkisiz hale getirildi.
  • PYD/YPG, ABD desteğiyle Suriye’de hâlâ güçlü bir silahlı aktör.
  • Türkiye, terörle mücadelede hem içeride hem de dışarıda daha agresif bir politika izliyor.

Bu üç unsur göz önüne alındığında, PKK’nın gerçekten sahneden çekilip çekilmeyeceği belirsizliğini koruyor. Eğer bu çağrı, örgütün yalnızca Türkiye içindeki varlığını sonlandırıp, Suriye ve Irak’ta yeni bir yapılanmaya gitmesi anlamına geliyorsa, Türkiye bu süreci bir tuzak olarak görecektir.

ABD’nin rolü ve Türkiye’nin tepkisi

PKK’nın lağvedilmesi sürecinde en önemli dış aktör ABD olacak. Washington, yıllardır YPG’yi “terörle mücadelede bir ortak” olarak tanımlayarak Türkiye ile arasında büyük bir güven bunalımı yarattı. Eğer ABD, PKK’nın lağvedilmesini desteklerken YPG’nin silahsızlanmasına yanaşmazsa, bu süreç Türkiye için anlamsız hale gelir.

Ankara’nın beklentisi açık:

  • PKK gerçekten silah bırakacaksa, PYD/YPG de silahsızlandırılmalıdır.
  • ABD, YPG’ye verdiği askeri desteği kesmeli, aksi takdirde bu sürecin bir anlamı olmayacaktır.
  • Türkiye, kendi güvenlik politikalarını bu sürece göre yeniden şekillendirebilir ancak YPG’nin varlığını kabul etmesi mümkün değildir.

Eğer Washington, YPG’ye olan desteğini sürdürür ve Türkiye’ye bu konuda net bir güvence vermezse, Ankara’nın olası tepkisi daha sert olacaktır. Türkiye, Suriye’de YPG’ye yönelik askeri operasyonlarını artırabilir ve hatta bölgede daha geniş çaplı bir harekât gündeme gelebilir.

Tarihi bir fırsat mı, yeni bir risk mi?

PKK’nın tamamen feshedilmesi yönündeki bu çağrı, Türkiye için tarihi bir fırsat olabilir. Ancak bu fırsatın gerçeğe dönüşmesi için net şartlar gerekiyor:

  1. PKK gerçekten silah bırakacak mı, yoksa örgüt YPG adı altında mı devam edecek?
  2.  ABD, YPG’ye desteğini kesecek mi, yoksa Türkiye’yi yeni bir çatışma sürecine mi itiyor?
  3. Türkiye, bu sürece girmeden önce PYD/YPG’nin tasfiyesi konusunda uluslararası güvence alabilecek mi?

Eğer bu sorular yanıtsız kalırsa, Öcalan’ın çağrısı tarihsel bir önem taşısa da, pratikte anlamını yitirecektir. Çünkü Türkiye açısından PKK’nın silah bırakması, PYD/YPG’nin de silahsızlandırılmasını gerektirir. Aksi takdirde bu sürecin adı barış değil, sadece yeni bir taktik hamle olur.

Sonuç olarak, tarihte ilk kez PKK’nın lağvedilmesi bu kadar açık şekilde gündeme geldi. Ancak sürecin kaderini belirleyecek olan, bunun yalnızca bir söylem mi yoksa gerçek bir dönüşüm mü olduğu olacak. Türkiye, bu çağrıyı ancak PYD/YPG’nin de silahsızlandırılacağı bir senaryoda ciddiye alacaktır. Aksi halde, bu sürecin de tarihteki diğer girişimlerle aynı sona ulaşması kaçınılmazdır.