Osmanlı Devleti kapitülasyonlar nedeniyle ekonomik bağımsızlığını kaybetmiş, sömürülen bir ülkeye dönüşmüştü. İttihat ve Terakki Hükümeti, 1. Dünya Savaşının başında 01 Ekim 1914 tarihinde kapitülasyonları kaldırmış, ancak uygulama zamanı olmamıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında, kapitülasyonların devam etmesi için çok baskı yapan ABD Temsilcisi Amiral Bristol’e Ankara Hükümetinin 1921 yılı başında çektiği telgrafta “Büyük Millet Meclisi'nin amacı, Anadolu halkının politik ve ekonomik bağımsızlığıdır. Türk halkının, bu amacı engellemek isteyenlerin dışında bir düşmanı yoktur. Temel koşul, kapitülasyonların kaldırılmasıdır” denmektedir. Ancak ABD ikna olmamış ve Lozan’da da direnecektir. Büyük Taarruz Zaferi sonrası Türk Orduları kuzeye doğru ilerliyor. İşgal Ülkeleri hemen mütareke istiyor, 11 Ekim 1922 Mudanya Mütarekesi yapılıyor ve Türk orduları tek kurşun atmadan Kocaeli, İstanbul ve Trakya ele geçiriliyor. Mudanya Mütarekesinin mürekkebi kurumadan 28 Ekim günü Barış Antlaşması yapalım diyorlar. Lozan’da 20 Kasım 1922 günü, başlayan Konferans 2.5 ay süren görüşmelerden sonra 4 Şubat 1923 günü dağılıyor. Yabancı delegeler, başta Lord Curzon olmak üzere kapitülasyonların kaldırılmasına kesin kararlı İsmet İnönü’ye, “Türkiye'nin refahı, yabancıların yaptığı ticarete dayanır. Ben, yabancılardan çok, Türkiye'nin refahını düşünüyorum. Türkiye, ekonomik bakımdan bağımsız bir ülke değildir, dış yardımsız yaşayamazsınız... Sizi yalnızlıktan kurtarmak için kapitülasyon istiyoruz, kapitülasyonlar olmazsa, yabancılara garanti vermezse, borç para bulamazsınız,..” dedikten sonra, Fransa, İtalya ve ABD'yi de safına alan, Lord Curzon, 4 Şubat 1923 gününe kadar, ya kabul edersiniz ya da barış olmaz tehdidinde bulunuyor. Ekonomik bağımsızlık için yeniden savaşmayı göze alan Mustafa Kemal ATATÜRK, “İtilâf Devletlerinin barış taslağını kabul olanağı yoktur. 3 Şubat 1923’de karşı taslak sunun ve barışın bizim taslağımız çerçevesinde yapılacağını ilân edin, kabul etmezlerse Ankara'ya dönün” direktifini verir. İsmet İnönü Türkiye’ye döner. Barışın yapılması ihtimali azalmıştır. Zorlu bir yol bizi beklemektedir. Ordunun hazırlıklara başlamasını emreden Mustafa Kemal ATATÜRK, itilaf devletlerinin ekonomik baskılarına karşı, Yunan İşgaline inat ve Kurtuluş Savaşının adeta simgesi olan, İzmir’de bir İktisat Kongresinin toplanmasını ister. Amaç siyasi ve ekonomik tam bağımsızlık kararlılığının, halkın da katılımıyla, İtilaf Devletlerine gösterilmesidir. Mustafa Kemal ATATÜRK, 17 Şubat 1923 tarihinde, açılış konuşmasında şöyle konuşur. “Arkadaşlar iktisadiyat; yaşamak için, mesut olmak için, insan olmak için ziraat, ticaret, emek demektir. Yeni devletimizin, bütün esasları iktisat programından çıkmalıdır. Binaenaleyh evlatlarımızı o suretle eğitmeliyiz ki, onlar dünya ticareti, ziraatı ve sanatı ile bunların faaliyet sahalarında etkili olsunlar, faal olsunlar, uzman olsunlar. Bizim halkımızın menfaatleri yekdiğerinden ayrılan sınıflar değil, bilakis mevcudiyetleri ve çalışmalarıyla yekdiğerine lazım olan sınıflardan ibarettir. Bu dakikada çiftçilerin, sanatkârların, tüccarların ve işçilerin hangisinin yekdiğerine itirazı, karşıtlığı olabilir. Çiftçinin sanatkâra; sanatkârın çiftçiye ve çiftçinin tüccara ve işçiye muhtaç olduğunu kim inkâr edebilir. Fabrikalarımızda kendi işçilerimiz, müreffeh ve memnun olarak, çalışmalı ve bu saydığımız sınıflar aynı zamanda zengin olmalıdır. Türkiye İktisat Kongresi, bu milleti kurtarmak hususunda müessir olmuş Erzurum Kongresi kadar, mühimdir. Kongreniz milletin ve memleketin gerçek kurtuluşunun teminini sağlayacak temel taşları ve esasları ortaya çıkaracaktır. Bu kadar kıymetli ve tarihi kongrenizi açma şerefini bana bahşettiğinizden dolayı hassaten arz-ı teşekkür ederim. Her ilçeden sekizer temsilcinin yer aldığı ve sanayici, tüccar, çiftçi ve işçi grubunu temsilen 1135 delegenin katıldığı kongrede alınan 291 maddelik kararların özeti şöyledir. Hammaddesi yurt içinde yetişen sanayi dalları kurulmalı; küçük imalattan hızla fabrika üretimine geçilmeli; özel teşebbüse kredi sağlayacak bir devlet bankası kurulmalı; devlet iktisadi alandaki yerini almalı ve özel sektörün gerçekleştiremediği yatırımlar devlet eliyle yapılmalı; ulaşımın önemi gözetilerek demiryolu inşaatı programa bağlanmalıdır. Türkiye İktisat Kongresi'nde çiftçi grubunun ekonomik problemlerine büyük önem verilmiş ve çiftçinin eğitilmesine büyük önem verilmiştir. 1924 Silah Altına Alma Yasası ile ordunun askere alınan köylülere, askerlik hizmetleri sırasında tarım makinaları ve yeni yöntemleri öğretmeleri öngörülmüştür. Ayrıca iş erbabına amele değil, işçi denmesine ve onlara sendika hakkının tanınmasına, eğitimin bu kapsamda güçlendirilmesine karar verilmiştir. Anadolu Ajansı, 5 Mart 1923 tarihli haberinde kongrenin sonucunu; "Yayınlanacak bilumum kitapların ilk sayfasında Misak-ı İktisadi esasları gayet okunaklı bir surette yazılacaktır” şeklinde belirtmiştir. İzmir İktisat Kongresi, İtilaf Devletlerinin Lozan’da ortaya koyduğu yanılsamalara bir tokat gibi cevap vermiş ve Kurtuluş Savaşında verdiğimiz mücadeleyi Ekonomik Bağımsızlık Savaşında da verebileceğimiz kararlılığını göstermiştir. Mesajı alan İtilaf Devletleri, Sovyetler Birliğinin barış sağlanamaz ve savaş olursa Türkiye’nin yanında yer alacağını da bildirmesiyle, 23 Nisan 1923’de görüşmelere tekrar başlamayı talep ettiler. Sonuçta Türkiye’nin tam bağımsızlığını tanıyan Lozan Kuruluş Antlaşması, 28. Maddesinde yer alan “Bağıtlı Yüksek Taraflar, her biri kendi yönünden, Türkiye’de Kapitülasyonların her bakımdan kaldırıldığını kabul ettiklerini bildirirler” kısa ve net ifadesiyle imzalanıyor. İzmir İktisat Kongresi, Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığı ve kapitülasyonların kaldırılması gerektiğine dair bir manifestodur. İçinde bulunduğumuz günlerde yeni bir İzmir İktisat Kongresine büyük ihtiyaç vardır.