Utku ŞENSOY Yerel seçimlere 4 aydan fazla var ama cümbür cemaat ittifakla yatıp ittifakla kalkıyoruz. Gündemi siyaset belirleyince doğal olarak, gerçek gündemi, duyarlı olmamız gerekeniıskalıyoruzne yazık ki.Çoğu yönetimlerin kendi çıkarları olunca kullandığı ama karşı görüş olunca da uzak durulması gereken bir mecra olarak sunup, kısıtlama ve baskılarla cendereye alınan sosyal medya gerçeği var iyiki de. Geride bıraktığımız hafta 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü ve 25 Kasım “Kadına Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü”ydü.Bazı duyarlı yayın organları ve kalemler dışında konu yine“maharetli bir biçimde”kamuoyunun gözünden ıskalanmak üzereyken, sosyal medya yetişti imdadımıza!Oradaki duyarlı insanların sayesinde ne olup bittiğinden haberdar oldu geniş kitleler. Önce, Birleşmiş Milletler’ in 20 Kasım 1989’ da kabul ettiği ve Türkiye’nin 14 Ekim 1990’da imzaladığı DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜ’ne bir göz atalım. Konuyu ülkemiz adına masaya yatıracak olursak, hiç kıvırmadan iç karartıcı bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu ve bu konuda sınıfta kaldığımızı ifade etmemiz lazım. Nedenine gelince; Resmi verilere göre 23 milyondan fazla çocuk olan ülkemizde, 2018 yılının “Çocuk İşçiliği ile Mücadele Yılı”olarak ilan edilmesine rağmen, 6-18 yaş arasındaki dokuz yüz bine yakın çocuk çalışmak zorunda bırakılmış ve bunların yarısı okullarına bile gidemiyor. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu,DİSK’ e göre ise tablo çok daha vahim; Ülkemizdeki çocuk işçi sayısı 2 milyon sınırında. Bu yılın ilk on ayında en az 62 çocuk işçinin yaşamını yitirdiğini de unutmamak lazım. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü, OECD ‘nin 2016 yılı verilerine göre ülkemiz, çocuk yoksulluğunun en çok artış gösterdiği ülkeler arasında. Yine aynı örgütün, PISA 2015 kapsamındaki raporuna göre, en mutsuz 15 yaş grubu gençler bizim ülkemizde! Keza, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu UNICEF’ in raporuna göre, Okul öncesi eğitimde Türkiye son sırada yer aldı. Çocuk hakları konusuna; iş-eğitim merceğinden bakınca tablonun pek de iç açıcı olmadığını görüyoruz. Bir de konunun sosyal açısı ya da daha doğru bir ifade ile insani boyutu var ki orada tablo gerçekten ürkütücü!Resmi veriler, bir buçuk yılda 22 bine yakın “hamile çocuğun” hastanelerde kayıt altına alındığını ortaya koyuyor! Çocuk ve hamilelik… Asla bağdaşmayan,yanyana gelmemesi gereken kelimeler bunlar! Hem de burnumuzun dibinde olup biten içler acısı bir durumdan söz ediyoruz. Oyun çağında, okulda öğrenim görmesi gereken çağda ya çalışmaya mecbur bırakılıp ucuz iş gücü olarak, ya da “kadın olarak” görülen çocuklarımız… Hamile kalanlardan yaşanan bu çirkin tecavüzün boyutlarının ne denli vahim olduğunu anlayabiliyoruz. Zira buzdağının sadece görünen yüzüydü bu. Bir yanda sapıklıkta sınır tanımayanlar diğer yanda onları görmeyen göremeyen ya da görmezden gelip yumulan gözler... Kim suçlu? Oysa Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin imzacıları, 18 yaşından küçük bireyleri,her tür şiddet ve istismardan koruyacak yasal ve toplumsal önlemleri almakla yükümlüdür. Geridebıraktığımız haftanın bir başka önemli günü de;25 KASIM “KADINA ŞİDDETE KARŞI MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ”ydü. Birleşmiş Milletler kadın biriminin bu yılki sloganı ise;#BeniDeDuy. Her yıl UN Women öncülüğünde örgütlenen “Kadına Yönelik Şiddeti Sonlandırmak için BİRLEŞİN” kampanyasının bu yılki sloganı, Hollywod yıldızlarının istismara dikkat çekmek için başlattığı #MeToo kampanyasından esinlenilerek; Dünyayı turuncuya boya: #BeniDeDuy olarak belirlendi. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, dünyadaki üç kadından biri yaşamları boyunca en az bir kez fiziksel ya da cinsel saldırı yaşıyor. Ne yazık ki, gelişmişlik düzeyi az olan ülkelerde, bu saldırılarla ilgili şikayetler adli makamlara intikal etmiyor. Ülkemiz de kadın cinayetleri konusunda dosyası hayli kabarık ülkelerden. Türkiye’de kadın cinayetleri geçen yıl artış göstermiş, bunun sonucu409 kadın yaşamını yitirmişti.Yine geçen yıl, 332 kadın, cinsel şiddete maruz kalmıştı.Peki 2018 geçen yıldan daha mı iyi? Ne yazık ki hayır. Kadına yönelik şiddet haberinin olmadığı bir gün geçmiyor. Son dönemde sosyal medyada sıkça karşılaştığımız “363”rakamı, bu konuda kamuoyu oluşturmak, toplumsal duyarlılığımızı artırmak için kullanılan bir ifade biçimi. Peki neden 363? Kadın Cinayetleri Platformu verilerine göre, bu yılın ilk 10 ayında 363 kadın öldürülmüş.Bu 363 rakamı, aslında dünyada ve ülkemizde “Kadına Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak kutlanılan bu 25 Kasım gününde son 10 ayda,çoğunluğu kocalarının, babalarının, erkek kardeşler ya dadiğer erkekler tarafından ağırlıklı olarak;“töre-namus-aşırı sevgi”sözcüklerine sığınılarak yapılan katliamlar sonucu yitirdiğimiz kadınlarımızın sayısıdır.