Utku ŞENSOY  Binali Yıldırım 2012 yılında Ulaştırma Bakanlığı dönemindeki bir konuşmasında;”Sanayi devrimi ıskaladık, bilişimde aynı hatayı yapmamalıyız. Bilişim Çağı’nın önemli bir oyuncusu olmak mecburiyetindeyiz» demişti. Hemen hepimizin altına imzamızı atacağımız türden bir cümleydi bu. Bilişim çağında teknoloji ve bilim ışık hızıyla ilerliyor. Artık 600 kilometre yukarıdaki uydu verilerinden yola çıkıp, İngiltere’nin York bölgesinde sıkıştırılmış ot ve topraktan yapılmış Viking yerleşim izlerini ortaya çıkarabiliyorlar. Verileri değerlendirip, yeraltındaki kalıntılarına ulaşabiliyorlar. Bilimin geldiği nokta bu; 600 km uzaktan otlardaki renk değişimini gözlemleyip, insan eliyle MS 800’lerde yapılmış ot-toprak yapıların kalıntıları bile gün yüzüne çıkarılabiliyor! Dikkatinizi çekerim ağaç ya da taş değil tamamen ot-topraktan ve bundan 12 asır önce yapılmış yapı kalıntılarını. Hatta bu yöntemle bundan tam bin yıl önce, yani KristofKolomb’ un 1492’de Kuzey Amerika’ya ayak basmasından 500 yıl önce Vikinglerin o topraklara gittiği kanıtlandı. Günümüzde bu teknik yeraltındaki petrol doğalgaz vb. zenginlikler için de kullanılıyor. İşte bilim tam da böyle bir şey. Siz bilim yerine gençliğe ilim pompalarsanız, yanıbaşımızdan ışık hızıyla geçmekte olan bilişim çağını ıskalar, ancak ortaçağ trenini yakalarsınız. Osmanlı’ nın Sanayi Devrimi’ni ıskalaması: Yapay zekanıninsanoğlunun hayal sınırlarını zorlamaya başladığı bilişim çağında,evlatlarımıza bu eğitimi verip onları; araştıran, sorgulayan, yaratan tam donanımlı beyinler olarak batıdaki gelişime paralel eğitim düzeyine ulaştıramazsanız, işte o zaman bu çağı da ıskalarsınız. Ve bu çağı ıskalamanın bedeli önceki çağı ıskalamamızdan çok daha beter olur. Osmanlı’nın Sanayi Devriminiıskalamasının bedelini her ne kadar 1954 yılına kadar ödediğimiz ifade edilse de, seksenli yıllarda ancak tamamlanabilmiştir. 1854’de başlayan dış borçlanma maceramız ancak 130 yılda ödenebilmiştir. Ancak bu kez durum çok daha vahim ve karmaşık. Bu kez çağı ıskalarsak bunun telafisi 130 yıl filan değil asla mümkün olamayacaktır. Yenidünya düzeninin köleleri: Yeni bir öğretim yılı arifesinde, bilişim çağının gerektirdiği eğitim sistemi yerine, hurafe ve dogmalar içeren,bilim ve bilgi dışı bir müfredat tercih edip, ülkenin geleceği genç beyinleri cendereye sokup tek tip insan yaratma eğiliminde olursak, yakın geleceği ıskalayacağımızdan emin olabiliriz. Bu kez ne yazık ki eskisi gibi kendi kendine yeten bir Türkiye de yok! Otu, eti, buğdayı bile ithal eden bir ülke haline geldiğimiz için, gençlerimizin bu yenidünya düzeninin köleleri olacağından hiç kuşkumuz olmasın. Her daim son derece katı evanjelist inançlarıyla övünen dogmalara bağlı Amerikan halkının bile yarısının dünya dışı varlıklar olduğuna inandıkları düşünülürse, artık Anadolu insanının da farklı bir düşünce moduna geçme zamanının çoktan geldiğini algılamalıyız. Telafisi mümkün olmayan yıllar: Yazının, MÖ 3200’lü yıllarda Sümerler tarafından bulunuşundan buyana geçen 5 bin yılda gelişemeyen teknolojinin son 250 yılda hızla ilerlediğini, son yarım yüzyıldaki gelişmenin ise neredeyse 5 bin yıllık gelişime eşdeğer olduğunu düşünürsek, telafisi asla mümkün olamayacak yılların içinde olduğumuz net biçimde görülecektir. Bu nedenle eğitimi; ideolojilerin, ucuz söylemlerin, hamasetin ve kısır siyasi tartışmaların dışında bırakıp, aklımızı başımıza almanın tam zamanı; Ya ışık hızıyla geçen Bilişim Çağı’nı yakalayacağız ya da orta çağ trenini!