Komedyen, sanatçı Cem Yılmaz'ın ramazan ayının başladığı gece sosyal medya hesabından rakılı bir paylaşım yapması üzerine sanatçı bir süredir sosyal medyada linç ediliyor.

Kıvanç El

Cem Yılmaz'a ağır eleştiriler de gelirken, "toplumsal değerlere hakaret ettiği", "İslam'a saygısızlık yaptığı" iddiaları yöneltildi ve bir de ülkeyi terk etmesi istendi… Bu topraklardan yaşamak elbette zor.

Türkiye'de bazı sosyal medyada konuşup unuttuğumuz değişimler dikkat çekici. Konser yasakları, müze baskınları, festivallere izin çıkmaması ile birlikte Cem Yılmaz'ın linç edilmesini birlikte okursak, olayları bağdaştırırsanız tablo bir anda daha vahim hale geliyor. Görünürde Cem Yılmaz'a ancak aslında perde arkasında belli bir kesime yönelik bu saldırının olduğu günlerde hükümet yetkililerinden gelen "kimsenin yaşam alanına müdahale etmiyoruz" açıklaması da elbette manidar. 

Sosyolog Ferhat Kentel'e göre, mesele sadece Cem Yılmaz'ın rakı içmesi değil. Kentel, "Bu topraklar, medeniyetler, karşılaşmalar, mozaikler falan evet var ama bir taraftan böyle ama bir taraftan da burası çok fazla korkunun, güvensizliğin katliamların, sürgünlerin, soykırımların olduğu bir yer burası, burası korkuların da toprakları herkes birbirinden korkuyor" ifadelerini kullanıyor. 

Memleketin kutuplaştığını söyleyen Ferhat Kentel, herkesin kendi sembolleri üzerinden kutsallaştırma yoluna gittiğini vurguluyor. Sosyolog Kentel tam bu noktada dikkat çekici bir değerlendirmede yapıyor ve "Cinayetler, tecavüzler, kadın cinayetleri düşünürsek bunlar da dine göre yasak olan şeyler…  Ramazan'da rakıya ara veriyorsunuz ama cinayetleri niye ara verilmediği zaman susuyorsun. Aslında kutsallarımız sadece semboller üzerinden cereyan ediyor" ifadelerini kullanıyor. 

Dini hassasiyeti olanların sembolleri inşa ettikleri zaman bu sembollere dokunulduğunda dine küfredilmiş gibi olayları değerlendirdiğini de söylüyor Kentel.

Peki toplumsal değerler gerçekten bu kadar kolay yıpranan değerler mi? Elbette diğer soru da toplumsal değer kime göre neye göre tamamı temsil eder? Rakı içmen toplumsal değerlere neden hakaret? 

Bu soruların yanıtlarına makul, akıl süzgecinden geçerek yanıt verildiğinde zaten sorun da aslında çözülmüş olacak. "Toplumsal değerler" ile "Toplumun bir kesiminin sembolleri" birbirine karışmış durumda. Ahlak bir toplumsal değerdir. Ancak kimine göre ahlak kadınların mini etek giymesi ile, bir erkeğin rakı içmesi ile kolayca bozuluverir… Örnekler elbette artırılabilir. Ancak ahlaktan anladığımız konu bir kişinin, kimsenin hakkını yememesi, çalmaması çırpmamasına dair  yorum yaptığınız zaman herkes sahip çıkacaktır. Uygulamasa bile sahip çıkacaktır. Bu nedenle sembollerden kavga etmeyi bırakıp değerlerimiz üzerinden bütünleşmek daha doğru olacak. Ancak bu da galiba mümkün değil. Her doğru bazen realist olmayabiliyor…