29 Ekim de yenilenmiş şekliyle tekrar tüm güzelliklerini Başkent Ankaralılara açan Çubuk 1 Barajının bende pek çok anısı vardır. Ankara’ya ailece geldiğimiz yıllarda ayda hiç olmazsa rahmetli babam, annem ve kız kardeşim ailece başkentin bu yeşil cennetine gelir, barajın dibinde oluşturulmuş göletin kenarında salkım söğüt ağaçlarının gölgelediği sularda ördekler yüzer, kurulu masalarda o yeri işleten lokantanın nefis kebaplarını yer, eğlenir, huzurlu saatler yaşardık. Daha sonraki yıllarda çiçeği burnunda bir gazeteci iken eşim gazeteci Birsen Gürdil ile fırsat buldukça bu cennet yöreye gelir. Barajı kuş bakışı gören tepeden etrafı izler, temiz hava alıp dönerdik. Herşeyi aşındıran zaman bu yeri de yok etmeye başlamıştı. Eşimle ADALET gazetesinde çalıştığımız yıllarda bir gün; öğle yemeği için dışarı çıkmak üzereyken odamdaki telefon çaldı. Hülya Sözer’di. Hülya Ankara Radyosunun beğenilen seslerinden birisi idi. Hem çok güzel hem de cana yakın güzel sesli idi. Diyarbakır’dan avukat enişteniz geldi. Yemeğe çıkıyoruz. Sizi de alalım diye bir teklifte bulundu. Hülya ile dostluğumuz uzun bir zamana dayalı idi. Annesini, kız kardeşlerini tanır sık sık beraber olurduk. “niye olmasın” diyerek teklifini kabul ettik. 10 dakika içinde kırmızı renkli bir Mercedes marka arabadan Hülya ve enişteniz diye tanıştırdığı iri yarı bir bey çıktı. İpek gömlek yakası nerede ise göbeğine kadar açık altında altın bir kolye ve iri bir madalyon, tabi altında. Tanışma faslından sonra Atatürk’ün Ankaralılara armağanı olan Çubuk Barajı’nın restoranında yemek yemek için o yöreye geldiğimizde şoke olduk. Masalar toplanmış, üst üste bir köşeye yığılmış, camlar kırılmış tabiat örtüsü bozulmuş, mutlu ördekler yok olmuştu. Kısacası bu cennet köşe harap olmuştu. Başka bir yerde yemek yeme tekliflerine şuan gazetede olmamız gerekir. Turhan Billigil yanında çalışanların disiplinsizliğini affetmez diyerek bizi gazeteye bırakmalarını rica ettim. O yıllarda Ankara’da trafik sorunu olamadığı için beş-on dakika içinde gazeteye geldik. Tam vedalaşıyorduk ki kebapçının sahibi. Gelin boş yer var diye seslendi. Daha sonra da içerde yemek bekleyen müşterilerin kebaplarını bize göndererek Mercedes’in burnuna serdiğimiz gazete üstünde fırından çıkmış taze pidelerin üzerine serilmiş kebapları yemeğe başladık. Bu arada foto muhabiri arkadaşımız da bizim bu eylemimizi siyah-beyaz resimliyormuş. Aradan bir hafta geçmişti ki yine sabah Ulus’tan indiğimiz dolmuştan, Rüzgarlı sokakta gazetecilik yapmışların milli yiyeceği olan simitlerden alarak gazeteye geldik. Huyumdur ilk işim HÜRRİYET gazetesine göz atmaktır. O gazeteyi çıktığı günden bu yana her nerde olursam olayım bulur okurum. Bu alışkanlığımda bugünde devam etmektedir. Bir an gözlerime inanamadım. Hürriyet’in birinci sayfasında üç sütun üzerine don-gömlek resmi konmuş olan adam. Hülya Sözer’in bize enişteni diyen adamın ta kendisi idi. 9 çocuk babası ünlü kalpazan su. Üstü yakalandı, başlıklı bir haber Diyarbakır’dan basına ulaşmıştı. Ben ve eşim adeta şok olduk. Masamın üstünde duran fotoğraflarına bakarak haber yapacağım bu olay karşısında sessiz kalmayı tercih ettik. Aradan bir-iki gün geçmişti ki bu sefer de Hülya Sözer “Ben böyle birini tanımıyorum.” Başlıklı haberi aynı gazete de yayımlandı. Bende ki fotoğrafları alıp eve götürüp özel arşivimde sakladım. Aradan birkaç ay geçmişti ki Hürriyet Gazetesinde o haberi manşetlere taşıyan muhabir kardeşimiz bir eğlence merkezinde eğlenirken acımasız kurşunların hedefi olup. Hayattan koparılmıştı. İşte Çubuk-1 barajının bendeki acı anısı Uzun yıllara dayalı gazetecilik hayatım süresinde yaşadığım, şahit olduğum yüzlerce olaylarla karşılaştım. Bir dönem Türkiye’nin tüm ünlü sanatçıları ile dostluğum oldu. Yurtiçi, yurtdışı ünlü isimlerin inanılmaz davranışlarına şahit oldum. Bürokrat gazeteci olarak Başbakanlıkta ve Sağlık Bakanlığı Bakan Danışmanı olarak yüce mecliste inanılmaz hadiseleri gördüm, duydum, şahit oldum. Mesleğimin bana verdiği şeref ve gururla yazılmaması gerekenleri yazmayacağım. Bu arada günlerin getirdiği başlıklı köşemden zaman zaman sizlerin de ilginç bulucağınız anılarımı kaleme alacağım.