Yusuf KANLI Kıbrıs’ta her şey aynı hamam aynı tas ve hatta aynı tellak vaziyetinde iken bir kişinin yeni bir şeylerden, dahası “tüm süreci kolaylaştıracak” gelişmeler olabileceğinden bahsetmesi için akıl sağlığı sorunu olması gerekir. Rum hükümet sözcüsü Prodromos Prodromu’nun Fileleftheros gazetesine verdiği mülakatı okurken ilk yorumum bu idi. Bu mülakatından daha birkaç gün önce Prodromu Birleşmiş Milletler genel sekreterinin geçici Kıbrıs özel danışmanı Jane Holl Lute’ye parlamenter sistem önerisinde bulunduğunu doğrulamıştı. Doğrulamıştı ama Kıbrıs Türk Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, nasıl olmuş ise, daimi Rum cumhurbaşkanı, dönüşümlü başbakanlık temelli bir parlamenter sistemi hemen reddetmiş ve konu başlamadan kapanmıştı. Nereden geliyor bu iyimserlik? Belli ki amaç başka. Kıbrıs Rum liderliği yeni bir oyunun değil, 60 yıldır devam eden bir sinsi planın yeniden sahnelenmesinin peşinde. Amaç, BM genel sekreterinin “BM misyonu başarısızlıkla sona ermiştir. Görüşmeler yoluyla birleşik bir Kıbrıs ortaya çıkarma misyonu çökmüştür. Federasyon gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Kıbrıs’ta BM barış gücü varlığının devamının anlamı kalmamıştır. Kıbrıs’ta artık iki devletli bir çözüm aramanın zamanı gelmiştir” gibi bir açıklama yapmaması için sanki iyi gelişmeler olabilirmiş, ya da federasyon umutları halen canlıymış gibi bir mizansen yaratma çabasında. Bunu niye yapıyor Anastasiades ve ekibi? Konu net. Tek taraflı hidrokarbon faaliyetlerine meşruiyet kazandırmak, bu arada adadaki çözümsüzlüğü devam ettirmek, zamana oynamak ve Akıncı ve benzeri teslimiyetçi siyasilerin beceriksiz yönetiminde dünyadan kopuk kalmaya mahkum edilen Kıbrıs Türkünün zaman içinde hiç bir çıkış yolu bulmayarak Rum devletine bir azınlık olarak yama olmayı kabul etmesini sağlamak. Amaç tam da bu. Yeni bir şeyler yok belki ama katmerlenen sorunlar var Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde. Türkiye ile çoktan imzalanması ve Ocak ayında yürürlüğe girmesi gereken Mali Protokol hala daha tamamlanamadı. Daha dün bugün maliye bakanı olan arkadaşımız tarafından mukavelesi feshedilerek adadan def edilmesi gerektiği öne sürülen Taşyapı İnşaat’ın verdiği borç ile maaşlar ödenmekte. Hükümetin Ankara ile ciddi sıkıntıları olduğu belli. Bunlar sadece ekonomik mi? Yoksa bu anlaşmazlığın altında yönetim tarzından, uygulanan politikalardan memnuniyetsizlik ve hatta bir güven bunalımı aramak gerekir mi? Bu arada Rum tarafından gelen haberlerde, bilhassa Anastasiades’in partisi Demokratik Hareket’in (Disi) liderinin son zamanlardaki, ifşaatları görüşme sürecinde Kıbrıs Türk tarafının bırakın Annan Planı dönemini, yani 2004’ü, 1960 haklarının da gerisine düştüğü, neredeyse azınlık haklarına gerilediği görülmektedir. Bu önemli gerilemenin ve haklardan feragatin farkında olan birçok kişi aylardır bu konuları yazıp çizmekteydi ama ilk kez bir Rum siyasetçinin ağzından bu perişan durumumuzun ikrarı doğrusu acı verdi. Ortada yeni bir süreç olabileceği görülmemekle birlikte, Kıbrıs Türkünün mevcut cumhurbaşkanı ve ekibiyle yeni bir görüşme ve çözüm arama çalışmasına girmesi daha da ciddi tavizlerin verilmesine sebep olabileceği endişesi her halde Türkiye tarafından da görülmektedir. Akıncı’nın Rum tarafının açıkça ve hemen neredeyse her gün federal çözümün olmazsa olmazı olan siyasi eşitlik ilkesi çerçevesinde Kıbrıs Türk halkının ada yönetimindeki etkin ortaklık halini reddetmesine rağmen “Federasyondan başka bir şey görüşmem” takıntısı aslında çözümsüzlüğe hizmet etmektedir. Halbuki, hem Ankara, hem de KKTC meclisinde büyük çoğunluğa sahip milliyetçi kesimin artık iki devletli bir çözüm arayışına girdiği belli değil mi? Rum tarafının ikide bir “Kıbrıs sorununun çözümünün anahtarının Türkiye’de olduğu”, iddiaları ya da “Türkiye’nin Kıbrıs’ı kontrol etme arzusundan vazgeçmesi halinde Kıbrıs sorununun çözüleceği” yorumları Türkiye’nin adadaki varlığı sayesinde Kıbrıs Türkünü Girit Türkü gibi yok edememesi nedeniyledir. Türkiye’nin garantörlüğü olmadığı, yönetimde etkin paylaşımın tamamen lafta kaldığı ister başkanlık ister parlamenter rejimle yönetilen Kıbrıs’ta Türk varlığı kısa zamanda hikaye olacaktır. Hadi Rum liderliğinin hidrokarbon çalışılmaları için meşruiyet arayışında sanki görüşme yapılıyormuş, bir gün çözüm olacakmış izlenimi yaratma peşinde olduğu hakikatini göremese veya görmek istemese de, Akıncı’nın en azından hep övündüğü empati yeteneğini Kıbrıs Türk halkına karşı da duyması gerekmez mi? KKTC’de hem cumhurbaşkanlığı hem de hükümet yenilenme ihtiyacı içerisinde. İşte o zaman “yeni bir şeyler” olacaktır.