Utku ŞENSOY Amerika Birleşik Devletleri, içten içe fokurdamaya devam ediyor. Minneapolis kentinde öldürülen George Floyd’ un ardından ırkçılık ve polis şiddetine karşı sokağa çıkan Amerikan halkı, son olarak Atlanta’daki bir zincir çabuk yemek (fast food) restoranı önünde polisin 27 yaşındaki Rayshard Brooks›u öldürmesiyle çılgına döndü. Göstericiler işletmenin önünde protesto gösterisi düzenleyip binayı ateşe verdi. ABD’de son dönemde olup biteni iyi okumamız lazım. Kore-Vietnam savaşlarından beri Amerikan yönetimlerinin uyguladığı taktik, “düşman yaratıp, halkı yönetimin arkasında konsolide etmekti.” Bu ucuz safları sıklaştırma taktikleri son dönemlerde giderek tutmaz oldu, diğer batılı devletlerin halklarına göre daha az okuyan, entelektüel seviyesi düşük Amerikan halkı üzerinde bile artık başarılı olamıyor. 21’nci yüzyıl insanı yönetenlerin adaletini değil, gerçek anlamda adaletin her alanda tesisini istiyor. Eşitlik, hak ve özgürlüklerinden taviz vermek istemeyen kitleler, ülke kaynaklarından sadece bir grubun değil, adil paylaşım düzeniyle herkesin eşit biçimde yararlanmasını istiyor. Amerikan yönetimlerinin yaptığı gibi bir “düşman yaratıp” ya da “gomonist!” (komünist) korkusuyla insanları tedirgin edip safları sıklaştırmayı hedefleyen Hollywood filmleri artık yeterince gişe yapamıyor. Zaman gerçek anlamda adaletin tesis edildiği, insanca, eşit ve özgür biçimde yaşama geçiş dönemidir. Dünyamızda giderek azalan kıt kaynakları olabildiğince eşit biçimde paylaştıramayan, gerçek anlamda adaleti sağlayamayan, üretim ve istihdam yaratamayan, ayrımcılık ve ırkçılıktan beslenen, polis gücüne sığınan yönetimlerin işinin giderek zorlaştığı bir döneme giriyoruz. Yeni dönemden söz etmişken, 1980-2000 arası doğan Y kuşağı olarak adlandırılan neslin, apolitik görüntü sergilemelerine rağmen, olup bitenlere bizden daha farklı baktığına hepimiz tanık olmuşuzdur. 2000›den sonra doğan Z kuşağı olarak tanımlanan bireyler ise bugün 20 yaş altında. Ancak çok yakın bir gelecekte dünyada söz hakkı bu Y ve Z kuşaklarına geçecek. Bilişim dünyasının imkanlarını sonuna kadar kullanma yeteneğine sahip, dünyada olup biteni anında sosyal ağlarından öğrenebilen Y ve Z kuşağı gençliğinin en belirgin ortak görüşü özgürlük, adalet ve eşitlikten yana olmaları. Adalet ve eşitlik konularındaki adımları atıp, halkına gerçek anlamda güvenli ve özgür bir yaşamı sunamayan ABD Başkanı Trump gibi gerilimden beslenip laf ebeliğine soyunan yönetimleri bu yeni nesil sandıkta bırakacağa benziyor. Özgürlükten söz etmişken, sanal alemde son günlerde dolaşan yurdum insanının nüktedanlığına atıfta bulunan nasıl özgür olunur? konulu bir paylaşımın bir bölümünü anımsadım. Aristo; “düşünerek”, Nietzsche; “kendin kalarak”, Platon; öğrenerek”, Camus; “başkaldırarak”, Sartre, “eyleme geçerek”, Farabi, “kalbine kulak vererek” demiş. Bu yeni nesillerin özgürlük, adalet ve eşitlik dışındaki bir başka ortak talepleri de kendilerine insanca çalışma ortamı ve iş imkanı yaratılması. Oysa günümüz yönetimlerinin en önemli sorunu üretim ve istihdam. Yoğun istihdam sorununun yaşandığı bu gençliğe nasıl iş imkan yaratılacak? Birleşmiş Milletler› in yaptığı bir çalışmaya göre, Korona virüsü salgınından sonra dünya genelinde 400 milyon kişi daha “aşırı yoksul” olacak ve bu durumdakilerin sayısı 1 milyarı geçecek. Bir yanda dünyadaki ekonomiyi denetleyen, kaynak ve zenginliklerin çoğuna sahip 9-10 aile diğer yanda 1 milyar aşırı yoksul! Bu düzenin sürdürülmesi mümkün mü? Bilişim ve onun getirdiği tüm enstrümanları kolaylıkla kullanabilen, dünyaya kolayca entegre olabilme özelliğine sahip bu nesiller, öncekiler gibi siyasilerin cambaza bak ya da korku-düşman yaratma hikayelerine kanıp bu duruma göz yumacaklar mı? Ne dersiniz? *** MASKE ve MESAFE Turizm mevsiminde özellikle Rus, Alman ve İngiliz turistlerin gelebilmesi için hükümetler nezdinde görüşmelerin yapıldığı bir ortamda, Türkiye’nin son Korona virüs rakamları zaten kaygılı olan bu ülkelerin daha da çekinmesine neden oldu. İngiliz The Guardian gazetesi, Türkiye’deki güncel Korona virüs verilerini okurlarıyla paylaşırken, “Bu ayın başından itibaren seyahat yasağının kaldırılması ve işletmelerin tekrar açılmasıyla birlikte artış gösterdi” yorumunu yaptı. Yaşam devam ettiği, zor durumda olan ekonominin canlanabilmesi, insanların evlerine ekmek götürebilmesi için alınan önlemlerin kaldırılması gerekiyordu ancak maske ve mesafe kurallarına dikkat etmeyen bir grup yurttaşımız, sağlık ordumuzun başarısına gölge düşürüp hepimize yeniden sıkıntı yaşatabilir. Yeni tip korona virüs (Kovid-19) önlemleri çerçevesinde yerel bazı önlemler alınarak, maskesiz gezmenin yasaklandığı caddeler, bölgeler var. Ancak son tırmanış bize bu tür yerel önlemlerin yetersiz olduğunu kanıtladı. Maske takma zorunluluğunun ve takmayanlara ceza uygulamasının yurt genelinde yapılması gerekiyor. Bunun yanı sıra, hijyen kurallarına uyup kalabalık oluşturmamaya da özen göstermemiz gerekiyor. Maske ve Mesafenin özellikle kent merkezleri gibi yoğun hareketliliğin yaşandığı bölgelerde mutlaka polisiye tedbirler gözetiminde yakından takip edilip, ağır para cezası ile birlikte katı kurallarla uygulamaya sokulması kaçınılmaz gibi görünüyor.