Hayatım boyunca gerçekten ilgi duyduğum, amatörce de olsa icra etmeye çalıştığım iki müzik türü var, biri klasik müzik, diğeri ise rock müzik. Rock müzik ile ilkokul 4. Sınıfta The Beatles ile tanıştıktan sonra kısa sürede rock müzik zevkim evrilerek heavy metal, hardcore, hatta bazen death metal ve alternatif/grunge akımı olarak sağlam bir yer edindi bende. 70-80’lerin klasik rock müziği ise belki de son 10 yıldır daha çok ilgimi çekiyor. Sanırım yaş almanın da bunda etkisi oldu. Bilimde inandığım ilk unsur olan “kavramın tanımı” desturunu müzikte de uygulamaya çalıştığım için uzun süre rock müzik tarihi ve grupların, albümlerin, şarkıların hikayesi üzerine çok okumaya ve araştırma yapmaya da özen gösterdim. Aynı şeyi klasik müzik için de yapmaya çalışıyorum. Kültürün önemli bir parçası olduğunu düşündüğüm müzik tarihi, klasik müzik için daha akademik olarak çalışılmakta olduğu için, standardize, gerçek araştırma ve kaynaklara dayanan külliyatı, klasik müzik arenasında bulmak daha kolay diyebilirim. Bu sebeple de arşivlerde daha fazla kitap ve eser mevcut. Hatta klasik müzik konusunda müzik tarihi kamplarına, Masterclass’lara da katıldığımı ve sertifikalandırıldığımı gururla söyleyebilirim. Tabi bunlar için ciddi okumalar yapmak, çalışmak ve zaman ayırmak gerekli. Yapılan müziğin ne anlatmaya çalıştığını, eserin hikayesini anlamak onu dinlemeyi daha anlamlı hale getirdiği gibi, dinlerken ki haleti-ruhiyenizi de daha farklı etkiliyor. Bu girişten sonra Ankara’da 12-14 Ocak 2024 tarihli hafta sonunda gerçekleşen iki önemli müzik olayından bahsetmek istiyorum. İlki 12 Ocak Cuma akşamı Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nca icra edilen Mahler’in 5. Senfonisi, diğeri ise 14 Ocak Pazar akşamı gerçekleşen Korness Rock Müzik Festivali.
 Mahler, klasik müzik mecrasında zorluğu, iniş çıkışları, ani duygu-durum değişiklikleri ve orkestra içinde çok katı bir uyum ve disiplin gerektiren ciddi müzikal alt yapısı sebebiyle diğerlerinden ayrılır. Öyle, Mahler çalmak, hele de 5. Senfoniyi çalmak her baba yiğidin hakkı değildir. Mahler söz konusu olunca 3’e 5’e bakmıycan aslında ama yine de mevzu bahis Mahler 5 ise orada bir durmak gerekli. Konser ile ilgili yazılara hafta sonu göz attığımda genel olarak 5. Senfoni’nin zorluğu ve bir şef için mihenk taşı olduğunun ısrarla bahsedildiğini okudum. Doğrudur, her baba yiğidin yöneteceği bir senfoni de değildir Mahler 5. Senfoni. Bu konuda Sayın Serhan Bali’nin yorumları CSO 1. Şefi Cemi’i Can Deliorman’ı göklere çıkarmış, doğrudur yazdıkları da. Ama Serhan Bali sadece göklere çıkarır, sonra orda bırakır. Kişisel görüşüm, bazen abartılı yazıları ile insanları gerçekten o noktada bıraktığı, bazen de abartılı söylemleri ile inandırıcılığını yitirdiğidir. Tabi ki, bir şef için çitanın arttığı noktadır Mahler 5, Cemi’i şef içinde elbette ki öyledir, kendini kanıtlamıştır bu konser ile. Kendisini de yakinen tanıdığım için Mahler’e olan aşkı ve ilgisini de çok iyi biliyorum. 2023 Walter Strauss Koro Şefliği Masterclass’ında da Mahler ile ilgili üst düzey akademik bir konferansını dinlemiştim, Mahler konusunda çok bilgili olduğunu çok net ve takdir ederek ifade etmek isterim. Yine Türkiye’nin sanat ve Kültür Portalı Sanattan Yansımalar’da Sayın Şefik Kahramankaptan’ın benzer bir yazısını okudum. Üç aşağı beş yukarı Sayıın Serhan Bali ile aynı paralellikte. Pek etliğe sütlüğe de dokunmamış aslında. Yine aynı portalda Sayın Vefa Çiftçioğlu’nun yazısı ise bence daha reel. Kendisi her zamanki engin bilgi ve tecrübesi ile olanları ve olması gerekenleri açıkça yazmış. Bu tür gururlandırıcı performanslarda eksi ve artıları beraber değerlendirmenin daha yapıcı olduğu kanısındayım. Ancak tüm yazılarda unutulan tek bir şey var. “Bu eseri Cemi’i şef çalmadı, bu eseri CSO çaldı”. Evet niye şaşırdınız, bu eseri engin tecrübesi ve yetenekli kadrosu ile Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası sanatçıları icra etti. Hani Nasreddin Hoca demiş ya “hırsızın hiç mi günahı yok”, bende diyorum ki bu başarıda “CSO’nun hiç mi katkısı yok”. Su götürmez ve aşikar bir şekilde eseri orkestra başarı ile icra etmiştir. CSO ile ilgili ilk yazımda bahsettiğim gibi, sanatçıları lütfen destekleyelim ve haklarını yemeyelim. Orkestra bu düzeyde olmasa bu eser bu kadar başarı ile icra edilemezdi, nokta. 
 İkinci müzik olayı ise Korness Rock Müzik Festivali idi. Beat, Taurus’da gerçekleşen festival aslında onüçüncü, “on-stage” üçüncü kez gerçekleşti. Mimarları festivale adını veren Nesrin Paşaoğlu ve Koray Işıldak. Organizasyon ekibinde Tolga Aktaş ve Belgin Şenalp’de bulunuyor. Ankara’nın tanıdık rock müzik erkanı hep beraber oradaydı. Hem profesyonel, hem de amatörleri bir araya getiren festival, rock müzik eserleri icra edebilen, enstrüman çalabilen, vokal yapabilen herkese sahne açtı. Hem gruplar hem de “Jam Session” larda katılımcılarında sahne aldığı organizasyon eğlenceli olmanın ötesinde idi. İnsanların rock müzik konusunda aynı zamanda fikir alışverişinde bulunduğu, yapıcı eleştirilerin abileri, ablaları tarafından genç ve daha amatör müzisyenlerle paylaşıldığı, herkesin çok keyif aldığı bir gece oldu. Gerçek bir birlik beraberlik gecesi idi diyebilirim rock müzik konusunda. Kulağımızın pası silindi. Geceye Bartu Gürhan, Çağdaş Tilkan, Koray Işıldak, Barış Yaman ve Semih Örnek’ten kurulu “Cherry Pick” damga vurdu diyebilirim. Beşi de üst düzey müzisyenler, Bartu Gürhan’ın sesine yorum yapılmaz, dinlenir. Anlayana! Çok emek isteyen, tamamen kişisel ilişkiler ve özveri ile organize edilmişti. Sanırım bir sonraki organizasyonlarda daha büyük mekanlara ihtiyaç duyulacak, hatta belki birden fazla sahneye. Rock müzik sevgilerini çok net biçimde ortaya koydu yine Nesrin ve Koray. Zira, baya ciddi altyapı gerektiriyor böyle organizasyonlar. Ortada hiçbir organizasyon şirketi yok, sahne ve ses sistemi ise mekan ve müzisyenlerce sağlanmıştı. Her katılımcı elinde enstrümanı hatta amfisi ile giriş yapıyordu mekana. Reklam yapılmamıştı, ki bu organizasyonun bir prensibi sanırım, eski usül kulaktan kulağa “dedikodu” ile yapılmıştı duyurular, ama kapı gelen herkese açıktı gece. Bu tür bir organizasyonun bildiğim kadarı ile ülkemizde bir muadili yok. Zaten deli olmak lazım bu taşın altına elini koymak için. Bu iş için iyi ki bu dört deli var. Rock müzik camiası adına kendilerine tekrar teşekkür etmek isterim. Çok daha sık tekrarlanması dileğiyle.