Son yıllarda diş macunlarıyla ilgili en çok konuşulan, bilgi karmaşası yaşadığımız ve bu karmaşanın diş sağlığımızı etkileyecek bir boyuta geldiği bir konu var, flor. Flor sağlığımıza gerçekten bu denli zararlı mı, florun fazla alımı nasıl olur, sonuçları neler olabilir,nasıl kullanılırsa faydalı olur ? Bugün tüm bu konularda bir aydınlanma yaşayacağız.

Öncelikle flor doğada bulunan bir elementtir. Sularda, toprakta, bitkilerde, hayvanlarda, canlı dokularda 'doğal' olarak bulunur. Bitkiler arasında en fazla çayda, hayvansal gıdalardan ise balıkta bulunur.

İnsan vücudunda ise diş ve kemiklerde depolanır. Mine adı verdiğimiz dişlerimizin en dış tabakasının yenilenmesinde yer alır. Florür florun diğer elementlerle bileşik oluşturabildiği bir formudur. Florürün hem çocuklar hem yetişkinlerde çürük önleyici etkinliği yapılan birçok farklı çalışmayla kanıtlanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü, Amerikan Pediatri Akademisi, Amerikan Çocuk Diş Hekimleri Birliği, Avrupa Çocuk Diş Hekimleri Birliği, Türk Pedodonti Derneği gibi birçok önde gelen sağlık kuruluşu tarafından florürün çürük önleyici özelliği tasdik edilmiştir.

Florürün iki tip kullanımı bulunmaktadır. Birincisi sistemik kullanım dediğimiz; içme suyu, tuz, süt gibi gıdalara eklenerek tüketilmesi veya tablet olarak alınmasıdır. İkincisi ise topikal uygulama dediğimiz diş yüzeyine bir hekim tarafından uygulanan florürlü vernik ve jeller veya hastaların kullanabileceği florürlü gargara, macun ve krem formlarıdır. Florürün çürük önlemedeki etkisi topikal uygulamalarda başarılıdır bu nedenle yazımın devamında florun bu şekilde kullanımından bahsedeceğim. Ama öncelikle bilgi kirliliği olan florürün zararları konusuna bir açıklık getirmek istiyorum.

Her gıdada olduğu gibi, her hastalıkta kullanılan ilaçta olduğu gibi flor için de bir uygun doz kavramımız vardır. Yani günde 2 litre su içmek sağlıklıdır ama 5 litre içerseniz artık sağlıklı olmaktan çıkacak ve size zarar verecektir. Başınız ağrıdığında bir tablet ağrı kesici alırsanız fayda görürsünüz ancak 6 saat içinde 3 tablet alırsanız farklı organlarınıza zarar vermeye başlar. Flor için de durum bundan farklı değildir. Uygun yollarla uygun dozda alırsak faydalıdır. Önemli olan bu uygun yolları ve dozu bilmektir.

Florürün doz aşımlarını yani olması gerekenden daha fazla alınmasını sistemik alımlarda görebiliriz. Örneğin içme suyunda flor doğal olarak fazlaysa, ülkemizde yapılan düzenlemeler ile şu an böyle bir bölge bulunmamaktadır, sert dokularda birikmeye başlar. Florun kanda eşik dozu aşdığı durumlarda dişlerde dental florozis dediğimiz lekelenmeler, iskeletsel deformasyonlar ve hatta IQ gerilikleri bile görülebildiği bildirilmiştir. Ancak tekrar üzerinden geçmek isterim ki bu tablolar uzun süreli yüksek sistemik flor alımlarında görülür. Ayrıca kanda eşiğin üzerine çıkan flor ve kalsiyum seviyelerinin beynimizin orta bölümünde bulunan epifiz bezinde kireçlenmeye neden olduğu 1990lı yıllarda keşfedilmiştir. Ancak bu kireçlenmenin yine topikal olarak alınan florürle hiçbir bağlantısı bulunmamıştır. Türk Endokronoloji ve Metabolizma Derneği de bu bilgiyi teyit etmiştir.

Çürükten korunmada topikal florür uygulamalarının en önemli noktası kişiye özgü olduğunu bilmektedir. Her kişinin bir çürük risk seviyesi vardır. Buna göre uygun yöntem belirlenerek diş hekimi tarafından bir flor politikası oluşturulur. Bu politika içine gerektiği takdirde macunlar, gargaralar, cilalar, kremler gibi tüm prosedürler dahil edilebilir.

Florla ilgili bir diğer kafa karışıklığı ise özellikle küçük çocuklarımızın velilerinde sanki tüm çürükleri durdurabilir gibi bir algı olmasıdır. Flor yalnızca başlangıç aşamasındaki, henüz mine dokusunda bozunma olmamış opak beyaz renk değişikliği görülen çürüklerde etkilidir.  İlerlemiş, artık iç tabakalara geçmiş kahverengi bir çürük için florun koruyucu ve durdurucu bir etkisi söz konusu değildir. Bu aşamada artık dolgu, kanal tedavisi gibi girişimsel bir tedavi yapmak gerekecektir.

Klinikte hekimlerin uyguladığı florürlü cilalar diş yüzeyine sürülen hafif yapışkan formda yüksek flor içeren krem benzeri ilaçlardır. Yaklaşık 2 yaşından itibaren uygulanabilir. Uygulama sıklığı her çocuk için farklıdır. Hiç çürüğü olmayan, beslenmesi dengeli olan, fırçalaması düzgün bir çocuğa hiç uygulama yapılmazken; fazlaca başlangıç çürüğü olan henüz florürlü macun kullanmaya dahi başlamamış bir çocuğa 3 ayda bir uygulanabilir.

Florlürlü gargaralar piyasada birçok farklı markaya ait olarak bulunabilir. Özellikle dişlerinde çapraşıklık olan, tel tedavisi gören kişilerde fırça ile ulaşılamayan alanlar olduğunda etkilidir.

Florürlü macunlar florun en kolay ve ulaşılabilir alım yoludur. Doğru macun kullanımıyla çürüklerde %20-40 azalma olduğu yapılan yüzlerce farklı çalışmayla desteklenmiştir. Florürlü macun kullanımının en kritik noktası çocuklarda uygun doz aralığında macun seçimidir. Flor miktarı diş macunlarının ambalajında ön kısımda üretici firma tarafından belirtilmektedir. Burada çocuklar için 500ppm, 1000ppm, 1450 ppm gibi değerler yazılır. Uygun olan  doza; çocuğunuzun çürüğe yatkınlığı, çürük oluşumunu artıran bir hastalık varlığı, beslenme düzeni, tükürme refleksi gibi birçok değere bakarak hekiminiz karar verecektir. Henüz tükürmeye tam olarak başlamamış çocuklarda dahi uygun düzenlemeler (günde kaç kez kullanacak, tek seferdeki macun miktarı ne olmalı gibi) ile florürlü macun kullanımı başlanabilir. Ailelerin dikkatli olması gereken en önemli konuya dikkat çekmek istiyorum. 8 yaş altı çocuklarda yüksek dozlu macunlar fazlaca yutulursa, özellikle küçük yaşlarda macunların aromaları cezbedici olduğu için çocuklar macunu yemek isteyebilir, kalıcı dişlerde renklenme ve defekt olarak görülen  dental florozis dediğimiz tablo gelişebilir. bu florlu macunların olabilecek tek yan etkisidir, yalnızca dişlerle sınırlıdır ve çok fazla tüketimde görülür. Örneğin fırçaya pirinç kadar koyduğumuzda çocuk tüpteki macunun bir kısmını yediyse ortaya çıkabilir. Bu oldukça ekstrem bir tablodur önlemesi ise çok basittir, macunu bir ilaç mantığında görmelisiniz ve kontrolsüzce çocuğunuza vermemelisiniz, fırçaya kendiniz sıkıp kaldırmalısınız. Bu şekilde bu risk de ortadan kalkmış olacaktır.

Florla ilgili aklımızdaki tüm soruların cevaplarını bulabildiğinizi umuyorum , hepinize bol gülümsemeli bir hafta diliyorum.