Dişlerimi hep fırçalıyorum çok iyi bakıyorum ama sürekli çürüyor veya şu kişi hiç fırçalamıyor ama dişleri bembeyaz düşünceleri belki sizin de zaman zaman aklınızdan geçmiştir.
Bazılarımız vardır diş bakımına gerçekten çok özen gösterir ama sanki bir türlü dişleriyle ilgili problemlerden kurtulamaz, bazılarımız ise pek önemsememesine rağmen dişleri sağlıklıdır. Peki gerçekten durum böyle mi? Çürükler genetiğimizde var mı? Engellemek mümkün değil mi? Kaderimiz sağlıksız dişler mi? İşte bugün tüm bu soruların cevaplarını konuşacağız. 
Genetik önceki nesillerimizden bize aktarılan kalıtsal özelliklerdir. Şunu kabul etmek lazım nasıl ki her birimizin cilt yapısı, saç yapısı birbirinden farklı tabii ki dişlerimiz ve ağız yapılarımızda aynı şekilde farklılıklar göstermektedir. Ancak sanılanın aksine çürük oluşumu oldukça kompleks bir yapıya sahiptir. Burada kişinin diş dokularının karakteri, dişlerin çenedeki dizilimleri, tükürük yapıları, bağışıklık cevapları, beslenmeye tipimizi oluşturan tat alma karakterleri genetik olarak etkilenebilir. 
Diş çürüğü temelinde bakterilerin oluşturduğu bir enfeksiyon hastalığıdır. Her enfeksiyonda olduğu gibi burada da vücudumuz bir direnç gösterme eğilimindedir ki buna bağışıklık diyoruz. Bu direncin artması çürük oluşumnu zorlaştırır dolayısıyla  bağışıklığımızı kontrol eden genlerdeki bazı değişiklikler çürük oluşumuna etki etmektedir diyebiliriz.
Çürük dediğimde bir çoğunuzun  aklında  otomatik olarak beliren ilk görüntü şeker ve çikolatalardır eminim. Aslında haksızda değilsiniz diş çürüğüne neden olan bakterilerin bir beslenme ortamına ihtiyacı vardır bu besinde bizim yediğimiz karbonhidratların dişler üzerinde biriken artıklarıdır. Yani beslenme modelimiz çürük oluşturma ihtimalimizi artırabilir. Peki sizce beslenme şeklimiz genetik olarak bize aktarılan bir özellik olabilir mi? Acaba büyük büyük dedeniz de sizin gibi acı veya tatlı yemeyi daha mı çok seviyordu? Bilimsel çalışmalar bazı genlerin bunu mümkün kıldığını söylüyor.
Bakteriler ve beslenme şekillerinden bahsettikten sonra sıra dişlerimizin yapısına geldi. Dişlerimizin sert bölümü mine ve dentin dediğimiz iki kısımdan oluşmaktadır. Bakterilerin diş sert dokularında meydana getirdikleri kayıpları çürük olarak nitelendiriyoruz.  Bu sert dokuları oluşturan genlerdeki değişiklikler dişin mineral miktarını, kalitesini, olgunluğunu etkileyerek daha kolay çürümesine sebep olabilir. Ayrıca her bireyin diş şekli aynı değildir; bazı dişler daha girintili çıkıntılı bazıları daha düz bir yapıya sahiptir. Dişlerin çene üzerinde sıralanması bazen çok düzgün olurken bazen fazlaca çapraşık olabilmektedir. Bu durumlarda dişlerin fırçalama ile temizlenmesi zorlaşır, temizlenemeyen alanlarda bakteri sayısı artar ve çürük daha kolay oluşur.
Tükürük dişlerimiz için adeta yıkama görevine sahiptir. Tükürüğümüzün içerisinde birçok farklı yapı bulunur; bakterileri etkisiz hale getiren doğal antibiyotik benzeri kısım, bakterilerin diş yüzeyine tutunmasına yardım eden kısım, ağızda çürük oluşturan asiti dengeleyen kısım. İşte bunların her birinin genetik olarak fazla veya az olması doğrudan çürük oluşumunu etkilemektedir.
Tüm bunlar çürük oluşumunda genetik olarak bize aktarılabilen özelliklerdir. Tam bu noktada çürüğün tamamen genetik olduğunu düşünmüş olabilirsiniz. O zaman size bir soru sormak istiyorum. Öz kardeşlerde hatta ikizlerde çürük sayısı nasıl farklı olabilir? İşte çürüğün kompleks ve önlenebilir yapısı burada ortaya çıkıyor. Kesinlikle genetik bir yatkınlık söz konusu olabilir ancak, çevresel faktörlerki bunların bazıları bizim kontrolümüzdedir, doğru yönetilirse çürük önlenebilir.
ilk anahtar en başa dönerek çürüğün bakteriyel bir hastalık olduğunu hatırlamaktır. Yani grip gibi bulaşıcıdır. Ağzında çürük bulanan bir bireyle daha önce hiç çürüğü olmamış bir birey aynı kaşıkla yemek yer, aynı bardaktan su içerse bakteri geçişi olur ve çürük oluşabilir. Dolayısıyla aynı evde dahi ebeveynler ve çocuklar arasında buna dikkat etmek çürük açısından önemlidir.
İkinci anahtar diş yapınıza, beslenme düzeninize uygun bir hijyen takvimini diş hekiminizle birlikte oluşturmaktır. Örneğin dişlerinizde fırçalanması zor alanlar varsa bu bölgelerde diş ipi kullanımını günlük bakım rutinine eklemek, macunumuzun flor içeriğine dikkat etmek gibi.
Üçüncü anahtar ise beslenme alışkanlıklarımızı düzenlemektir. Tatlı yemeyi çocuğunuz veya siz çok seviyor olabilirsiniz. Bu durumda  tüketiminizi akşam yemeklerden sonra, fırçalamadan yaklaşık yarım saat önceye ayarlamak bile çok fazla fark edecektir.
Son olarak çürüğe yatkın birey yeni çürük oluşturma potansiyeli daha fazla olan bireydir. Düzenli kontrollerde ise çürüğü henüz başlangıç aşamasında teşhis edebildiğimiz için bazen bir işleme bile gerek kalmadan koruyucu uygulamalarla önleyebiliriz. Bu nedenle sık kontrol her zaman kurtarıcınız olacaktır.
Herkese bol gülümsemeli bir hafta diliyorum.