Orhan KARADAĞ Bu yazdıklarımın son Dünya Kupası şampiyonu Fransa’yı, Konya’da adeta sürklase edip, pozisyon bile vermeden 2-0 yenmemiz ile uzaktan yakından ilgisi yok. Ne zaman antrenörlerle ilgili bir sohbet açılsa, hemen Türkiye’deki bir numaramın Şenol Güneş olduğunu söylerim. Hatta bir süre önce, ”Mircea Lucescu’dan sonra Şenol Güneş geliyor” tartışmalarının olduğu dönemde, Viralspor’da yayımladığımız röportaj için yazarlarımızdan Metiner Erdem ile gittiğimiz Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği (TÜRFAD) Başkanı İsmail Dilber’le de bu görüşümü paylaşmış, Dilber’in de Güneş’in Milli Takım’da 2002’de olduğu gibi büyük işlere imza atacağını görüşlerini almıştık. Hemen söyleyeyim; Kolay yolu seçip, analiz yeteneği olmayan ve günü kurtarma derdinde olanların Mircea Lucescu’nun arkasından ettikleri olumsuz lafları kulak arkası edin… Hiç bir şey yapmadıysa, ki öyle düşünmüyorum, öyle ya da böyle, gencecik oyunculardan bir milli takım havuzu oluşturdu… Arkasında kamuoyu desteği olmadan, korkmadan, çekinmeden o gencecik futbolcuları sahaya sürdü… Bizde atasözü çoktur: ”Yiğidi öldür, hakkını yeme” diyelim ve Mircea Lucescu’ya teşekkür edip, Güneşli günlerin tadını çıkarmaya bakalım.. 2002’de Dünya Kupası’nda üçüncülük madalyasının sahibi teknik direktör Şenol Güneş, göreve gelmesinin üzerinden kısa bir süre geçmesine karşın yine o büyük eğitici-öğretici-hümanist karakterini oyuncularına aktardı. Hemen herkesin bildiği ve Beşiktaş’a son dört sezonda kazandırdıkları büyük bir takdirle takip edilen Şenol Güneş, Ay yıldızlı takımla da büyük başarılara imza atacaktır. Hatırlayalım… Beşiktaş’a gelen nice miadı dolmuş oyuncuyu ”tedavi edip” büyük paralarla satılmasını sağladı. Evet… Şenol Güneş’in oyuncularının üzerinde, sakinleştirici, iyileştirici etkisi vardır… Bu etkiye hedef olan futbolcu, her zaman işine daha iyi motive olmaktadır… Bunun sonucu da çalıştırdığı takımlara yansımaktadır. Eminim ki, büyük eğitmen Şenol Güneş ile güzel günler bizi bekliyor.