Utku ŞENSOY  Alaska, Amerika Birleşik Devletleri'nin yüzölçümü en büyük, nüfus yoğunluğu en az olan eyaleti. Kuzey Amerika’nın en ucunda yer alan, Türkiye’nin iki katı büyüklüğündeki bu eyalette yaşayanların sayısı ise 750 bin kişidir. Rus İmparatorluğu'ndan 30 Mart 1867'de 7,2 milyon dolar karşılığında satın alınmış, 1959’da ABD'ye katılmış. ABD’nin 49’ncu eyaletinin en önemli zenginliği petrol ve balıkçılık. ABD petrollerinin dörtte biri Alaska'dan çıkarılıyor. Alaska, zor doğa koşullarına sahip soğuk, yağışlı, karlı ve ormanlarla kaplı bir iklime sahiptir. Alaska’nın beşte ikisi Kuzey Kutup dairesi içinde yer aldığından, 6 ay gece, 6 ay gündüz yaşanır. Alaska’da yıllık ortalama sıcaklık 6,5 dereceyi aşmaz. Bu denli zor doğa koşullarında mücadele eden halkın en önemli özelliği doğaya saygı duymak ve onu korumak. Aralarında kızılderililerin de bulunduğu 5 ana kültürün ve her halkın kendi dili olmasına ve onu kullanmasına rağmen, o toplumun en önemli ortak değeri doğaya saygı. Toprağa zarar vermek, doğayı kirletmek ve tahrip etmek akıllarının ucundan bile geçmez. Alaska’da ürün yetiştirmek zor olduğu için çoğu yiyecekleri uçak yoluyla başka eyaletlerden gelir. En önemli besin kaynakları ise balık. Aile başı günlük 2 Pisi balığı hakkı Kalkan balığına benzeyen erişkinlerinin bazen 70-80 kiloya kadar ulaştığı lop etli Pisi balığı ana besinleridir. Nadiren en büyüklerinden yakalarlarsa bir daha haftalarca balığa çıkmazlar. Denetim ve kontrolden uzak kuş uçmaz kervan geçmez fiyortlarda olta ile aile başına günlük 2 balık istihkaklarını zorlamak akıllarından bile geçmez. Zira o balıkları koruyan bir yasa var ve bu halk doğayı koruyan tüm yasalara son derece saygılıdır. Denetimden kolluk kuvvetlerinden korktukları için değil; haklarından fazlasını alma ihtiyacı duymadıklarından ve doğaya saygılı olduklarından. Tekne ile açılmış bunca yol kat etmişken, 2 yerine daha çok balık tutalım uzun bir süre balığa çıkmayıp yan gelip yatalım gibi bir düşünce asla akıllarının ucundan geçmez. Bu eyalette yaşayan, homojen olmayan, çok kültürlü karmaşık toplum, doğaya ve yasalara saygılı ve prensipli olduklarından, bizim “uyanıklık” olarak nitelendirdiğimiz fırıldak işlere pek kafaları basmıyor! Yıllardır atları, eşekleri sucuk pastırma yapan yurdum insanından böylesine saygılı ve ilkeli bir davranış sergilemesini beklemek saflık olsa gerek. Güney Fransa’daki Camargue bölgesinde doğada serbest yaşayan atlara ya da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Dipkarpaz’ da özgürce yaşayan eşeklere tanık olmuştum. Bunlar bizde olsa hepsi sucuk olurdu diye hüzünlenmiştim. Yeniden Alaska’ya dönelim. Eyalette uçaklardan geyik fotoğraflamak ya da uyuyan bir ayının fotoğrafını çekerek uyandırmak yasaktır.Petrol Zengini topraklarına karşın halkı son derece mütevazı yaşam biçimini seçmiş, doğaya saygılı kendi yiyeceğini ve yakacağını doğadan temin eden insanlar topluluğu. Dünyanın en güçlü ülkesinin suç oranı en düşük, belki de en huzurlu insanlarının yaşadığı yeri Alaska. Zengin ülkenin en sakin, olaysız eyaleti, huzurlu halklar topluluğu. Alaska örneğinden yola çıkınca ülkelerin zenginlikleri, fakirlikleri konusunda akla bir dizi soru geliyor. Bazı ülkeler zengin bazıları fakir. Bu ülkeler arasındaki fark ülkelerin köklü oluşu mu? Hiç de değil. Örneğin, Mısır ve Hindistan’ın 2 bin yıllık geçmişleri var oysa zengin değiller. Oysa Kanada ve Avustralya gibi zengin ülkelerin ise sadece 1,5 asırlık geçmişleri var. Ülkelerin zengin-fakir oluşlarının arasındaki fark doğal kaynaklara sahip olmaları mı? Kesinlikle değil. Doğal kaynaklardan yoksun Japonya’ nın yüzde 80’i tarım ve hayvancılığa uygun olmamasına rağmen dünyanın en güçlü ekonomilerinden biridir. Dünyanın dört bir yanından ithal ettiği hammaddeyi mükemmel işler ve ileri teknoloji ürünleri haline getirerek tüm dünyaya ihraç eder. Keza kakao yetiştirmeyen İsviçre dünyanın en iyi çikolatalarını yapar. Ayrıca çok kısa süren yaz aylarına rağmen sürekli karlarla kaplı İsviçre hayvancılıkta çok başarılıdır et ve sür ürünleri yüksek kaliteye sahiptir. Sınırlı doğal kaynakların negatif etkisi, olsa olsa yüksek nüfus arasındaki paylaşımla kişi başına düşen refahın çok daha kısıtlı olmasıdır. Peki o zaman zengin ve fakir ülkelerin arasındaki fark tembellik mi? Kanımca bu da değil. Kendi ülkelerinde tembel olarak tanınanlar, zengin ülkelerdeki en önemli işgücüdür. Batı Avrupa’ da çalışan göçmen işçilerin kökenlerine bakınca bu net biçimde ortaya çıkıyor. O zaman bu farkın nedeni nedir? Eğitim, kültür ve düşünce bakış açısı farkı! Doğar doğmaz aile içinde başlayan ve okul sıralarında devam eden eğitim ile onların hücrelerine kadar işlenen farklı bakış açısı ve prensipler manzumesi var.Ahlaki kullardan, dürüstlükten tutun da, sorumluluk bilincine, kurallara, yasalara, doğaya saygıya kadar çok farklı prensiplerin gerek aile gerekse okul eğitiminde kendilerine verilmesi gibi. Çalışkanlık, güçlü bir irade, düzenli olma, tutumluluk, dakik oluş gibi çok sayıdaki özellikleri bu uzun prensipler listesine ekleyebilirsiniz. Geri kalmış ülkeler bu prensiplerden yoksun mu? Ne yazık ki küçük azınlıkların haricinde geri kalmış ülke nüfuslarının büyük bölümü tüm bu kural ve prensipler manzumesinden çok uzaklar. Bunun için de fakirler. O ülkelerin fakirlikleri doğal kaynak yetersizliği ya da çetin doğa koşullarının onlara şans tanımamasından kaynaklandığı için değil. Sonuç olarak ülkeleri fakirliğe mahkum eden nedir? Alaska’daki pisi balığı örneğimize dönüp anımsayalım; doğru aile içi ve okul eğitimi ile, prensipli bireylerin yetiştirilebildiği, kanunlara, doğaya, tüm canlıların yaşama haklarına saygılı, ötekileştirmenin olmadığı, çok farklı dil-din-kültür-ırkve yaşam biçimine sahip insanların yaşadığı toplumlar, kolluk güçleri ve denetim olmaksızında güven ve huzur ortamına sahip ülkeler yaratabilirler. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi faziletlerden uzak, vizyonsuz çapsız yöneticiler tarafından yönetilen, diktatörlük ve otokrasi benzeri garip yönetim biçimlerine sahip olan, evde ve okuldaki yanlış-çarpık eğitim veya tamamen eğitimsizliğin olduğu, yasalara saygısız, kural tanımaz, inanç ve dogmalarla cendereye alınmış, yeniliklere ve çağa ayak uyduramayan beyinlere sahip, çarpık bakış açılı, prensipsiz, gözü rant hırsı bürümüş, haksız kazanç ve hırsızlığa göz yuman, yüksek nüfusa sahip, özetle ilkesiz güruhların oluşturduğu toplumlar ise, her tür suçun işlendiği, fakir ve mutsuz insanlar ülkesi olmaya mahkumdur.