Bu haftaki konuğum TED Üniversitesinin çok başarılı rektörü, çalışkan, mütevazi son derece donanımlı bir bilim adamı Prof. Dr. İhsan Sabuncuoğlu. Tanıyın seveceksiniz.

Mesleki ve akademik kariyerinizden bahsedebilir misiniz?

Lisans ve Yüksek Lisans derecelerimi Endüstri Mühendisliği alanında sırasıyla 1982 ve 1984’te Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde tamamladım. Doktoramı ise yine aynı alanda, 1990 yılında ABD’de Wichita State Üniversitesi’nde yaptım. Doktora çalışmaları esnasında ABD’de Boeing, Pizza Hut ve National Institute of Health’te çalıştım.

Akademik kariyerime misafir öğretim üyesi olarak Wichita State Üniversitesi’nde başladım. Ardından 23 sene Bilkent Üniversitesi çatısı altında çalıştım. 2013 yılında, Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaşkanı’nın isteğiyle, Anadolu’da yenilikçi bir üniversite kurmak üzere çalışmalara başladım ve Türk Yükseköğretim Sisteminde devlet ve vakıf üniversiteleri arasında ilk karma model olan Abdullah Gül Üniversitesi’nin rektörlüğünü üstlendim. 2021’den beri ise TED Üniversitesi rektörlüğünü sürdürmekteyim.

Evli ve iki çocuk babasıyım. Fırsat bulduğumda topluma gönüllü olarak hizmet etmeye çalışıyorum. Aynı zamanda tenis ve yüzme hobilerim arasında.

Uzun yıllar öğretim üyeliği ve Bölüm Başkanlığının ardından Kurucu rektör olarak AGÜ sonrasında TED Üniversitesi’nde son 11 yılınızı rektör olarak geçirdiniz. Üniversite yönetiminde uzun yıllar yer almış biri olarak, önem verdiğiniz konular nelerdir?

Öncelikle iş dünyası ile üniversiteler arasında yakın bir iş birliği olması gerektiğine inanıyorum ve bu konuyu önemsiyorum. Söz konusu yakınlık her iki tarafın da karşılıklı fayda sağladığı önemli bir iş birliği biçimi. Üniversiteler, araştırma ve geliştirme çalışmalarıyla iş dünyasına yenilikçi çözümler sunarken, iş ve sanayi sektörleri de üniversitelerle iş birliği yaparak nitelikli çalışanlarına ulaşma imkânı buluyor. Bu her iki taraf için de kıymetli.

Yetkinlik uyuşmazlığı konusu son dönemde gündeme gelen ve yükseköğretim kurumları tarafından dikkate alınması gereken bir konu. Öğrencilerin iş dünyasına adım attıklarında karşılaştıkları yetkinlik uyuşmazlığı sorununu çözmek için hem üniversitelerin hem de işverenlerin çaba göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Bu sayede, genç nesiller hem kendilerini geliştirebilecekler hem de iş dünyasında başarılı olabilecekleri bir ortamda yetişmeye imkân bulacaklar. İş ve sanayi dünyası ise üniversitelerle iş birliği yaparak, nitelikli ve yetenekli çalışanlara ulaşma imkânını daha kolay buluyor. İyi ilişkiler sayesinde öğrencilerin sahip olacağı staj olanaklarının artırılması, onların mezuniyet sonrası iş hayatına daha hazırlıklı bir şekilde adım atmalarına olanak sağlayacaktır.

Sonuç olarak, iş ve sanayi dünyası ile üniversiteler arasındaki ilişki, her iki tarafın da karşılıklı fayda sağladığı önemli bir iş birliği biçimi. Bu iş birliği sayesinde hem üniversiteler hem de iş dünyası daha rekabetçi ve yenilikçi bir yapıya kavuşmuş oluyor. Üniversitelerde başta kariyer, sürekli eğitim ve mezun merkezleri gibi destek birimlerin aktif olarak çalışmasını bu konu sebeple çok önemsiyorum.

Ayrıca “öğrenmeyi öğrenmek” kavramı üniversiteler açısından oldukça önemli. Üniversiteler, öğrencilerin sadece bilgi aktarımı değil, aynı zamanda öğrenme sürecini yönetme becerilerini kazanmalarını sağlamalı. Bu kavram, öğrencilerin gelecekteki başarıları için temel bir yapı oluşturur. Öğrenmek hayat boyu devam eden bir süreç bu yüzden üniversiteler, öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarına uygun olarak öğrenmeyi öğrenmek kavramını ele almalı ve onlara bu konuda rehberlik yapmalı. 

Değişim kaçınılmaz, üniversitelerde eğitim ne yönde gelişiyor, gelecekte üniversiteleri neler bekliyor? Düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Üniversitelerin, teknoloji ve bilgi çağının gereksinimlerine uygun olarak sürekli kendini yenileyen ve geliştiren kurumlar olması gerektiğini düşünüyorum. Bilgi her yerde ve bunun sadece sınıf ortamında paylaşılması dönemini geride bıraktık. Ders ve derslik sisteminin biraz daha yumuşatıldığı ortamlar öğrenciye kendini daha rahat ifade edebilme konusunda fayda sağlıyor, herhangi bir bilgiyi öğrenmek için önce merak duygusunun uyanması gerek ve bugün gençlerimizde merak duygusunu uyandırmak kolay değil.

Dijital ve interaktif öğrenme ortamlarının geliştirilmesi, öğrencilerin teknolojiye olan hâkimiyetlerinin artırılmasının sağlanması bugün için üniversiteler açısından öncelikli konular. Ayrıca uygulamaya dayalı eğitimin önemi daha da artıyor. Öğrencilerimizin teorik bilginin yanı sıra pratik beceriler kazanmalarını istiyoruz. Bu sayede üniversite mezuniyeti sonrasında iş dünyasında başarılı olmaları ve topluma daha fazla katkı sağlamaları mümkün olabilir.

Öte yandan gelecekte disiplinler arası yaklaşımların artacağını öngörüyor ve öğrencilerimizin farklı alanlarda bilgi edinmelerini teşvik ediyoruz.

Az önce bahsettiğim şekilde iş dünyası ile sağlam ilişkiler kuran, bağı kuvvetli üniversitelerin mezunları bir adım daha önce olacak. Ayrıca, geleceğin üniversitelerinde çeşitlilik ve kapsayıcılığın daha çok teşvik edilerek, öğrencilere farklı kültürlerden gelen insanlarla daha çok etkileşimde bulunma fırsatı sunacağını düşünüyorum. Bu sayede öğrenciler, küresel bir perspektif kazanarak daha iyi bir dünya vatandaşı olabilirler.

Sonuç olarak, bugün de gelecekte de öğrencilere akademik başarılarının yanı sıra kişisel ve profesyonel gelişimleri için gerekli araçları sağlayacağımızı düşünüyorum. Böylelikle öğrencilerimiz hem bireysel olarak hem de toplum olarak daha iyi bir gelecek inşa etmeye hazır hale geleceklerdir.

Günümüzde mesleki bilgi birikimi edinmek ve belirli bir alanda uzmanlaşmak oldukça önem kazanıyor. Bu bağlamda lisans üstü eğitimin önemi hakkında neler düşünüyorsunuz?

Günümüz iş dünyasında rekabetin artmasıyla birlikte, mesleki bilgi birikimi ve uzmanlık alanlarının önem kazandığını görüyoruz. Lisansüstü eğitim, bireylerin kariyerlerinde ilerlemelerine ve belirli bir alanda uzmanlaşmalarına yardımcı oluyor. Bu yükseköğrenim seviyesi, daha derinlemesine bir bilgi birikimi sağlayarak, kişilerin iş hayatında daha başarılı olmalarını sağlıyor.

Öte yandan gelecekte mikro diplomaların öneminin artacağını düşünüyorum. Çünkü teknolojinin hızla ilerlemesi ve iş dünyasının sürekli değişen ihtiyaçları, bireylerin sürekli olarak yeni bilgi ve beceriler edinmelerini gerektirecek. Bu noktada, mikro diplomaların esnek yapısı ve kısa süreli eğitim programları, bireylere hızlı ve etkili bir şekilde yeni bilgi ve beceriler kazanma imkânı sunacak. Mikro diplomalar sayesinde bireyler, kariyerlerindeki gelişimlerini destekleyecek ve rekabetçi bir avantaj elde edecekler.

Tecrübeli bir akademisyen ve bir eğitimci olarak gençlerimize kendilerini geliştirmeleri noktasında neler söylemek istersiniz?

Kendilerini tanımaları ve yeteneklerini keşfetmeleri son derece önemli bir konu. Hangi alanlarda daha başarılı olduklarını ve kişisel gelişimlerine nasıl yön vereceklerini ancak bu şekilde anlayabilirler. Üniversite öğrencilerinin eğitimleri boyunca kendilerini yalnızca teknik yönden değil sosyal, kültürel ve entellektüel olarak da geliştirmelerinin gerekliliğine inanıyorum.

Değişen dünya koşulları ve teknolojileri göz önünde bulundurarak, sürekli olarak kendilerini güncel tutmaları ve yeni bilgiler edinmeleri gerekecek, dolaysıyla öğrenmeyi öğrenmiş bireyler olarak kendilerini geliştirmeleri gerekiyor. Bu sayede hem kişisel hem de mesleki olarak gelişimlerini sağlayabilirler.

Kendilerine hedefler belirlemeleri ve bu hedeflere ulaşmak için disiplinli bir şekilde çalışmaları gerektiğini unutmasınlar. Başarılı olmak için sabır, azim ve kararlılık gerekiyor.