Utku ŞENSOY Türkiye’nin Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi ile imzaladığı “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” Doğu Akdeniz’de soğuk duş etkisi yarattı. Ankara’nın Kaddafi döneminden buyana yaşama geçirmek üzere ilmek ilmek ördüğü bu hamle, Akdeniz’ de haritaların değişmesine neden olacak. Ankara-Trablus hükumeti arasındaki bu işbirliği Atina’da büyük bir hazımsızlığa yol açtı. Yunanistan, Libya’nın Atina Büyükelçisini sınır dışı etme kararı aldı. Yunanistan’ın Libya Büyükelçisini sınır dışı etme kararına ilişkin Ankara’nın tepkisini Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu şu sözlerle dile getirdi; “Bir ülkeyi tehdit etmek doğru mu? Bu gizli saklı bir şey değil. Bizim meclisimizden geçen bir zaptın gizli kalması mümkün mü? Libya’ya telefon açıp da o belgeyi bana göndermezsen büyükelçini sınır dışı edeceğim dersen Libya böyle bir duruma boyun eğmez. Adam gibi isteselerdi Libya da verirdi biz de verirdik.” Diplomatik üslup yerine yaygara Türkiye ile uluslararası tanınırlığa sahip Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi, arasında 27 Kasım’da “Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası” ile iki ülkenin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının muhafazasını hedefleyen “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” nın imzalanması yıllardır saman altından su yürüten Atina’nın diplomatik hamlelerini boşa çıkardı. Oldu-bitti ile Doğu Akdeniz’in zengin doğal kaynak yataklarının bulunduğu alanları parsel, parsel uluslararası dev şirketlere pazarlamaya başlayan Atina’nın hamleleri ciddi bir darbe almış oldu. Hal böyle olunca da komşu diplomatik dili rafa kaldırılıp üslup değiştirip yaygara kopartmaya başladı. Ankara’nın bu hamlesine bir tek Atina mı itiraz ediyor? Tabii ki de hayır. Diplomatik açıdan önemli bir kazanım olan Türkiye ile Libya arasındaki Akdeniz Antlaşması birçok başkentte büyük ses getirdi. Avrupa Birliği’ni arkasına alan Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail ve Mısır gibi bölge ülkelerinin yanı sıra ABD ve Rusya da konuya kendilerince tepki gösterdi. Brüksel, “Avrupa Birliği ülkelerinin egemenliğine saygı duyulması” çağrısında bulunurken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Libya’daki meşru hükümet ayakları üzerinde dik durduktan, sağlam durduktan sonra bu atılan adım yerini bulacaktır.” dedi. Ankara’nın bu hamlesi meşru mu? Türk Dışişleri bu konuyu, uluslararası hukuk içtihatlarını oluşturan mahkeme kararları olmak üzere, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesinin ilgili maddeleri dahil, uluslararası hukuka uygun olarak imzalanmış bir anlaşma olarak kabul ediyor. Doğu Akdeniz’de en uzun anakara kıyısına sahip ülke olan Türkiye’nin kıyı projeksiyonunun adalarla kesilmeyeceğini savunan Ankara, iki anakara arasındaki ortay hattın ters tarafında kalan adaların karasuları dışında deniz yetki alanı yaratamayacağına ve deniz yetki alanları hesaplaması yapılırken kıyıların uzunluklarının ve yönlerinin hesaba katıldığına vurgu yapıyor. Yunanistan’ın Libya’ya nota verdiği, Avrupa Birliği’nin “açıklama bekliyoruz” dediği bu anlaşma, Yunanistan’ın Girit Adası’nın güneydoğusunda Türkiye ile Libya arasında 18.6 millik (29.9 km) bir deniz sınırı öngörüyor. Kıta sahanlığı sorunu Bir devletin, kara sularının aşan fakat kıyıya bitişik sualtı alanlarının kaynaklarını araştırma ve işletme konusunda münhasır egemen haklara sahip olduğu alan Kıta sahanlığıdır. Akdeniz’de bu konuda Yunanistan ile yaşadığımız sorunlar, ülkelerimizin kıta sahanlığı mesafesinin iç içe girecek kadar yakın olmasından kaynaklanıyor. Karasuları ne anlama geliyor? Bir devletin dış sınırından itibaren açık denize doğru, kendi milli mevzuatına dayanarak ve milletlerarası hukukun kabul ettiği genişlikteki denizalanı ise kara sularıdır. Bu alanlar ülkelerin sınırı içinde kabul edilir. Münhasır Ekonomik Bölge nedir? Kıyı devletinin kara sularından başlayarak 200 mil genişlikteki deniz alanına Münhasır Ekonomik Bölge denir. Münhasır ekonomik hak ve yetkiler veren bu denizalanı, ülkelere bu alanda ticari faaliyet ve yer altı kaynakları için arama yapma yetkisi tanır. Yaygara neden kopuyor? Doğu Akdeniz’de zengin doğalgaz rezervlerinin iki binli yıllarda keşfedilmesinin ardından özellikle 2010 sonrası Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Mısır, Yunanistan, İsrail, Libya, Lübnan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi bölgede hak iddia etmeye başladı. Kıyıdaş ülkelerin yanı sıra Atina’nın pazarlamasıyla dev şirketlerini gönderen Avrupa Birliği ülkeleri, ABD ve Rusya gibi güçler akbabalar gibi bölgeye üşüştüler. Söz konusu mutabakat ile Türkiye ve Libya, Doğu Akdeniz’de yetki alanları ile ilgili hukuki ve siyasi pozisyonunu güçlendirince, Atina Girit adasının güneyinde verdiği arama ruhsatları ile Libya’nın deniz egemenliğine tecavüz etmiş oldu. Son dönemde, ruhsatların havalarda uçuşup arama gemilerinin doğal gaz ve petrol aramaları için cirit attığı, uluslararası dev firmaların tarama yaptığı yerler bu alanlar. AB, ABD ve Rusya’nın gösterdiği tepkilerin kaynağında ise, Libya›da mevcut Ulusal Mutabakat Konseyi başkanı olarak görev yapan Fayez al-Saraj›ın tüm Libya adına böyle bir anlaşmaya imza atamayacağı iddiaları yatıyor. Oysa iç savaştan ikiye ayrılmış olarak çıkan Libya’da Birleşmiş Milletler› in onayladığı hükümetin başında al-Saraj bulunuyor. Mutabakat ne zaman yürürlüğe girecek? BM Şartının 102 maddesine göre bu mutabakat BM Sekreteryasına bildirilince süreç tamamlanmış olacak. Bundan sonra ne olacak? Ankara, Trablus ile vardığı bu anlaşmayla Yunanistan-Kıbrıs Rum Kesimi ve Mısır üçgeninde bir kalkan oluşturduğunu ve münhasır ekonomik bölgesinin batı sınırını oluşturduğunu ilan ediyor. Atina ile Kahire, bu mutabakatın uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirtiyor. Güney Kıbrıs ise, Lahey›deki Uluslararası Adalet Divanı›na başvurmaya hazırlanıyor. Doğu Akdeniz’deki gerilimde, Türkiye ile Libya›nın 27 Kasım›da attığı bu adım mevcut dengeleri değiştirebilme özelliği nedeniyle uluslararası platformlarda yoğun biçimde tartışılkıyor. Bu anlaşmanın Türkiye açısından bir başka önemi de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetiyle 2011›deki anlaşmanın dışında Doğu Akdeniz’de bir kıyıdaş ülkeyle yapılan ilk deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması olması. Bölgedeki diğer rakiplerimizden, Kıbrıs Rum Yönetimi ise İsrail ve Mısır ile bu anlaşmaları 2000›li yılların başında yapmış ve ilan ettiği münhasır ekonomik bölgelerde oluşturduğu 13 parselde hidrokarbon faaliyetleri için ihaleleri çoktan tamamlamıştı. Türkiye›nin yıllar boyunca deniz yetki alanlarını dikey hatlar üzerinden oluşturmaya çalışıp sadece Mısır ile anlaşma yapma düşüncesindeydi. Libya ile yapılan son anlaşma ile Türkiye›nin dünya üzerindeki eğimli duruşundan yola çıkarak diyagonal hatların oluşturulması sonucunda Akdeniz›in karşı kıyısındaki sahillere ulaşılmasıyla önemli bir hamle gerçekleştirmiş oldu. Türkiye Libya ile gerçekleştirdiği bu mutabakatla, Yunanistan›ın ileride Güney Kıbrıs ve Mısır ile yapmayı öngörebileceği deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmalarının önüne set çekmiş oldu. Sırada, Ankara’nın yapacağı yeni hamleler var. Yakın bir zamanda İsrail ve Lübnan ile benzer anlaşmalar gelebilir. Onlar da yapılırsa Doğu Akdeniz’de hesaplar tamamen alt üst olacak. Böylece sadece Türkiye değil herkes kazanacak, kaybeden ise Türkiye’yi yok sayıp, oldu-bitti ile emperyalist güçleri arkasına alıp saman altından su yürüterek sinsi politikalar izleyenler olacak.