Muhalefet cephesinden gelen haberlerin başlıkları şöyle; -GELECEK Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Kanal İstanbul açıklamasını eleştirirken, "Eğer Cumhurbaşkanı samimiyse eğer bunun çok faydalı olacağına inanıyorsanız, gelin siz de halka anlatın biz de anlatalım. İster İstanbul ölçekli ister Türkiye ölçekli bir referandum yapılsın, görelim bakalım boyunuzun ölçüsünü" dedi. -DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, diğer siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütleriyle güçlendirilmiş parlamenter sistemin detaylarıyla ilgili istişare ve diyalog süreci başlatırken, ”güçlendirilmiş parlamenter sistemle yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, Türkiye'nin en önemli ihtiyacı budur” şeklinde konuştu. -İYİ Parti lideri Meral Akşener de, geçen yıl bu zamanlarda Bursa'daki konuşmasında iktidarı eleştirirken bir şeye dikkat çekmişti, "Yolsuzlukla, Yasaklarla, Yoksullukla mücadele diyerek gelmişlerdi ama şu anda bu 3Y’nin sahibi Sayın Erdoğan ve arkadaşlarıdır.” Yıllardır TRT’deki görevlerimiz gereği siyaseten tüm partilere eşit mesafede durmaya özen gösterdik, bu duruşumuzu bugün de sürdürmenin gayreti içindeyiz. Medyada iktidarlar ve ana muhalefet dışında kalan muhaliflerin sesini duyurması, yazılı ve görsel basın editörlerinin o seslere kulak verip haberlerinde yer vermesi, medyanın tarafsızlığını büyük ölçüde yitirmeye başladığı bu dönemde daha da güç hale geldi. Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilmek gazetecinin, habercinin en önemli görevidir. Kamunun çıkarları için doğru, *zülfüyare dokunsa bile gazeteci işini yapmalı, olaylara, konulara eleştirel gözle bakabilmeli. Aslında Meral Akşener’in ve diğer muhalefet parti liderleri ve sözcülerinin sıklıkla gündeme getirdiği konuların başındadır 3 Y eleştirisi. Doğal olarak günümüzde buna bir de işsizliğin İ’sini de eklendi. Muhalefet, AK Parti’nin 18 yıllık iktidarı dönemindeki icraatlarından söz ederken, 3 Y ve 1 İ konusundaki başarısızlıklara, rakamlarla örnekler verip siyasi rakiplerine yüklenmeye devam ediyor. Haberciliğin tartışma konusudur 5N 1 K kuralı (KİM, NE, NEREDE, NE ZAMAN, NASIL, NEDEN) Üniversitelerin İletişim Bölümlerinde öğrenci kardeşlerimize çarşaf, çarşaf haberler yazdırılıp bu kuralın incelikleri öğretilir. Bizim gibi akademisyen olmayıp, reel sektörden gelen hocalar ise, yazılış biçimi ve veriliş tarzıyla 5 N 1 K formülündeki bir kaç unsurun eksik olması halinde de haber yazılabileceğini, savunur. Kişilerin özel yaşam ve mahremiyetlerini ihlal etmediği sürece, 5N 1 K kuralına uymadan farklı biçimlerdeki metinlerle, bal gibi haber olabileceğini, haber yazılabileceğini ve haber değeri taşıyan, kamuyu aydınlatan, bilgilendiren her şeyin haber çerçevesinde değerlendirilebileceğini örneklerle anlatmaya çalışırız genç iletişimci kardeşlerimize. 5 N 1 K olmaksızın nasıl haber olabiliyorsa, günümüzde 3 Y 1 İ kuralı tamamen yerine getirilmeden de 19 yıldır iktidarda nasıl kalınabildiğinin örneği sergileniyor diyebiliriz. Tabi bu iki konu arasındaki tek benzerlik formül uyumsuzluğudur. Birinde formüle uymazsanız haberin bazı unsurları eksik olabilir, soru işaretleri bırakabilir. Diğeri ise doğrudan insan yaşamıyla ilgilidir ve olmazsa olmazdır. *** ÖNCELİKLİ SORUN YOKSULLUK Aslında iktidarın da yoksulluk ve işsizlikle ilgili negatif veriler konusunda sıkıntılı olduğu, bu sorunların çözümü için bazı adımlar attığını biliyoruz. Ancak, küresel boyuttaki salgın ve ekonomik krizin yanı sıra, istihdama yönelik yatırımlar konusunda dış yatırımcıların da çekingen davrandığı bir dönemdeyiz. Küresel aktör ve Soros yatırımcılarının tek istediği, gittikleri ülkede minimum riskle kısa sürede bol kazanç elde etmek. Fabrikayla, işçiyle uğraşacağına, borsa, tahvil ve faiz üzerinden kısa dönemde maksimum kazanç sağlamak onların işine gelir. Yabancı yatırımcı vur kaç taktiğini istihdama yönelik yatırımlara tercih eder. Hal böyle olunca da ülkemizde işsizlik artıyor, genç işsiz ordusu çığ gibi büyüyor, mutfaklarda yangın başlıyor. Global araştırma şirketi Ipsos, Türkiye’nin de aralarında olduğu 27 ülkede insanların endişelerini ortaya koymak üzere yaptığı “Dünyayı neler endişelendiriyor” konulu son araştırma, ülkemizde yaşayanların virüs salgınından çok işsizlik ve yoksulluktan kaygılandığını ortaya koydu. Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de yaşayanlar, yoksulluğu öncelikli sorun olarak gören beş ülkeden biri. Ülkemizde yoksulluk ve gelir adaletsizliğinin en büyük sorun olduğunu düşünenler diğer ülkelere göre yüzde 36 ile, ortalamanın çok üzerinde. Araştırmaya katılan ülkelerdeki insanların yüzde 50'si Covid-19 salgınını en önemli sorun olarak görürken, bu oran ülkemizde yüzde 33’le çok gerilerde. İşsizlik, araştırmanın yapıldığı ülkelerde yüzde 37 ile ikinci önemli sorun olarak görülüyor. En büyük endişenin işsizlik olduğu Türkiye’de ise bu oran yüzde 44’le diğer ülke ortalamalarının çok üzerinde. *** TÜNELDE IŞIK GÖRÜNDÜ MÜ? 2 buçuk milyon kişinin çalıştığı, 1 buçuk trilyon TL’lik perakende sektörü, 2021 yılında Korona Virüs salgınının yaralarını sarmayı bekliyor. Kısıtlama ve karantinadan kapanıp daralan, büyük ciro kayıpları yaşayan sektörün en önemli temsilcileri kafe ve restoranlar, 2020’deki kara bulutların dağılmasını umuyor. Şimdilik en büyük kaygı, salgının önlenemeyip kısıtlamaların sürmesi ve kısa dönem çalışma desteğinin 31 Mart’ta sona erecek olması. Kafe ve restoranların açılması, vatandaşın ağır ekonomik darboğazda bu işletmelere bir anda para yağdıracağı anlamına gelmiyor. İşsizlik fonunda biriken 135 milyar TL’den bugüne kadar kısa çalışma desteği çerçevesinde 53 milyar ödendi, bu desteğin pandemi bitene kadar sürmesi şart. Zira destek sona erince küçük KOBİ, esnaf ve işletmeler bir daha açılmamak üzere kepenklerini kapatmak zorunda kalacak. Not: *Zülfüyare dokunmak: (TDK) hatırlı, güçlü bir kimseyi veya bir makamı gücendirmek, darılmasına yol açmak. Sıkıntı verecek, sorun olacak konulara girmek.