Yönetici yaklaşan tehlikeyi çok geç fark etti, futbolcu oynamayı aylar sonra hatırladı, gruplara ayrılıp kendi arasında dövüşen küskün taraftar boşalttığı tribünleri yeniden doldurdu ama iş işten geçtikten sonra nafile! Ankaragücü son üç maçının tamamını kazansa da son pişmanlık fayda etmedi, başkentin 115 yaşındaki en köklü kulübü bir kez daha küme düştü.
Sezonun tamamlanmasına 6 hafta kala Mesut Bakkal teknik direktörlüğe getirilmişti. Hem o hem de yöneticiler o gün itibariyle düşme tehlikesi hakkında konuşmak bir yana, play-off oynayarak Süper Lig’e yükselmenin hayalini kuruyorlardı. Bu köşede uyarmış, “Kulübün bu haliyle play-off grubuna kalmasını bir yana koyun, takımı ligde tutabilen hoca olursa heykeli dikilir” demiştim.
Bakkal çıktığı ilk maçta gerçeklerle yüzleşti, üçüncü maçın ardından da istifasını verdi. Son üç maç için göreve gelen Mustafa Kaplan ise “heykeli dikilecek adam” olmaya çok ama çok yaklaştı. Bir hocanın yapabileceği her şeyi yaptı, Ankaragücü yıllar sonra ilk kez hem de “bitik” denilen bir takımla üç maç üst üste kazandı.
Ne var ki bu şahlanma için çok geç kalınmış, rakipler sazı ele almıştı. Puan tablosunda kendi göbeğini kendi kesme imkanını kaybeden Ankaragücü’nü üçte üç yapmak da kurtarmadı. Daha önce kulübü Süper Lig’de tuttuğu gün gözyaşı döken Kaplan, bu kez elinden gelen her şeyi yapmasına rağmen sevdiceğinin düşmesinin acısını yaşadı.
Şimdi sarı lacivertlilerde kongre zamanı. Borç yükü birikmiş, transfer tahtası ise kapalı. Kaplan tüm bu olumsuz koşullara rağmen, “Beni çağırırlarsa takımı yeniden yukarı çıkarmak için varım” diyor. Peki yönetim için elini taşın altına koyan çıkacak mı? Bir ay önce efelenen çoktu. Şimdi bakalım kimler bu takımı ayağa kaldırmak için “ben varım” diyecek.