Güray SOYSAL 9 veya 10 yaşındaydım. Babam da o zamanki Zafer gazetesinde çalışıyordu. Rahmetli babam spordan fazla anlamazdı, ancak büyük insan ve güreşçi Yaşar Doğu’nun yakın dostu. O dönemlerde uçakla seyahat etmek çok lüks olduğundan, bir Dünya Şampiyonasında altın madalya alan güreşçilerimizin arasında Yaşar Doğu’da vardı.Babam, Şampiyon olan Yaşar Doğu’yu tren garında karşılamak için beni de götürdü. Tren garı ana-baba günüydü. O zorluklar içinde 2 dost kucaklaşırken, babam ”Oğlum da seni görmek istiyor” diyerek beni Yaşar Doğu ile tanıştırmıştı. O günü unutmam mümkün değil. Her zaman Türk sporunun madalya deposu olan güreşe o yaşlarda ilgi duydum.Gerçi hayatım boyunca mindere hiç çıkmama rağmen, o er meydanındakilerin akıttıkları tere her zaman saygı duydum. Onlardan birisi de Tevfik Kış oldu. Hiç unutmam, o dönemlerde Türk Güreş Vakfı adına çıkarttığımız dergi için, kardeşim ve dostum Doğan Bulgun ile rahmetlinin Yüksel caddesindeki kebapçı dükkanına gitmiştik. Konu güreşten açılıp, Tevfik Kış’ın bu spora nasıl başladığı, ne gibi zorluklar çektiği ve bugünlere gelişindeki zorluklar ortaya dökülünce, o büyük Şampiyonun göz yaşlarını görünce afalladım. Bende sulu gözlü olduğumdan, büyük şampiyon ile hüngür hüngür ağlayıp, durdum. Doğan Bulgun ise ikimize bakıp, şaşırmıştı. Haydi Tevfik Kış hüzünlenebilirdi, ancak bana ne oluyordu. Ne ise... Röportajı bitirdikten sonra bu büyük Şampiyonun ne denli güreş sever olduğunu bir kez daha anladım.Perşembe günü Güreş Vakfı’nın Karşıyaka’daki Anıt Mezarında toprağa verildi.Bir büyük Şampiyonu, kendisi gibi eski büyük güreş ustaları ve yöneticilerinin yanına uğurladık Nur içinde yatsın, benim Tevfik abim.