Onu yıllar öncesinde tanıdım. Nazik, ancak yakınına kimseyi kolay kolay sokmazdı. Ankara’ya geldiğinde, kesinlikle beni arar, aynı uygulamayı ben de İstanbuıl’a gittiğimde yapardım. Evet, Süleyman Seba abimden bahsediyorum. 16 yıl Beşiktaş’ta Başkanlık yaptı. Beş kuruşu yoktu, ama ayrılırken Beşiktaş’ı tesis zengini bir kulüp haline getirmişti. Hiç unutmam... Beşiktaş maddi açıdan sıkıntılıydı. Akareter’de bulunan evini ipotek yaptırmış ve Bankadan kredi alıp, Beşiktaş’ı rahatlatmıştı. Son yıllarında hak etmediği bir durumla çok karşılaşıp, kırılmıştı. Bu kırgınlığına çerkezliğini de ekleyen Süleyman abim ile Beşiktaş’ta ipler kopmuştu. İstanbul’a gittiğimde buluşup, Boğaz’da yemeğe gitmiştik. Sonunda ben uçakla döneceğim için Süleyman abimi Akaretler’deki evine bırakacaktım. Bu sırada İnönü Stadında Beşiktaş, Rizespor ile oynuyordu. Tribünlerden tezahürat sesi geliyordu. Otomobilde “Hadi abi, maça gidelim ve herkese sürpriz yapalım” teklifinde bulundum. Taksinin ön tarafta otururken. Aşırı derecede titreyen ellerini, yüzüme doğru uzatıp “Bu mümkün değil” dediğinde Beşiktaş’a kırgınlığının derecesini öğrendim. İşte, O Süleyman Seba abimin bu dünyadan göç edişinde bu hatıramı ve bana verdiği güzelliklerle bu büyük spor adamını anmak istedim. Yattığı yerde huzur içinde olduğuna inanıyorum. Allah rahmet eylesin.