PKK, 40 yılı aşan silahlı mücadelesini sonlandırıp silahları bırakma ve kendini feshetme kararı aldı. Tüm dünya basınında da önemli gelişme olarak duyurulan bu kararda yer alan kritik 2 cümle, günlerdir silah bırakma adımının da ötesine geçmiş durumda.
PKK’nın silah bıraktığını açıkladığı bildirideki, “Önder Apo, Kürt-Türk ilişkilerinin sorunsallaştığı Lozan Antlaşmasının ve 1924 Anayasasının öncesini referans alarak, Ortak Vatan ve Kürt-Türk halklarının kurucu öğe olduğu Demokratik Türkiye Cumhuriyeti perspektifini ve Demokratik Ulus anlayışını Kürt sorununun çözüm çerçevesi olarak benimsedi” ifadesi ile birlikte “PKK, Lozan’da yer alan Kürt inkar siyasetine karşı ortaya çıktı”cümleleri her şeyden önce bir “tespit” olarak okunmalı. Sonuç olarak PKK bir terör örgütü ve kuruluşunu meşrulaştırmak için neye dayandığını açıklıyor.
Elbette Lozan, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atması bakımından tartışmasız önemli ve değerli bir anlaşma. Buradan “PKK, Lozan’a karşı” diye sanki Lozan’dan vazgeçiliyor çıkışları ise biraz abartılı çıkışlar olarak görülebilir. Ortada Lozan’ın kaldırıldığı ya da devlet ve toplum tarafından reddedildiği bir süreci yaşamıyoruz. Buradaki temel gerçek, geçmişte Cumhuriyet değerlerine yönelik türlü saldırılarda sessiz kalan iktidara olan toplumun bir kesimindeki güvensizlik olsa gerek…
İktidar partisi AK Parti’nin 22 yıllık iktidarında birçok kez Lozan’ı eleştirdiğini de hatırlatmakta fayda var. Erdoğan’ın, “Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştılar” sözleri arşivlerde duruyor. Ancak tüm bu eleştirilere karşı Lozan’ın Cumhuriyet’in tapusu olduğu her zaman kabullenildi. Hatta Erdoğan, 2023 yılında Lozan’ın yıl dönümünde mesaj yayınlayarak, “İstiklal Harbi’ni zafere ulaştıran iradenin günümüze de rehberlik ettiğine” vurgu yaptı.
PKK’nın Lozan atfı sonrası Ankara’da tüm partilerde de bu konu elbette tartışılmaya başladı. İktidar partisi AK Parti’de silah bırakmanın önüne geçen yorumların yapılması eleştiriliyor. “Süreci itibarsızlaştırma adımları iyi niyetli değil”, “PKK silah bırakmış, süreç başarıya ulaşmış sanki bu kıymetli adımı itibarsızlaştırmak isteniyor”, “Lozan üzerinden bir pazarlık yapıldığına dair yorumlar çok ileri ve hadsiz yorumlar”, “Süreci enfekte edecek açıklamalara gerek yok”, “Karşıdaki terör örgütü. Lozan dedi de ne oldu. Düne kadar insan öldürüyordu, artık bıraktı. Buna odaklanmamız lazım” gibi yorumlar yapılıyor. MHP’de de benzer görüşler dillendiriliyor denilebilir.
MHP, geçmişte yaptığı açıklamalarda Lozan aleyhine açıklamalar yapan PKK terör örgütü sert dille eleştirilerek, açıklama, eylem, dava ve adımların “Türkiye düşmanlarınca tezgahlandığına” dikkat çekilmişti. Bugün ise bu kadar sert bir söylem kullanılmasa da Lozan’a sahip çıkılarak silah bırakmaya odaklanılması gerektiğine inanılıyor.
DEM Parti’de de Lozan tartışmalarını “iyi niyetli” bulmuyor. PKK terör örgütünün ve lideri Abdullah Öcalan’ın uzun yıllardır Lozan vurgusunu yaptığına dikkat çekiliyor. Bu yorumların bir “talep” değil, “tespit” olduğu savunuluyor ve “barışa odaklanmak daha doğru” yorumları yapılıyor. “Lozan üzerinden bir pazarlık yürütüyorlar” tezlerine de DEM Parti içerisinde tepki var.
En dikkat çekici bakış açısı ise CHP içerisinde denilebilir. Lozan çıkışına, İYİ Parti gibi sert tepki vermesi beklenen Cumhuriyetin kurucu partisi olan CHP’de söz konusu ifadenin “bilerek ve CHP’yi kışkırtmak” için “bazı odaklar tarafından” konulduğu analizi yapılıyor. “Lozan atfı ile amaç CHP ve seçmenini kışkırtmak. Buna tepkiyi vermemiz üzerinden ‘bakın CHP sürece karşı’ algısı yaratmak hedeflendi. Ancak parti olarak bu oyuna gelmeyeceğiz” değerlendirmesi yapılıyor. “Odakların” ne olduğuna ise “AKP’nin kontrolündeki odaklar” karşılığı vermekle yetiniliyor. Erdoğan’ın grup toplantısında CHP’ye ve Özgür Özel’e teşekkür etmesi de boşuna değil. CHP, süreçte “itidalli” ve “dikkatli” gidiyor.
İYİ Parti ise Meclis’te tüm bu tartışmaların kulislerde konuşulup, değerlendirildiği saatlerde Ankara’nın Lozan Park’ında grup toplantısı düzenliyordu. İYİ Parti’nin bu hamlesi de siyaseten Meclis’te “garipsenmedi” denebilir. “Onlar da siyaset yapıyor” yorumları yapıldı.
Sonuç olarak; Lozan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş belgesi olarak var olmaya ve yaşamaya devam edecek. Eleştiriler gelse de bu gerçeğin değişmeyeceği kesin. Bu nedenle süreçte Lozan tartışmalarını, “Lozan saflarını” netleştirmeyi geride bırakarak, silahların bırakılması sürecine, bundan sonra atılacak adımlara odaklanmanın ülke açısından daha hayırlı bir sonuca yol açacağı açık. Umarız ki bu süreç bireysel amaçlara, siyasi plan ve hedeflere alet edilmez ve gerçekten barışa ulaşılır…