Tekirdağ Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi’nde yaşanan olay, sağlıkta şiddetin ulaştığı yeni ve ürkütücü boyutu tüm açıklığıyla gözler önüne sermiştir. Ne yazık ki bu kez saldırgan bir hasta ya da yakını değil, hekimlik mesleğinin ve kamu görevinin sorumluluğunu taşıması gereken bir başhekimdi!
Meslektaşımız, birçok kişinin gözü önünde kolundan çekilerek zorla başhekimin odasına götürülmüş, ardından kapalı kapılar ardında fiziksel şiddete maruz kalmıştır. Bu kabul edilemez tablo, bir kurum içi anlaşmazlıktan öte, kamu görevinde yetkiyi kötüye kullanmanın tescili ve hekimlik onurunun açıkça ihlalidir. Başhekim, hakkını arayan hekimlere “Ben bu kurumu bundan sonra bu şekilde yöneteceğim, herkes ayağını denk alsın” mesajı vermeye çalışmıştır.
Başhekimlik Makamı Güç Gösterisi Alanı Değildir
Bir sağlık kurumunun başındaki yöneticiden beklenen, kurum içi huzuru sağlamak, meslektaşları arasında adaleti gözetmek ve çalışanların haklarını korumaktır. Oysa bugün tanık olduğumuz olay, başhekimlik makamının yanlış ellerde nasıl bir tehdit unsuru haline gelebileceğini göstermektedir. Bu durum, liyakatin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Başhekim gücünü kanunlardan alır; ama orman kanunlarından değil, hukukun yazılı olduğu mevzuat çerçevesinde yürürlükte olan kanunlardan. Başhekim de o kurumda işleyişi adil bir şekilde tesis etmek ve bakanlığı kurumda temsil etmekle görevli devlet memuru olan bir hekimdir. Ali kıran baş kesen tavır sergileme hakkı olan biri değildir.
Bu olayda görüldüğü üzere, yetkinlikten uzak, yöneticilik vasfını taşımayan kişilerin sadece kurum çalışanlarına değil, tüm sağlık sistemine zarar verdiği ortadadır.
Bu nedenle, bahsi geçen kişi hakkında derhal idari ve adli işlemler başlatılmalı ve görevden el çektirilmelidir. Kurum içi şiddete sıfır tolerans ilkesinin sözle değil, uygulamayla hayata geçmesi gerektiğini hatırlatıyor; sürecin sonuna kadar takipçisi olacağımızı kamuoyuna bildiriyoruz.
İhmal ve Umursamaz Tavırların Getirdiği Nokta
Sağlıkta şiddetin yıllardır çözülemeyen bir sorun olduğu aşikâr. Ancak artık bu şiddetin kaynağı sadece dışarısı değil. Kurum içinden, yönetici pozisyonundaki kişilerden gelen baskı, mobbing ve hatta fiziksel saldırılar, hekimlerin çalışma koşullarını daha da dayanılmaz hale getirmektedir. Bu zor çalışma koşullarında, koşulları kendi nobran davranışları ile daha da zorlaştıran değil, kolaylaştıran liyakat sahibi idarecilere ihtiyaç vardır.
Bu olay, sağlık sistemindeki denetimsizliğin, liyakatsizliğin ve cezasızlık kültürünün ürkütücü bir sonucudur. Bu anlayış değişmediği sürece, hekimler ve sağlık çalışanları her geçen gün daha da güvencesiz bir ortama mahkûm edilmektedir.
Sağlık Bakanlığı’nı Göreve Davet Ediyoruz
Tekirdağ’daki bu olay münferit bir vaka olarak görülmemelidir. 24 Mart’ta Tekirdağ ilinde bir iftar etkinliği ile üyelerimizle bir araya gelmiş, başta şiddete maruz kalan meslektaşım Gökberk Bey ve sendikamız üyesi diğer arkadaşlarımdan yaşadıkları ayrımcılığı ve başhekimin diyaloğa kapalı tavrını kendilerinden dinlemiştim. Olayın gelişme şekli de başhekimin bu işi ne kadar planlı yaptığını ortaya koyuyor. Başhekim yardımcısı ile başlayan süreç, başhekim odasında şiddet uygulamadan önce şahit olmaması adına sadece meslektaş ve başhekimin baş başa bırakılması ile sonuçlanıyor. Başhekim yardımcısı bu gergin ortamda odaya girmek yerine ortamdan uzaklaşıyor. Bakanlığın atadığı bir yöneticinin bu davranışı, sadece kurumunu değil, tüm sağlık sistemini temsil eden bir makamın itibarını da zedelemiştir.
Sağlık Bakanlığı’nın bu konuya kayıtsız kalması, hekim camiasında derin bir güvensizlik yaratacaktır. Bakanlık, sorumluluktan kaçmadan, liyakat esaslı atamalar yapmalı; bu tür kendini üstün gören yöneticilerin değil, hekimliğin ve kamu sağlığının yanında olduğunu göstermelidir.
Şiddete uğrayan meslektaşımızın yanında olduğumuzu ve bu tür olayların tekrar etmemesi için gereken tüm hukuki, idari ve toplumsal adımların atılması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz.
Hekimlik Onurunun Zedelenmesine İzin Vermeyiz
Bu olayda saldırıya uğrayan sadece bir hekim değil, tüm sağlık çalışanlarının mesleki itibarı ve güvenlik beklentisidir. Hekim Birliği olarak, olayın yaşandığı ilk andan itibaren sürece müdahil olduk; 1 günlük iş bırakma eylemiyle sahada duruşumuzu gösterdik. Olay akşamı tüm diş hekimleri X’te hashtag etkinliği ile olaydan duydukları rahatsızlığı ifade ettiler. Biz de sürece ilişkin gelişmeleri basın kuruluşları aracılığıyla kamuoyuna duyurduk. Bu yazımla da duyurmaya çalışmaya devam ediyorum.
Bizler meslek onurumuzu her koşulda savunmaya, haksızlığa karşı durmaya ve hekimlerin sesi olmaya kararlıyız. Çünkü biz biliyoruz ki, sustukça artan, görmezden gelindikçe normalleşen her şiddet vakası, bir sonraki adımı daha tehlikeli hale getirmektedir.
Güven İnşa Edilmeli
Hekimlik; bilgi, sorumluluk ve vicdanla yapılan kutsal bir meslektir. Bu mesleği icra edenlerin çalışma ortamı korkuyla değil, güvenle örülmelidir. Bu nedenle, Tekirdağ’daki olay ne kadar trajikse, gerekenin yapılmaması da o kadar büyük bir tehdittir.
Hekim Birliği olarak, görevimizi yalnızca savunmak değil, dönüştürmek olduğunun bilincindeyiz. Adaletin yerini bulması, mesleki onurun korunması ve hekimler ile sağlık çalışanlarının hak ettikleri güvenli ortamda çalışabilmesini sağlayacak, liyakat sahibi, hekimlik bilinci taşıyan idareciler atanıncaya kadar mücadelemiz sürecektir.