İrlandalı oyun yazarı Samuel Beckett tarafından yazılan Godot’yu Beklerken oyununun değerini ilk anlayan mahkumlar olmuştu.

Eleştirmenler tarafından önce görmezden gelinen ve sonra sert bir şekilde eleştirilen Godot’yu Beklerken,  San Quentin Hapishanesinde oynadığı zaman mahkumlar tarafından beğenilmiş ve çok uzun süre ayakta alkışlanmıştı.

Godot’yu Beklerken, özce anlaşılır bir şekilde özetlemeye kalkışırsak, ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ diyenlerin konfor içinde ömrünü aynı şekilde sürdürmek isteyenlerin hikâyesidir bir anlamda, diyebiliriz. Daha sonra o yılan semirerek çoğalınca sıranın kendilerine geleceği gerçeği yüzlerine bir tokat gibi çarpar. Yılandan kurtulmak için bu kez bir kurtarıcı beklerler. Ancak hep beklenir, ellerini taşın altına sokmadan beklerler çünkü onlar konfon içinde yaşamaya alışmışlardır ve her zaman bu konforun süreceğini sanırlar.

Entelektüel yapıları olmayan mahkumların oyunu tamamen içselleştirilmesinin ve anlaşılmasının nedeni çok basittir. Onlar makkumdur. Cezaevinde zaman geçmez ve ümitle beklemenin ne demek olduğunu ancak onlar iyi bilir. Özgürlüklerine kavuşmanın tek yolu bir kurtarıcının gelmesi ancak beklemekle mümkündür. 

Artık her yeni bir güne şaşırarak ve bazen korkuyla uyanıyoruz.

Kafamız allak bullak oluyor.

Bir yandan;

Çözüm süreci deniyor. Demokratik açılımlar, adalet, hak hukuk, bireyin temel hak ve özgürlükleri ekonomik ferah deniyor.

Diğer yandan;

Kayyımlar son hızla devam ediyor.

Başta gazeteciler ve siyasiler, iş adamları olmak üzere konuşanlar, görüşlerini açıklayanlar hakkında soruşturma açılıyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyor.

Vatandaş, vergilerle, enflasyonla inin inim inliyor.

İşçiler çaresizce derdini anlatmaya çalışıyor.

Cari açık kara delik gibi büyüyor.

Emekliler, asgari ücretliler resmen açlıkla mücadele ediyor.

Öyle bir görüntü oluşuyor ki, isteyen istediğini yapıyor.

Bir vicdansızlık, acımasızlıktır gidiyor.

Bunca yaşadığımız felaketlere neden olan kimseden hesap sorulmuyor?

Yapanın yanında kâr kalıyor.

Evet, her gün ‘Daha neler olacak?’ diye bekliyoruz

Tıpkı Godot’yu Beklerken de olduğu gibi zaman durmuş gibi.

Ne geçmişimiz ne şimdimiz ne geleceğimiz var?

Mahkumlar gibi, elimiz kolumuz bağlı, suskun bir şekilde hep bekliyoruz.

… Bir kurtarıcı bekliyoruz.