Herkesin kafasındaki “Bundan sonra ne olacak?” sorusuna bir an önce yanıt verilmeli, bir an önce… Bu iş sürüncemede kalırsa, seçimlere kadar uzarsa bir anlamı kalmaz.

İmralı Heyeti’nin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın okumasının ardında bölgede gazetecilik yapan arkadaşları aradım. Halkın bu çağrıyı nasıl karşıladıklarını sordum. Aldığım yanıt beklediğim gibiydi. İnsanlar memnun ancak kaygılı ve güvensizdi. Yıllardan bu yana çatışmanın ortasında kalanlar ve acımasızlığını bedelini en derin ve en canlı bir şekilde hissedenler ve her zaman barış isteyenler umutla ancak soğukkanlı yaklaşmışlardı. 

İnsanların “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”ndan sonra duyduğu kaygılar, güvensizlikler bu ülkede yaşamın geçmişteki somut pratiğinden ve bugünkü siyasi yönetim anlayışına duyulan kaygılardan kaynaklandığı gün gibi ortada. Herkesin kafasındaki “Bundan sonra ne olacak?” sorusuna bir an önce yanıt verilmeli, bir an önce… Bu iş sürüncemede kalırsa, seçimlere kadar uzarsa bir anlamı kalmaz. Hele bu soruya verilecek yanıt,  örgütün yürütme komitesinin de çağrıya katıldıklarını, ateşkes ilan ettiklerini, saldırı olmadıkça hiçbir silahlı gücün eylem yapmayacağını, örgütün kendisini feshetmesi Öcalan’ın serbest bırakılmasını istediği açıklamasından sonra daha büyük anlam kazanacağını söylemeye bile gerek yok.

​Bu çağrıyla ilgili analistler, sosyologlar ve siyaset bilimcileri görüşlerini açıklıyor, yorumluyorlar. Elbette her görüşün bir değeri var ve bunlara kulak verilmeli. Ben de bu çağrıyla ilgili; Cezire’deki silahlı güçlerin Türkiye’ye yönelik tehditlerin ortadan kaldırılması için Rojava’nın statüsünün tanınacağı, ne Anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden seçime katılması için bir koşulun karşıtı olacağı ve de diğer ileri sürülen iddialardan bahsetmeyeceğim. Bu çağrıyla ilgili bir vatandaş olarak beklentilerimi yazmak istiyorum, sadece…

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, barışın bir an önce sağlanması için gerekli tüm hukuki ve siyasi alt yapının TBMM zemininde oluşturulması kaydını düştüğü açıklaması, aslında bu beklentilerimin başında geliyor. Evet, bu çağrıdan sonra oluşan bu olumlu atmosferi yitirmemek için bir an önce tüm partilerin bir araya gelerek çalışması gerekiyor. Geçmişte hep görmezden gelinin adı konulmayan ve inkâr edilen ancak şimdi rahatlıkla bir tespit olarak söylenen “Kürt Sorunun çözümü” konusunda tam anlamıyla bir siyasi irade konulduğu vatandaşa güçlü bir şekilde hissettirilmeli. 

Siyasi zeminde açılımlarla hukuksal özgürlükler anlamda yasal düzenlemeler yapılmalı. Kısaca kayyum siyasetine son verilmeli. Gazetecilere, siyasi iktidara muhalif olanlara ve siyasetçilere yönelik baskılar ortadan kaldırılmalı. Bu nedenlerle tutuklu olanlar serbest bırakılmalı. Düşünceler açıkça söylenmeli ve siyaset herkesin özgürce yapabildiği bir mecraya dönüştürülmeli.

Emeklinin, işçinin, çalışanın alım gücü yükseltilmeli, Bir an önce sosyal refah tesis edilmeli. Kısaca, bu ülkede demokrasinin varlığı her kesimlerce hissedilmeli. Bu ülkede barış hemen şimdi. Barış herkes için toplumsal hayatın tüm alanlarında sağlandığı zaman barış o zaman tüm gerçekliğiyle hissedilir, ancak.