Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi ama uzun zamandır kimse aklından geçenleri diline dökmek istemedi. Ankaragücü Türkiye Kupası’nda Beşiktaş’a elenmesinin ardından Süper Lig’de de Hatayspor’a yenilerek rüyadan uyandı.

Murat Gürgen

Yönetim sezon başında üst sıralara yarışacak takım kurduğunu iddia etmiş, hatta gelecek yıla dönük şampiyonluk hayalleri kurmuştu. Futboldan anlayanlar işin öyle kolay olmadığını, oluşturulan kadronun en fazla orta sıralara yarışabileceğini söylediklerinde ise “düşman” ilan ediliyordu.

İşler daha ilk haftalarda kötüye gitmeye başlayınca, en kolayı yapıldı. Teknik Direktör Tolunay Kafkas ile yollar ayrıldı. Yerine bir gün içinde Emre Belözoğlu getirilerek imaj tazelendi, hava yapıldı. Kan değişikliği birçok takıma olduğu gibi ilk başta sarı lacivertlilere de iyi geldi. Puanlar toplandı, takım orta sıralara doğru tırmanmaya başladı. Ta ki meşhur yumruk olayına kadar. O olay sonrası hakemler başkent ekibine nefes aldırmadı, beş maç taraftarsız oynamak da futbolculara motivasyonu kaybettirdi.

Belözoğlu’nun zaten derdi başından aşkındı. Türkiye’yi haftalarca meşgul eden Seçil Erzan davasının en önemli mağdurları arasındaydı. “Kendisini işine veremedi” demek kehanet ve haksızlık olur ama herkes kabul edecektir ki yaşadığı maddi sorunun kafasını meşgul etmemiş olması imkansız. Zaten o değil mi ki son haftalarda futbolcuların kulüpten alacakları nedeniyle morallerinin bozulduğunu ima edip duran. Futbolcular birkaç aylık aksama nedeniyle bu kadar oyundan düşüyorsa, varın gelin Belözoğlu’nun moral motivasyonunu siz düşünün.

Sezonun hikayesi çok konuşulur, çok tartışılır. Sezar’ın hakkını da vermek lazım, özellikle son haftalarda iyi futbol da oynandı… Ama bu oyun puana yansıtılamadı. Sonunda yine olan bu takıma gönül verenlere oldu. Yıllardır gün yüzü görmeyen cefakar taraftar, bitime iki hafta kala bir kez daha kalp krizinin eşiğine geldi. Ne demiş Müslüm Baba? “Cehennem ateşe ahirette olur. Sen beni dünyada ateşe attın!”