Japon yazar Takeo Doi, kitabından eski roma, Hint ve Japon toplumlarından örnekler veriyor ve ”efendi kendinden yardım isteyen fakirlere bakardı” diyor.
”Kusursuz Tüccar” kitabında jacgues Savary, insanların ticaret yapmalarını, birbirleri ile dostluk kurmaları için gerekli görmektedir.
Montesquieu, ”Ticaret barbarca davranışları törpüleyerek yumuşatır” gözleminde bulunmaktadır.
Küresel spor yönlendiricileri de benzer bir biçimde dışarda yapacaklarını maçlarda yaparak seyircileri törpüleyip yumuşatmaktadırlar.
IBM programcıları başarısız olunca bir araya gelmektedirler. Bu toplantılar onları birbirine yaklaştırmaktadır. Boston’daki fırıncılar makineleri bozulunca birbirlerine güvenemeyeceklerini düşünürlerdi. Çünkü; kimse makineden anlamazdı. Bu nedenle de bir araya gelip dayanışma sağladılar.
Güven kavramı komün yaşamında karşılıklı sorumluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Komün hayatında sorunlar çıkmaması, birbirleri ile olan iletişimi korumak için çok çaba gösterdiler.
Sporda komün yanlış yerde kurulmuştur.
Küresel spor sorunları çözmede ve hedefe ulaşmada komün yaşamını kullanmaktadır. Kulüp başkanları yerini kulüp sahibi iş adamlarına bırakmaktadır. Taraftarlar ise fon grubudur. Kulüp sahipleri ve yönetimleri komün yaşamı ile dayanışma gösterirken, seyirci ve taraftarlar da karakter networkleri oluşturmaktadırlar.
Davos’ta sporunun kralları bunları konuşurken, atletizm ve olimpik dallar komün dayanışması kuracaklarına, telefonla gırgır yapmayı tercih etmektedirler.