Çoğu insan galip gelebildiklerinde, başarılı olduklarında ya da bir zafer kazandıklarında son derece cömert ve hoşgörülü olurlar.

Oysa unutulmaması gereken nokta her kahramanın yendiği veya galip olduğu rakibine bir şükran borcu olduğudur.
Çünkü onun zafer kazanabilmesi ve kahraman olması ancak ona mağlup olup, bir diğer kişinin ya da rakiplerinin bulunması halinde gerçekleşebilir. Rakip olmazsa galibiyet de olmaz.

Eğer rakibinin zorlandığını görürse rakibine kazanması için yardımcı olmak da ayrı bir maharet gerektirir.
Özcan Kutlu’nun Türkiye’de geçilmesi çok zor atletleri olduğu gibi geçilebilecek atletleri de vardı. Eğer bir antrenör Özcan Kutlu hocamızın geçilebilecek atletlerini geçebilecek bir dereceye ulaşmışsa bu hazzı yaşardı.
Özcan Kutlu hocamızın geçilmesi zor atletlerini geçemeyenler onun yanında saygıyla bulunurken, Özcan hocamızın geçilebilecek atletlerini geçenler de sevgiyle yanında bulunmaktan zevk alırlardı.

Özcan Kutlu büyüğümüz çoğu kaybeden kişi gibi morali bozuk, canı sıkkın ve genellikle şartların olumsuzluğundan yakınan bir kişi rolüne bürünmezdi. Tam tersine atletlerini geçen antrenörü ve atletlerini tebrik edip, diğer kişilerin önünde başarısını överdi ve bunu bilinçli olarak abartırdı.

Zaten tebrik faslı bitince antrenörün etrafındakiler birbir dağılır. Bir taraftan zaferin hazzını ve gururunu yaşarken öte yandan çevresindekiler dağıldığı için kendisini yalnız hisseden antrenörün yanında olmak ve onu dinleyenin yalnız Özcan Kutlu olması o antrenörün ona bağlanmasını sağlardı.

Unutulmaması gereken şey, eğer doğru biçimde kullanılırsa, aslında her yenilginin sonuçta bir galibiyete ve zafere dönüşme ihtimalinin olduğudur. Özcan Kutlu bu incelikleri bilen büyüğümüzdü. Kendisine ‘merhaba’ diyen herkesi de motive edici şeyler söylerdi.

Birçok federasyonun yönetim kurulunda bulunmuş olan Özcan Kutlu, eğer bir antrenör veya atlete herhangi bir haksızlık yapılmışsa onu kabul eder, haksızlığın hemen düzeltilmesine çalışırdı. Bütün sorumluluğu üzerine almaktan çekinmezdi. Dışarıdan bakanlar ‘Evet hata yapıldığı kesin ama hiç değilse bunu itiraf edecek kadar da mert kişi’ diye düşünürlerdi.

Özcan Kutlu hocamızdan şunu öğrenmiş olduk:
“Kendimizi en iyi kendimiz tanırız. İnsan önce kendisine yardım etmeyi bilmelidir. Böylece insan iyilik yaptığında iyilik, kötülük yaptığında da kötülük göreceğini öğrenmiş olur. Çünkü kötülüğe karşı iyilik yapmak herkesin yapabileceği bir iş değildir."