Elfesya Alptekin’in Ağrı’da oluşturduğu atletizm modeli Türkiye’nin öncü modeli olmuştur.
Andrea Chevinsky, Polonya milli atletizm takımının baş antrenörüydü. 1988 yılında Türkiye’ye getirildi, Türkiye’ye gelince de öncelikle olimpiyatlarda Türkiye nasıl madalya alabilirdi? sorusu üzerine yoğunlaştı.
Andre, Türkiye’nin olimpiyatlarda 1988 yılına kadar güreş ve halter dışında madalya alamadığını, yani kuvvet temelli sporlardan madalya aldığını saptadı. Atletizmde de kuvvet temelli dallarda atmalar branşları idi.
Dolayısı ile Andre kuvvet dallarına olan genetik yatkınlığımızın değerlendirilmesi gerektiğini öne sürdü.
O dönemde Türk atletlerinin 100 metre koşusunda performansı erkeklerde 10.50, kadınlarda ise 11.80 idi.
Andre bu derecelerin sprintlerde başarı için yetersiz olduğunu, bu sporcuların bu hız dereceleri ile ancak atma dallarında başarılı olacağını vurguluyordu.
Dolayısı ile dünya ve olimpiyat şampiyonalarında başarılı olmak için yeni yaklaşımlar gerekiyordu. Bunun içinde Andre’ye göre Türk sporcularının yatkınlığından dolayı atmalar yönlendirilmesi Türkiye açısından büyük bir kazanç olacaktı.
Andre’nin ne kadar haklı olduğu yıllar sonra ortaya çıkmıştır. Andre’nin önerisi üzerine Ankara’da Artun Talay’ın yönlendiriciliği ile kurulan atmalar okulunda yetişenler olimpiyat da madalyalara uzanacaktı.
Okul çok başarılı oldu ve atmalar okulunun sporcuları; 188 Türkiye rekoru kırdı, 223 Balkan 2 Akdeniz oyunları 2 Avrupa, 2 Dünya ve 1 Olimpiyat madalyası aldı.
Ama o sans kaçtı…
Tüm bu olumlu desteklere karşın, ne yazık ki atmalar okulu üst yöneticilerden ve federasyondan kurumsal destek alamadığından kurumlaşamamış buna bağlı olarak da sürdürülmemiş ve kapanmıştır.
Atmalar okulu için yaptığım kısa bir değerlendirmeden sonra atmalar okulu döneminin önemine yönelik kısaca şunları söyleyebilirim:
Atmalar Okulu hepimiz için bir Köy Enstitüleri gibiydi…