Güray SOYSAL Taraftar kardeşimize teşekkürler Bir ay süre ile Televizyon ekranının karşısındaydık. Son final maçı Fransa ile Hırvatistan maçını heyecanla izledik. Maçın sonlarına doğru, ekranda birde ne göreyim. Bir Ankaragücü taraftarı, insanların bilet bulmakta zorluk çektiği finalde tribünlerdeki yerini almış. Bu çilekeş kardeşimizin ismi, Ali İhsan Mutlu. 36 yaşındaki bu sırılsıklam Ankaragücü taraftarı olan kişi, tribüne canı gibi sevdiği Ankaragücü bayrağı asmaz mı.. Bunu benim gibi Luzhniki stadındaki binlerle birlikte, ekran başındaki milyonlar da izledi. ODTü mezunu olan, Ankaragücü Genel Kurul üyesi bulunan ve 12 yıldan bu yana Moskova’da bulunan bu Ankaragücü gönüldaşımın ortaya koyduğunu bu güzellikle ne kadar gururlandık desek az kalır. Sonuçta. Bu kardeşimiz büyük iş başarırken, zamanında Demirlibahçe’de de oturan Ali İhsan Mutlu, hepimizi mutlu etti. Luzhniki Stadındaki güzelliği bizlere sunan Ankaragücü taraftarına teşekkürü borç bilirim. Sağolsun, varolsun. İşte, gerçek Ankaragücü taraftarı hep böyle olmalı… Bu kaleciyi unutmayalım [caption id="attachment_133886" align="alignleft" width="275"] Altay Bayındır[/caption] Henüz 20 yaşında gelecekte A Milli takımın kalesine geçeğine kalıbımı basarım. Adı Altay Bayındır 2015 yılından bu yana alt yapıdan yetişip, A takım kadrosuna kadar çıkma başarısını gösterdi. Halen Ümit Milli takımında kalecisi… Kadrodaki diğer kalecilere baktığımızda Johannes Hopf 16 Haziran 1987, Korcan Çelikay ise 31 Aralık 1987 doğumlu bulunuyor. Bu iki futbolcunun tecrübelerine bir şey diyemem. Ama… Eldeki bu genç ve geleceği olan Altay Bayındır’ın üçüncü kaleci olarak bulunmasını içime sindiremiyorum. Yani… Eldeki değerin kaybolmasını istemiyorum… Artık sesimiz kısıldı Hemen hemen 2.5 yıldır bağırıp dururuz. “19 Mayıs Stadı yıkılırsa, takımların durumu ne olacak” diye bağıra bağıra sesimiz kısıldı. Şimdi 19 Mayıs Stadına kazma vurulmaya başlanıldı. Gençlerbirliği ve Osmanlıspor Yenikent Stadında oynayacak. Ama Ankaragücü’ne bir türlü yol gösterilmedi. Sonunda direktif geldi ve “Ya Afyon’a, ya da Yenikent’e gidilecek” talimatı verildi. Oysa… Ülkemizin birçok kentine modern statlar yapıldı ve hizmete girdi. Ancak, bir türlü 19 Mayıs Stadını yıkıp, yerine yenisi yapmaktan aciz olanlar, 1910’da kurulan koskoca Ankaragücü’nü, elinde bohçası ile dolaştırıp, durdular. Her zaman, ikaz Ettik. Adeta dilimizde tüy bitti. Tek temennim… Ankara’ya spor tesisi konusunda sahip çıkacak kişilerin piyasaya çıkıp, bu kentin sorunlarına en kısa zamanda el atmasından yana olacak. Güreşle omuz omuza Türk sporunun lokomotifinin güreş olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz. Onların olimpiyatlarda elde ettikleri madalya sayısı ve başarılarıyla her zaman gurur duyduk. Şimdilerde, bu konuda güreşin yalnız olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Taekwondocularımız bu konuda güreşimiz ile yarışmaya başladı. Elbette şu anda güreşçilerle yarışmaları mümkün değil. Ancak olimpiyatlarda adlarını kısa sürede dünyaya tanıtan Taekwondocularımız, güreşçilerle aynı yolda olduklarını her fırsatta ortaya koyuyorlar. Bu başarılı spor dalımızın Başkanı Doç.Dr. Metin Şahin geçenlerde Ankaralı sporcularla buluşarak tavsiyelerde bulundu. Şahin’in sporculara tavsiyelerinden bazılarını tekrarlamakta yarar var. Şahin’in tavsiyeleri şunlardı: “Taekwondo’nun kelime anlamına baktığınızda ‘Tae’ el, ve ‘kwon’ ayak ile yapılan bir savunma sporudur. Ama isimde bulunan ‘do’ kelimesi saygı, sevgi, yardımlaşma, dayanışma, barış, vatanseverlik, anne-baba sevgisi, hepsinden önemlisi ülke bütünlüğü için çalışan gelişen bir gençliğin yaptığı spor dalı olarak geçmektedir. Ruhunuzu güçlendirin. Ruhu güçlü olan insanlar, çevresine ve vatanına faydalı insanlardır. Biz, taekwondo sporu ile bedenimizi güçlendiriyoruz. Ruhumuzu inancımızla, sevgiyle, moralle güçlendireceğiz. Cenab-ı Allah bize İslam gibi bir din vermiş. Çocuklar, tarihinizi bileceksiniz, ruhunuzu güçlendireceksiniz. Bu ülke çok önemli savaşlar atlattı. Biz çok büyük kahramanların evlatlarıyız. Onlara yakışan bir şekilde çalışmamız lazım. Ülkeler arasında eskiden olan sıcak savaşlar yerini soğuk savaşlara bırakmıştır. Ülkemiz, dünyadaki bütün mazlumların, Müslümanların umut bağladığı bir ülkedir. Bu gerçeği hiçbir zaman unutmayacaksınız.” Böyle diyordu Başkan Şahin. Ve bu ülkede Taekwondo denilince ilk akla gelen kişi İsmet Iraz’ı da hatırlamadan geçemeyeceğim. Özlem ve rahmetle anıyorum. Şimdi ne yapıyor? MUSTAFA BOZDEMİR [caption id="attachment_133889" align="alignleft" width="237"] Mustafa Bozdemir[/caption] Ankara’daki gazetecilik ve Spor Yazarları piyasasının önde gelen isimlerinden olan meslektaşımız Mustafa Bozdemir 20 Ocak 1947 yılında Ankara’da doğdu. Baba tarafı Ayaşlı olmasının yanında, Türkiye’de ve yurt dışında mesleğini ifa etmek için gitmedik yer bırakmayan Mustafa Bozdemir, 1 Ocak 1965’de Ulus gazetesinde başladığı foto Muhabirlerinde hep zirveye çıktı. 1983 yılında Dünya’nın en prestijli yarışması olan World Press’te Dünya’nın en iyi foto muhabiri seçildi. Bilhassa spor fotoğrafları konusundaki bildiklerini hep genç meslektaşları ile paylaşıyor. Çeşitli gazetelerde çalıştıktan sonra, bir süre Bakanların Danışmanlığını yapan ve 2 kız çocuğuna sahip olan bu başarılı foto muhabirimiz, şimdilerde sağlıklı yaşamanın ve mutlu olmanın yolunda hayatını sürdürüyor. ORHAN ŞEREF APAK’I YİNE UNUTTUK [caption id="attachment_133890" align="alignright" width="500"] Futbolumuzun temelinde harcı olan adam[/caption] Genç kuşak onun adının pek bilmez. Doğrudur. Ancak onlara Orhan Şeref Apak anlatmalı ve yaptığı hizmetleri dile getirilme zamanı çoktan geldi de, geçiyor bile. Bilmeyenler için bir kez daha yazmaya gayret edeyim. Orhan Şeref Apak’ın girişimiyle kurulan Türkiye Futbol Federasyonu “Milli Lig” adıyla çalışmalara başladı. Bu ligin ilk maçı 21 Şubat 1959’da İzmir’de İzmirspor ile Beykoz arasında oynanmıştı. Bu maçta da ilk golü Özcan Altuğ atmıştı. Milli Lig 1959’da ilk kez 16 takımla oynanıp, kırmızı ve beyaz olmak üzere 2 gruba ayrılmıştı. İki grubun birincileri finali oynamıştı. O dönemde Fenerbahçe beyaz, kırmızı grubun lideri ise Galatasaray olmuştu. İki takımın ilk maçını 1-0 Fenerbahçe kaybederken, rövanşı ise Galatasaray 4-0 yenilip şampiyonluğu Sarı-Lacivertliler kazanmıştı. Yani, profesyonel futbolun tarihi o tarihlerde atılmıştı. Federasyon Başkanı da Orhan Şeref Apak idi. Apak’ın yaptığı yüzlerce işin sadece birini kısaltarak anlatmaya çalıştım. Rahmetl, Türk futbolunun temelindeki büyük işlerden hep öncü olmuştu. Şimdi O Orhan Şeref Apak’ı bir kenara bırakıp, günlük çalışmalarla futbola hizmeti geçtiği ileri sürülen kişileri gündeme getirmek, bu büyük futbol önderine ihanetten başka ne olabilir.