Lafı uzatmaya hiç gerek yok. Ankaragücü oynadığı futbolla galibiyeti hak etmedi. Beşiktaş, Rizespor ve Hatayspor maçlarının ardından, mevcut potansiyeliyle rahat kazabileceği üç puanı, Pendikspor karşısında da elinin tersiyle itti, bir puanla yetindi.
Rizespor maçının ikinci yarısında takım 10 kişi kalmıştı ama diğer üç maça ne demeli? Ankaragücü saydığım bu maçların tamamında ilk yarı ile ikinci yarıyı ak ile kara kadar farklı oynadı. Beşiktaş belki de tarihinin en negatif atmosferinde başkente gelmişti. Hatayspor ve Pendikspor ise ilk yarılarda sarı lacivertililerin resitalini izlemekle yetinmişti. 
Takım öne geçinceye kadar sahanın tek hakimi Ankaragücü ama ne oluyorsa o andan itibaren oluyor. Adeta bir görünmez el, frene basıyor, takım duruyor. Maçın ilerleyen dakikaları, tamamen savunmada, izlemesi işkenceye dönüşen futbolla geçiyor. 
İşin Emre Belözoğlu’na hak verebileceğim tarafı, yedekten girenlerin oyuna katkı sağlamaması ama kulübedekileri hazır tutmak da teknik adamın görevi. Olaylı maç sonrası kesilen cezalar moralleri bozsa da hakemler kılı kırk yarıp golleri saymamak için ekstra çaba harcasa da sahadaki tablo bu olmamalı. Bu takımın oyuncuları inadına oynamalı, inadına kazanmalı. 
Sezonun 19 haftası tamamlanmasa da yılbaşı ayarlı takvim nedeniyle ilk yarı tamamlandı. Kısa bir molanın ardından bu takımın sahaya dönerken motivasyon seviyesini yükseltmesi lazım. Aksi halde bugün maçların iki devresini ak ile kara gibi farklı oynayan bu takım, sezon sonunu sıkıntısız getirmek için akla karayı seçer.
 Demedi demeyin, benden söylemesi.