Orhan GÜRDİL Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü, dünyaca ünlü Tenor Murat Karahan, Tanınmış şef Placido Domingo’nun yönetiminde dünyanın en meşhur konser salonu olan Bo...

Orhan GÜRDİL Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü, dünyaca ünlü Tenor Murat Karahan, Tanınmış şef Placido Domingo’nun yönetiminde dünyanın en meşhur konser salonu olan Bolşoy’da sahneye çıkacak. Ekim ayının ortalarında gerçekleşecek bu önemli konserde Murat Karahan, Büyük Önder ATATÜRK’ün çok sevdiği usta besteci Piccini’nin Tosca operasını da programına dahil etti. Dünyanın en büyük müzik mabetlerinde dakikalarca ayakta alkışlanan sanatçı. Tenor Murat Karahan yine Ata’mızın çok sevdiği Cavaradossi aryasını da icra edecektir. Daha önce de Bolşoy’da sahne çalışması yapmış olan Karahan’ı bizler gibi Rus klasik müzikseverleri de yakından tanımaktadır. Dünyanın en ünlü operaları tarafından paylaşılamayan Murat Karahan’a hangi akla hizmetse masa başında kağıt imzalamak için Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü görevi verilmiştir. Büyük Önder ATATÜRK’ün en çok sevdiği opera tarihinin ruhlara hitap eden nağmeleri ile E.Lucevan le Stella adlı melodidir. Ata’mız daha Kurtuluş Savaşı sürdüğü yıllarda Muzika-yı Hümayun’u İstanbul’dan Ankara’ya getirerek Samanpazarı’nda ahşap bir eve yerleştirmiştir. Akabinde de şeflere ve orkestradaki müzisyenlere hitaben “Burada çaldığınız müzik aletlerini gençlere öğreteceksiniz” diyerek Ankara’da İlk Musiki Muallim Mektebi’nin kurulmasını sağlamıştır. Gerçekte ATATÜRK Türk Operası’nın temelini atan bir liderdir. ATATÜRK askeri ateşe olarak Sofya’da görev yaptığı yıllarda operası ile tanınan bu konserleri yakından izleyerek gelecekteki Türk operasının Kuruluşuna karar vermiştir. Cumhuriyeti kurup Devlet Başkanı olan ATATÜRK, Türk operasının gelişmesi için büyük çaba harcamıştır. Çankaya’da bazı akşamlar köşke davet edilen müzisyenlerden Tosca’nın Cavaradossi aryasının çalınmasını isterdi. 1911-1972 yılları arasında yaşamış olan Devlet Konservatuvarı keman üstadı Prof. Necdet Remzi Atak, Ata’mızın çok sevdiği bu aryayı köşke her davet edilişinde defalarca çalarak Ata’mızı mutlu kılardı. İşte Murat Karahan da bu aryayı Ata’mıza ithaf etmek üzere dünyanın en ünlü Konser salonu olan Bolşoy’da zengin bir orkestra eşliğinde okuyacaktır. ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ AÇILIŞA HAZIR 29 Ekim’de düzenlenecek özel bir programla özel konukların katılımıyla açılışı yapılacak olan bu kültür sarayının tüm eksikleri tamamlanmış olup gözler 29 Ekim’deki törene dikilmiştir. Türk kültür dünyasını bir üst seviyeye çıkartacak olan AKM’nin ülkeme hayırlı olmasını diler, emeği geçenlere saygıyla teşekkür ederim. STALİN’İN GAZABINA UĞRAYAN BİR BALERİN Aradan uzun yıllar geçti. Tarihçi Christina Ezrahi, Sovyetler Birliği’nde Stalin’in diktatörlüğünde 1926 yılında Kirou Balesi’nde başarılı sahne dansları yaparak sanatseverlerin sevgisini kazanan balerin Nina Anisimova, 1938 yılında Nazi Almanyası için casusluk yaptığı suçlamasıyla tutuklandı ve usulen yapılan göstermelik bir duruşma ile güzel balerin 5 yıl gidenin bir daha geri dönmediği meşhur çalışma kampı olan Karlağ’a sığır taşıyan bir trenle gönderildi. 40 bin mahkumun ağır işkenceler gördüğü bu yerde Nina’nın yaşaması bir mucize idi. Kamp yöneticileri kızın güzel dans etmesinden yararlanmak için Nina’ya biraz özgürlük tanımışlardı. Esasen kampta pek çok müzisyen tutuklu idi. Kurduğu toplulukla ölüm kampına hayat getiren Nina artık özel insan muamelesi görmeye başlamıştı. Stalin’in gazabından kurtulması için hayatta kalması gereken güzel balerinin kocası Kostia Şubat 1939 yılında Sovyet yönetimine başvurarak eşinin Leningrad’daki hapishaneye gönderilmesini istedi. İstek kabul edildi. Leningrad’a gelen Nina’nın masumiyeti anlaşılınca 14 aralık 1939 yılında serbest bırakıldı. Özgürlüğüne kavuşan balerin tekrar Kirov Tiyatrosu’nda sahneye çıkmaya başladı. 48 yaşında dansçılıktan emekli olan Nina meslekten kopmayıp bu kez 1957’de kareografiklik birçok balerin ve balet yetiştirerek ününü korudu. 1949 yılında Stalin Ödülü’nü kazanan Nina Anisimova 1979 yılında 70 yaşında iken hayata gözlerini kapadı. Paris devrimini anlatan “Paris’in Alevleri” adlı oyunu ona ün ve servet kazandırmıştı.