İhsan Duygulu…
Yalnız eski milli atlet, milli takım antrenörü, başarılı mimar değildi. En az 30 konuda ansiklopedik entelektüel bilgiye sahipti.
Sahada yaptığı sohbetler ilgimi çekerdi. Notlar alırdım. Nitekim o notları karıştırarak iki ayrı yazı yazmayı planladım.
Bir gün ona “atletizm sahaları özelleştirilirse ne olur” diye soruldu. İhsan gülümsedi ve on dakika içinde konuya net bir çözüm getirdi.
“Sokrates M.Ö. 4. yüzyılda ‘Kendini bil, kendini tanı’ demişti. Bunu günümüz atletizmine uyarlayarak, antrenör ve atlet olarak bilgi açısından “dünya nerede, sen neredesin” ortaya çıkmıyor mu?
Farabi 9. yüzyılda ‘Erdemlerin en büyüğü bilimdir’ diyor. Bilim düzeyinde dünya atletizminin bulunduğu nokta ile bizim bulunduğumuz nokta arasındaki farkı iyi değerlendirmek zorunda değil miyiz?
Nasreddin Hoca’nın az bilinen bir sözü var. ‘Eğlence insanı mutlu eder ama gerçekler insanı olgunlaştırır.’ Atletizm ve sporda da yarışma başarısı mutlu eder ama dünya rekortmeni ile arasındaki farkın analizi de bizi olgunlaştırmaz mı?.
Hapishaneler bazı ülkelerde özelleştirilmiş durumda. Adalet bakanlıkları bazı ülkelerde özel sektöre hapishaneleri devretmiş olduğundan, mahkumlar müşteri olarak görülüyor.
Eğitimde öğrenci ve velinin, hapishanede de mahkumun müşteri olarak görüldüğü dünyada, atletizm sahaları özelleştiğinde sahaya gelenlerin de müşteri olarak görülmeyeceklerini kim söyleyebilir?