Bizim iktidarın bir kanadı, koltuk korkusu yüzünden muhaliflerle uğraşıp memleketin huzurunu kaçırmakla meşgulken, Suriye’de kritik gelişmeler oldu, oluyor.

Suriye’de bir konferans vardı. Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK), PYD, PKK, YPG, SDG gibi adlarla bildiğimiz terör gruplarının şemsiye örgütüdür. Türkiye için bunlar terör gruplarıdır. Öncelikle bunu unutmamakta fayda var. 

SDG’nin başındaki terörist Mazlum Abdi gerçek ismiyle Ferhat Abdi Şahin, yaptığı konuşmada, ‘SDG'nin iç savaş sürecinde Ermenileri, Kürtleri, Süryanileri ve Arapları bir araya getirdiğini’açıkladı. Süryani ve Arapları çıkarırsanız SDG’nin gerçek yapısını görmüş olursunuz. Abdi’nin bu ifadesi,  ‘KCK’nın aslında sadece Kürtleri temsil etmediği’nin itirafıdır.

Konferansın ‘Suriye'nin birliği için’ düzenlendiğini söyleyenler, peşinden de ‘siyasi hak, ademi merkeziyetçi anayasa isteriz’ diye gerçek niyetlerini ortaya koymuşlar. Yani; ‘Şam tüm yetkiyi elinde toplamasın, buraların sorumluluğu bizde olsun’ mesajı vermişler. Bir nevi özerklik anlayacağınız.

Abdi, İmralı'da tutuklu bulunan teröristbaşının, barış çağrısına tam destek verdiklerini belirterek, ‘Türkiye'deki barışın Suriye'nin kuzeydoğusundaki istikrarı da etkileyeceğini’ söyledi. Masum görünen cümleler. Ama Şam’a dayattıklarına benzer talepleri Türkiye için de düşündüklerini biliyoruz. Nitekim Konferans'tan sonra DEM Parti'nin sosyal medya hesabından yapılan açıklama bu görüşümüzü doğruladı.

DEM’in sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Rojava'daki konferans, Kürtler arası birliğin sağlanması açısından tarihi bir adım olduğu kadar Suriye başta olmak üzere Ortadoğu'da yaşayan her halkın, inancın ve kültürün kendi kimliği ve statüsüyle yaşayabileceği demokratik bir Ortadoğu'nun kurulması için de çok önemli bir fırsattır” denilmesinin anlamı KCK’lıların kendilerinde ‘şart dayatmak’ gibi bir ‘cüretkarlık’ içerisinde olduklarının göstergesi.

-Ahmed El Şara sert uyardı- 

KCK konferansının ardından dün Suriye Cumhurbaşkanlığı’ndan önemli bir açıklama yapıldı. SDG(KCK) ile varılan anlaşmaya ilişkin çarpıcı değerlendirmeler vardı o satırlarda. El Şara adeta SDG’ye ‘rest’ çekti.  SDG’yi, Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit etmekle suçladı. ‘Dayatma’ ve ‘ayrı yapılar’ gibi isteklerin reddedildiği vurgulandı. Toprak bütünlüğünün ‘kırmızı çizgi’ olduğunun altı çizildi. SDG’nin kuzey Suriye’yi tekeline alamayacağı kaydedildi.

El Şara’nın restinde neler vardı? Bakalım:

*‘SDG liderliğinin son dönemde federalizm ve sahada ayrı bir gerçeklik oluşturulması yönündeki hamleleri ve açıklamaları, anlaşmanın içeriğiyle açıkça çelişmekte ve ülkenin birliğini ve toprak bütünlüğünü tehdit etmektedir.

*Kapsamlı bir ulusal mutabakat olmadan federalizm veya özyönetim adı altında bölücü bir gerçeklik dayatma veya ayrı yapılar oluşturma girişimlerini açıkça reddediyoruz.

*Suriye’nin hem toprak bütünlüğü, hem de halkının birliği kırmızıçizgimizdir. Bu çizginin ihlali, ulusal saflardan uzaklaşma ve Suriye’nin birleşik kimliğine saldırı anlamına gelir.

*Suriye’nin bazı bölgelerinde demografik değişime doğru tehlikeli eğilimler gösteren, Suriye’nin toplumsal yapısını tehdit eden ve kapsamlı bir ulusal çözüm umutlarını zayıflatan uygulamalar konusunda derin endişelerimizi dile getiriyoruz.

*SDG’nin kontrolündeki bölgelerde Suriye devlet kurumlarının çalışmalarının aksatılmaması ve vatandaşların bu kurumlardan hizmet almalarının kısıtlanmaması konusunda uyarıyoruz.  Ayrıca Ulusal kaynakların tekelleştirilmesine ve devletin sınırları dışında sömürülmesine, bunun bölünmeleri derinleştirmeye ve ulusal egemenliği tehdit etmeye yol açmasına karşı uyarıyoruz.

*SDG liderliği, Araplar, Kürtler, Hristiyanlar ve diğer yerli grupların bir arada yaşadığı kuzeydoğu Suriye’de karar alma süreçlerini tekeline alamaz. Herhangi bir unsurun kararına el konulması ve temsilinin tekelleştirilmesi kabul edilemez. Gerçek ortaklık ve tüm taraflar için adil temsil olmadan istikrar ve gelecek olamaz.

*Suriye’de çözümün ancak halkın iradesine dayanan, ülkenin birliğini ve egemenliğini koruyan, her türlü yabancı vesayet ve hegemonyayı reddeden, Suriyeli, ulusal ve kapsamlı bir çözüm olabileceği yönündeki kararlı tutumumuzu bir kez daha vurguluyoruz.

***

Suriye Cumhurbaşkanı El Şara’nın bu sözleri SDG’de soğuk duş etkisi yapmış olabilir. SDG ve türevleri gerçekten iyi niyet sahibiyseler yapacak tek şeyleri var. O da; Suriye anayasasında tüm etnik ve dini grupların eşit temsilini istemek. Herkesin eşit vatandaş olduğu bir Suriye neyinize yetmez ki? 

-Hakan Fidan’da kararlı mesaj verdi-

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye'nin toprak bütünlüğünü hedef alan hiçbir girişimi kabul etmeyeceğimizi tekrar vurguladı. Fidan dünkü açıklamasında reddettiğimiz diğer başlıkları da şöyle sıraladı.

*Suriye'nin egemenliğini zedeleyecek olan hiçbir girişimi kabul etmiyoruz. 
*Suriye'de merkezi otorite dışında silah taşıma imkanı verecek olan hiçbir girişimi kabul etmiyoruz. *Suriye'de terör örgütlerinin devam etmesini sağlayacak hiçbir girişimi kabul etmiyoruz.
* Suriye'nin gelişmesini engelleyecek, halkın kalkınmasını engelleyecek hiçbir girişimi kabul etmiyoruz. 
*Suriye'deki vatandaşların anayasal garanti temelinde eşit, hak ve özgürlüklerden istifade edebildikleri, kendi kimliklerini, inançlarını çekinmeden güvence içerisinde ortaya koydukları bir sistemi engelleyecek hiçbir girişimi kabul etmiyoruz.

***

Aklın yolu belli.. 

Sorun; terörle, bölücülükle yatıp kalkanların bu gerçeği anlayamaması..

İnsan olan barış, kardeşlik ister. Terörle, silahla, cahil cesaretiyle olmayacak şartlar koşmakla huzur ve barış gelmez.