18 Mart 2025 günü hukuksuz bir kararla Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun 30 küsur yıllık diplomasını iptal ettiler, akabinde 19 Mart günü bir şafak baskını ile kendisinigözaltına aldılar ve 23 Mart günü kendisi ve çalışma arkadaşları tutuklandı.

Kendisi Silivri Cezaevi’nde tutsakken ve henüz iddianamesi bile yazılmamışken; masumiyet karinesine aykırı olarak suç örgütü olarak ilan edilip, 3 kuşaktır sahip oldukları aile şirketine el konuldu, babasının ve eşinin evinde aramalar yapıldı, sosyal medya hesapları kapatıldı, sesi, posterleri yasaklandı derken, son olarak 19 Haziran 2025 günü, darbe günlerinde dahi görülmemiş bir şekilde savunma hakkı kısıtlanarak avukatı Mehmet Pehlivan tutuklandı.

Savcılığın sevk yazısında da gördüğümüz üzere, Pehlivan avukatlık faaliyetlerini yürüttüğü için tutuklandı. Kendisi de yaptığı açıklamada “suç örgütüne üye olmak iftirasıyla tutuklandım. Oysa benim üye olduğum tek örgüt, Türkiye Barolar Birliği ve İstanbul Barosu’dur.” Demiştir.

Avukatlık Kanunu’nun 1. Maddesi: – Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir. Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder, diyerek avukatlık mesleğinin yargının kurucu unsuru olduğunu açıkça belirtmiştir.

Şöyle ki, savunma makamı olmadan, yargı ve yargılamadan bahsedilemez.

Suçlanan kişinin kendini savunması bilinen en eski ve doğal yöntemdir. Antik Yunan’dan bu yana da savunuculuk, avukatlık vardır.

XVIII. Yüzyılın ve modern ceza hukukunun ünlü düşünürü Cesare Beccaria, "...sanık suçsuz/haklı olduğunu savunabilecek durumda olduğu halde bunu yapmıyorsa yetersiz kanıtlar ister istemez yetkin kanıtlara dönüşür..." demektedir.

Bir kişinin/sanığın kendisini etkin bir şekilde savunmasının, gizli/açık tanıkları çürütebilmesinin yegane yolu avukattır. Avukat olmadan, adil yargılama, adil yargılama olmadan hukuk devleti olmaz.

Mehmet Pehlivan hakkında verilen tutuklama kararı yalnızca Avukatlık Kanunu’na değil, Anayasa’ya da açıkça aykırıdır. Anayasa’nın 13. Maddesine göre temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın, kanunla sınırlandırılabilirler. Aynı şekilde, Anayasa’nın 19. Maddesine göre de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, kanunla öngörülmüş, ölçülü ve demokratik toplum düzeninde zorunlu bir ihtiyaç ile sınırlandırılabilir.

Bu ulusal ve son derece bağlayıcı mevzuatın yanı sıra, Avukatlık mesleğinin korunması için düzenlenen ilk uluslararası hukuken bağlayıcı sözleşme olan, Avukatlık Mesleğinin Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, Bakanlar Komitesi tarafından 12 Mart 2025'te kabul edilmiştir. Sözleşme, Avrupa Konseyi üye devletleri dışındaki devletlere deaçıktır.

Sözleşme’nin amacı; . Bu Sözleşme’nin amacı, avukatlık mesleğinin ve bu mesleği bağımsız olarak, ayrımcılığa, uygunsuz engelleme ve müdahaleye yahut saldırı, tehdit, taciz veya gözdağına maruz kalmadan icra etme hakkının korunmasını güçlendirmektir.

Avrupa Konseyi üyesi bir devlet olarak, avukat kamuoyu ve barolar tarafından Türkiye’nin bu sözleşmeye taraf olması beklenirken sadece mesleğini icra ettiği için bir avukatın tutuklanması kabul edilemez. Çünkü, avukatlık suç değildir.

Bu aşamada yapılması gereken, meselenin yalnızca İmamoğlu, Pehlivan meselesi olmadığının, hepimizin savunma hakkının, hatta var olma hakkının tehdit altında olduğunun tüm topluma, muhalefetin tüm süjeleriyle anlatılması gereğidir. Türkiye Barolar Birliği öncülüğünde geniş katılımlı büyük adalet ve savunma mitinginin yapılması ve Anayasal tüm hakların acilen kullanılması elzemdir.