Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin eski Genel Başkanı. Kongre’de delegelerin tokadını yedi ve evine döndü. Herkes ‘artık emekliliğini yaşar’ diye düşünürken o farklı bir yola girdi. Ofis açtı, parti içi muhalefetin lideri olmayı tercih etti.
Kılıçdaroğlu’nun bu yolu tutmasında, genel başkanlık döneminde olduğu gibi yakınındaki bazı kişilerin etkisinin bulunduğu söyleniyor. Kılıçdaroğlu’nu etkisi altına alan yakınındaki o isimlerin ortak özelliği ise ‘tabansız’ olmaları. Yani hepsi kağıttan kaplan. Tabanda, seçmen nezdinde birer sıfırlar. Onlar aktif siyaset döneminde Kılıçdaroğlu’nu yanlış yönlendirenler aynı zamanda…
Kılıçdaroğlu kendisini ziyaret eden bazı misafirlere, CHP’nin iki popüler Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş hakkındaki düşüncelerini açıklamaktan çekinmiyor. Bizzat kulaklarımla duydum. Onunla konuşanlardan biri anlattı. Mesela İmamoğlu için “Ona yolsuzluktan ceza verirler”demiş. Yavaş’ın ise cumhurbaşkanlığı için ‘yetersiz’ olduğunu, ‘çapının o makama uygun olmadığını’söylemiş. Bu ifadelerin meali, ‘Kılıçdaroğlu bu iki ismin adaylığını da istemiyor’ demektir.
Peki kimi istiyor olabilir? Kendisini mi? Yoksa AKP eskilerinden birini mi?
Eğer böyleyse; Kemal Bey onca yaşadıklarından hiç ders almamış, akıllanmamış demektir.
İmamoğlu’na kininin nedeni muhtemeldir ki CHP kongresinde kendisini yere sermesidir. Eğer CHP’nin başında kalsaydı iktidar için işler kolay olacaktı. Tayyip Bey çıkıp, ‘Ey Kılıçdaroğlu..’ diyecek ve işi götürecekti. Şimdi durum farklı. Tersi bir manzara var. İmamoğlu, “Ey ilgili şahıs.. 5. ve son yenilgiyi tadacak, evine gideceksin. Sana kötü bir haberim var. Rüyalarından çıkmayacağım. Korkmayacağım, sinmeyeceğim. Bu cümleleri aklına kazı. Bize yenilgiyi öğretemeyeceksin!” diye çıkışıyor.
Yerel seçimde de fark ortaya çıktı zaten. Tabi buradaki farkta asıl sürükleyici güç belediye başkanlarınındı. Özgür Özel oturup seyretse, İmamoğlu ve Yavaş’a destek olsa zaten CHP açısından sorun kalmayacak gibi.
CHP için kritik başlık; İmamoğlu ve Yavaş ikilisinin birlikteliğinin devam edip etmeyeceği. İmamoğlu gaza basmış, epey mesafe almış vaziyette. İktidara karşı da korkusuz davranıyor. Bunlar seçmen nezdinde olumlu geri dönüşlere neden oluyor.
CHP’nin cumhurbaşkanlığı adaylığı noktasında tercihinin İmamoğlu olduğu öteden beri belliydi. Yavaş da bunu gördüğü için CHP içindeki adaylık yarışına katılmamayı tercih etti. İmamoğlu’nun adaylığı şimdi ete kemiğe bürünüyor. Hem de iktidarın engellemelerine rağmen. Bu halde Mansur Yavaş’a İmamoğlu ile birlikte yol yürüme, seçimin kazanılması durumunda güçlü bir koltuğa oturma kalıyor.
Yavaş bunun yerine partiden ayrılıp aday olma kararı alır mı?
Bunu aklından geçirdiği kesin. Hatta bazı kulis bilgilerine göre, Yavaş CHP’den ayrılmak için ‘haklı bir gerekçe oluşturma’ stratejisi kuruyor. Lakin o zaman da kendisini ‘ayrılıkçı-bölücü’ ilan edebilirler. İktidara karşı ‘muhalefeti böldüğünü’ savunabilirler. Anlayacağınız Mansur Bey adaylıkta ısrarlı olur, ayrılıp giderse işi kolay değil…
SURİYE VE TEHLİKE
Suriye’de Colani tayfasının başa geçmesinden sonra belki en ciddi çatışmalar geçen hafta yaşandı. Bin kişinin yaşamını yitirdiği bildirildi. Suriye’nin içi sancılı. YPG-PKK, Dürziler, Nuseyriler, radikal unsurlar, İsrail, İran, Rusya, ABD… Suriye’deki olağan şüpheliler bunlar.
Dün gelen, “ABD ve Rusya ortaklaşa olarak BM’yi Suriye’deki olaylarla ilgili toplantıya çağırdı”haberi dikkat çekiciydi. Bu ABD ve Rusya’nın Suriye’de ortak adım atmaya başladığının göstergesi. Türkiye açısından 'hassasiyetle analiz edilmesi gerekir' kanaatindeyim.
“Etrafımızdaki dünya baş döndürücü bir hızla değişiyor. Jeopolitik değişimler, ittifakları sarsıyor. On yıllardır süregelen güvenceler çökmekte. Açıkça sert bir jeostratejik rekabet çağrına girmiş bulunuyoruz.”
Bunu söyleyen Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “İhtiyaç duyduğumuz ürünleri güvendiğimiz ortaklardan temin etmenin aşırı bağımlılıkları, savunmasız kalmayı ve şantajı önlemenin en iyi yolu olduğunu zor yoldan öğrendik” diye de eklemiş.
Dünyayı ateşe vermeye çalışanlar var. Buna engel olmak isteyenler de.
Umarım sağduyu kazanır, savaşsız, barış ve huzur dolu bir dünya kurulur…