Güzel ülkemin güzel insanları, geçen haftaki sohbetimizi "gelecek korkusunun olmadığı günler" dileğiyle noktalamıştım. Ancak bugün, bu korkunun neden bu denli derinleştiğini, ekonomik kaygılar ekseninde nasıl şekillendiğini bir kez daha ele almak istiyorum...

Güzel ülkemin güzel insanları, geçen haftaki sohbetimize gelecek korkusunun olmadığı günler dileğiyle ara vermiştim….

Onu dillendirmeden önce bir hususu ifade etmeden geçmek olmaz… 

Muhasebe haftası…

O da ne diyenleriniz olabilir mi?

Sanmam zira muhasebe mesleği salt ülkemde değil tüm dünyada oldukça akademik ve oldukça kabul edilen meslekler kapsamında yer almaktadır…

Muhasebe Mesleğinin ve Muhasebe Meslek Mensubunun toplum ve ilgili kurumlar nezdinde arzu edilen yere ulaşması, muhasebe meslek mensuplarının, potansiyel meslek mensuplarının ve muhasebe emekçilerinin angaryalarının az, kazançlarının sürekli olması dileğiyle muhasebe haftasını kutluyorum… 

Gelecek korkusu konusunda oldukça uzun süredir kendimce akıl yürütmeye çalışan birey olarak yaptığım sohbetlerde geri bildirimin ilk aşamada ekonomik kaygılar olduğu anlaşılmaktadır.

Gelecek korkusu denildiğinde öncelikli olarak ihtiyaçlar hiyerarşisine bakmak yanlış olmasa gerek…

Neydi bunlar?

1.         Fizyolojik 

2.         Güvenlik 

3.         Ait olma/Sevgi

4.         Saygınlık

5.         Kendini gerçekleştirme…

şeklinde ortaya çıkmaktadır…

Saygıdeğer okurlarım ilk sıradaki ihtiyaçlar, bir başka anlatımla “yeme, içme, barınma, çalışma, ücret alma v.b.” ihtiyaçların tam olarak karşılanmadığı ya da karşılanamadığı durumlarda diğer ihtiyaçların karşılanması ne yazık ki olanaklı değildir.

Peki bireyler gıda ve barınma gibi temel ihtiyaçların karşılanması için gerekli olan parasal varlığa ulaşabilmekte midirler?

Daha önceki yazılarımda da dile getirdiğim üzere, asgari ücretin 22.104,67 TL ve en düşük emekli maaşının 14.468,75 TL seviyesinde olduğu ülkemde bireylerin temel ihtiyaçlarını karşılamaları olanaklı mıdır?

Güzel ülkemde en düşük kira tutarları dikkate alındığında asgari ücretlinin ve en düşük emekli maaşı almakta olan vatandaşlarımızın kiralarını ödemeleri neredeyse olanaksız durumdadır.

Barınma ihtiyacını dahi karşılayamayan bir çalışanın ya da emeklinin diğer temel ihtiyaçlarını karşılamasını beklemek normal mi? Takdiri siz kıymetli okurlarıma bırakıyorum…

Önceki yazımda ifade etmeye gayret göstermiştim…

Asgari ücretle çalışan bir kişi adına Sosyal Güvenlik Kurumuna her ay ödenmesi gereken Sigorta Primi (İşsizlik Primi hariç) 8.000,- TL ve bu tutardan hareketle 25 yıl çalışan bir sigortalının oldukça basit bir hesaplama ile emekli maaşının 25.000,- TL nin altında kalmaması gerekir.

Şükür ki minimum emekli maaşı uygulaması var da emeklilerimiz daha az emekli maaşları ile karşı karşıya kalmıyorlar…

Kıymetli okurlarım/güzel ülkemin güzel insanları, temel ve devamındaki ihtiyaçların karşılanmasında devletin rolü göz ardı edilemez…

Anayasamızın 2.maddesi “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” hükmünü içermekte olup,

5.maddesi ile “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.” hükmünü içermektedir.

Konuşma dili ile ifade edeyim kıymetli okurlarım… Anayasa maddelerini paylaşmaktaki gayem bireylerin hiçbir çaba harcamaksızın tamamen devletten sunum beklemesi değildir.

Ulusal bir gazetemizde “Sosyal devlet anlayışına sahip olan ülkelerde fakir insanlar açlık mücadelesi vermezlerZenginler ise zenginliklerine servet katmazlar. Bu nedenle sosyal devlette ekonomik gelişim ön plandatutulmaktadır. Ülkelerin sosyal devlet olması için özellikle ekonomik ve sosyal gelişimlerin sürekli olarak devam etmesi gerekir”.

“Ülkelerin sosyal devlet olabilmesi için bazı özelliklerinin bulunması gerekir. Sosyal devlette fırsat eşitliği ön plandadır. Ayrıca sosyal devlette halka eşit gelir dağılımı ve asgari yaşam şartları sunulurSosyal devletin önceliklerinden birisi de vatandaşların sorumluluk üstlenmeleri için olanaklar sağlamasıdır” ifadesine yer verilmiştir.

Şimdi ne mi demek istiyorum kıymetli okurlarım,

Yine konuşma diliyle ifade edeyim izninizle…

Geçmişten günümüze uygulanan hatalı politikalar nedeniyle ne yazık ki güzel ülkemde insanların önemli bölümü temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta yetersiz kalmakta, vergi ahlakının en doğruya yakın şekilde tesis edilememiş olmasının da etkisi ile ihtiyaçların karşılanmasında devlet katkısının yeterince bireylere aktarılamamış olduğuna tanık olmaktayız…

Yapılan sık değişikliklerden de anlaşıldığı üzere, Sosyal Güvenlik Sisteminin bir defada doğru işlemediği ya da paydaşları mutlu edemediği, vergi düzenlemelerinde sıkça oluşturulan mali afların sisteme, dolayısıyla vergi ahlakına olumsuz yansımakta olduğuna tanık olmaktayız ne yazık ki…

O halde kıymetli okurlarım,

Vergi cennetleri listesinin yayımlanacağı tarihin, sosyal güvenlik sisteminin bir defada doğru işlerlik kazandığı ve paydaşlarını mutsuz etmediği günlerin yakın olması dileğiyle birlikte 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorum…