Birçok spor yöneticisi eline bıçağı alıp yeniden yapılandırma operasyonuna girişmektedir. Amaç sektörde oluşmuş yağ tabakalarını kesip atmak ve aktiflerin üretkenliğini artırmaktır. Sektörde yeniden yapılandırma her zaman aynı sonucu verir. Çalışan sayısı azaltılır. Doğru büyüklüğün niçin her zaman daha küçük olmak anlamına geldiği bir soru işaretidir. Stres, yıpranma, sürekli enerji eksikliği bugün birçok spor yöneticisi için rastlantısal mesleki olgular olmaktan çıkmış bir yaşam tarzı haline gelmiştir. Rekabet etmeyi içerideki korumacılığa yeğleyen yöneticiler, ellerinde yeterli bütçe olduğu halde yeni işler başaramamışlarsa bunun nedeni sübvansiyon düşkünü olmalarındandır. Her türlü başarısızlığı kadrolarının tutuculuğunun yol açtığı felç olma durumuna bağlarlar. Sonra aktifleri harekete geçirin, temellere geri dönün talimatını verirler. Şu soruyu soran yönetici çok azdır. Yeniden yapılandırmayı tamamladığımızı nasıl anlayacağız? Yağları kesip atmakla adaleleri kesmek arasındaki ayrım çizgisi nereden geçmektedir? Rakiplerinin olağanüstü verimlilik ve kalite kazanımları karşısında başarılarının eridiğini gören yöneticiler geçmişteki başarılarının temellerinin derin sarsıntılar geçirdiğini fark ederler. Köşeye sıkıştıklarında bugünün başarılarının yarının başarılarını garanti etmeyeceğini itiraf etmeye hazırdırlar. Buna rağmen davranışları genellikle geleceğin az çok geçmişin bir tekrarından ibaret olacağı varsayımına dayanıyor gibidir. Sabırsız spor yöneticileri karmaşık görünen konulara tekrar dönmeyi öğrenmek zorundadır. Çabuk yanıt üretemeyen açık uçlu tartışmaları sabırla karşılamalıdırlar. Sektör öngörüsü oluşturmanın en azından başlangıçta karar vermek kadar keşfetmeyi de içerdiğini görmelidirler. Üst düzey spor yöneticilerinin zamanlarının %40’ını dışarısını gözlemlemeye, %30’unu 4 yıl sonrasını gözlemlemeye, %20’sini geleceği araştırmaya, %10’unu ise geleceği oluşturmaya harcamaları gerekmektedir. Otomobil, uçak ve dijital teknoloji nasıl büyük dönüşümlere yol açtıysa dev fırsatların çoğu köklü dönüşümler potansiyeline sahiptir. Önceden tartışılmış görüşe sahip olanlar, sektörü orkestra şefi gibi yönetenler en iyi şekilde ödüllerini alırlar. Arabalarını geleceğe doğru süren yöneticiler olduğu halde hala dikiz aynasına bakarak yol alanlar kaybedeceklerdir. Bu iş öyle yağları kesip atmakla düzelecek gibi değildir. Acı deneyim gösteriyor ki, geleceğe yönelen bu yarışta sürücüler yolcular kadar hızla giden araçlar altında kalanlar da ezilenler de olacaktır.