"Enflasyon bütün kötülüklerin anasıdır."

Bunu merhum Süleyman Demirel söylemişti.

Ülkelerin beka sorunu sıralansa bu başlık en ön sıralarda kendine yer bulur. 

Çünkü pahalılık paranızın pul olması demektir.

Halkınızın gelir seviyeleri arasında uçurum demektir.

Yatırımcı sıkıntısı, borçlanmada güçlükler, piyasaların sırat köprüsü üzerinde seyretmesi gibi pek çok zararı vardır.

Enflasyonun yüksek olduğu ülkelerde kötü şartlar yoksulu vurur. Onlar daha da yoksullaşırken zenginler ise servetlerini katlarlar.  

Araştırmalar, Avrupa’da gelir dağılımı eşitsizliğinde Türkiye’nin lider olduğunu söylüyor. Dünyadaki 130 ülke içinde ise 28. sıradayız. İşin kötü yanı ise iyiye gidiş yok. 

2024 enflasyonumuz yüzde 58.51. Bu TÜİK verisi. ENAG’a göre daha yüksek. ABD’de yıllık enflasyonun yüzde 2.9 olduğunu düşündüğünüzde bizdeki oranın vahametini anlarsınız.

Enflasyon, kötü ekonomik yönetim sorunudur. Yani, bu problemi halkın sırtına siyasetçiler yüklemektedir. Ve daha vahimi ders alınmamaktadır. AKP ve daha öncesindeki iktidarlarda da enflasyon kronik sıkıntımızdı.

Şimdi biraz ekonomik verilere göz atalım:

2025 yılında 2 trilyon TL’ye yakın faiz ödenecek. Bu, 56 milyar dolara denk geliyor. Aynı zamanda bir önceki yıla göre yüzde 50 daha fazla faiz ödeyeceğiz. Bütçe açığından fazla faiz ödeyen bir ülkeyiz.

RP Genel Başkanı Fatih Erbakan, merhum babası gibi zeki biri. Onun hesabına göre, AKP döneminde 21 yılda 598 milyar dolar kamu kaynağı faize gitmiş. AKP’nin dünya faiz şampiyonu olduğunun altını çiziyor.

Yine Erbakan’ın hesabına göre, 2025’de yapılacak 1,95 trilyon TL’lik faiz ödemesini 4 kişilik bir aile için her bir aileden her ay 7 bin 542 lira, yılda da 90 bin 507 lira faize gidecek. 

Duydunuz mu komşular? İktidarların hatalarının bedeli olarak her birimiz senede 90 bin lira ödüyoruz. 

Faize verilen 56 milyar dolar ile devlet 10 milyon asgari ücretliye bir sene boyunca her ay 16 bin lira fazladan maaş verip asgari ücretlinin eline 33 bin lira geçmesini sağlayabilirdi. Engelli vatandaşlarımızın şehit ve gazilerimizin tamamının taleplerini yerine getirebilirdi.

2025’de faize verilecek parayla 40 bin küçük ve orta ölçekli işletme kurulup 800 bin istihdam sağlanabilir ve işsizliğin ortadan kaldırılmasına katkı sağlanabilirdi.

Bu sene 4 kişilik bir aileden her ay 49 bin TL, yılda ise 588 bin TL vergi alınacak. Vergi yükü dar gelirli kesimin üstüne bindirildi. Dolaylı vergilerin yüzde 66 seviyesinde olduğu düşünüldüğünde acı tablo belirgin. Yüksek faizle borçlanıyoruz, uzun vadeli ve kendi para birimimizle borçlanamıyoruz. Üstelik borcu üretime, yatırıma aktaramıyor, borçları kapatmaya ve faize ayırıyoruz. 

Vatandaşa verilmesi gereken kaynakların bazı imtiyazlı holdinglere yönlendirilmesi akla ziyan. Bu sene 2,1 trilyon lira kurumlar vergisi ve gelir vergisi muafiyeti var o zenginlere. 

Erbakan, “Enflasyonla talebi ve arzı kısarak, vergileri üç katına çıkararak mücadele edilmez, tüm faturayı dar gelirli milyonlara keserek mücadele edilmez. Gelir dağılımında adaleti sağlayarak, israftan kaçınarak, denk bütçe yapıp faiz canavarından kurtularak, milli kaynak paketleri oluşturarak ve oluşan refah payını dar gelirli milyonlarla paylaşarak enflasyonla mücadele edilir” diyor.

Ekonomideki kötü tabloyu sizlerle paylaşmamın nedeni var. O neden; meşhur iş insanı Elon Musk. Tesla, x, yapay zeka, spacex gibi markaların patronu. Malum, Trump, Musk’u, ‘Hükümet Verimliliği Bakanlığı’na getirdi. 

Musk, bürokrasinin ortadan kaldırılması, savurganlığın kesilmesi ve federal kurumların yeniden yapılandırılması için çalışacak. Ayrıca yolsuzlukları açığa çıkaracak.

Yüzde 2.9 enflasyonu olan Amerikalılar yolsuzluk ve tasarruf tedbirleri için sıkı bir yola girerken yüzde 58.51 enflasyonlu ve savurganlık, şaibeler ülkesi haline gelen Türkiye’de, böyle bir önlem düşünülmemesi garip değil mi?