‘Ne günlere kaldık’ ifadesini şaşkınlık yaratan, aklımızın almadığı olaylar için kullanırız.

Türkiye’nin bugünkü haline baktığımızda bu ifadeyi her gün birkaç kez kullanır hale geldik.

Örnek mi istiyorsunuz?

‘Oğlu annesini öldürdü…’

‘Oğlu babasını yumrukla bayılttı…’

‘Damat kaynanasını hamile bıraktı…’

‘Kardeş kardeşi öldürdü…’

Şimdi de siyasi içerikli olanlara bakalım:

‘Ekrem İmamoğlu’nun diploması iptal edildi.’

‘İBB’ye operasyon.’

‘İmamoğlu evinde gözaltına alındı.’

‘İmamoğlu tutuklandı.’

‘CHP’ye kayyum atanacak.’

‘DHMİ eski bürokratının bankadaki özel kasasında 26 kg külçe altın, 1 milyon 320 bin dolar ve 121 bin euro ele geçirildi.’

Şimdi…

Ekrem İmamoğlu 2019’da İBB Başkanı seçildi. İBB’nin Teftiş Kurulu geniş çaplı soruşturma yaptı. Yüklü miktarda yolsuzluk, usulsüzlük bulunduğu İmamoğlu tarafından açıklandı. 36 dosyadan beşinin kapatıldığı, 31’i ile ilgili de herhangi bir işlem yapılmadığı belirtildi.

O dosyaların tamamını burada anlatmayacağım. Ama fikir vermesi açısından birisine bakalım.

*2011’de Fatih’te yeşil alan olarak görünen arsayı İBB özel bir şirkete yaklaşık 25 milyon liraya satıyor. Bu arsadan kısa süre sonra imar geçiriliyor. Ardından da, İBB 25 milyona sattığı arsayı 430 milyon lira vererek aynı şirketten geri alıyor.

Peki ne oldu? Devreye İçişleri Bakanlığı girdi ve dosyalara, 'biz inceleyeceğiz' diyerek el koydu. 

Ekrem İmamoğlu, yolsuzluk dosyalarına el konulduktan sonra şöyle dedi:

“Bu dosyaları Bakanlık, usulsüz bir biçimde elimizden almıştır. Böyle bir uygulama yapılmamıştır daha önce. Almıştır ve sindirmeye çalışmıştır. Her birini analiz edeceğiz. Her biri takibimizdedir. Hiçbir şekilde o dosyalardan gözümüzü ayırmıyoruz, takip ediyoruz.”

Gelelim Ankara’ya…

Mansur Yavaş da, Melih Gökçek dönemiyle ilgili tetkikler yaptırdı. Bugünün moda tabiriyle epey turp bulduğunu açıkladı. Ne demişti?

“Bizim elimizde 3 katrilyonluk yolsuzluk dosyası var ve savcılığa verdik. Şimdi bekliyoruz Ak Parti Grubu'ndan, bu belgeler savcılığa intikal ettirilmiştir. Bu para Ankara'nın parası olduğuna, yok edilen para da tüyü bitmeyen yetimin hakkıysa, ben AKP Grubu'nu dosyaya müdahil talebiyle hesabını sormak için başvurmalarını bekliyorum. Para benim değil, Ankara halkının parası.”

Allah aşkına böyle bir ülke olur mu? ( Kuzey Kore, Rusya, S.Arabistan, İran gibi ülkelerden bahsetmiyorum.)

Böyle bir iktidar olur mu?

Hele böyle bir yargı olur mu?

İmamoğlu’nun diplomasının iptali yanlıştır.

İmamoğlu’nun tutuklanması katiyen yanlıştır.

Olması gereken şey; eğer varsa bir delil soruşturma başlatırsınız, yargı süreci yürür ve sonuçlandırılır. Tutuklamak ne demek? Böyle bir çılgınlığı normal iktidarlar yapmaz. O yüzdendir ki bu kararlar Türkiye’yi ayağa kaldırmıştır. Millet haksızlığa, hukuksuzluğa isyan etmiştir. Milletin elinde kala kala sadece hürriyeti kaldı. Ona da göz dikmeyin bir zahmet...

Saygıdeğer siyaset adamımız, Adalet eski bakanımız Oltan Sungurlu ile sohbet ederken ‘Siyaset yargının sırtına bindi. Bu gidişin sonu iyi değil’ demişti. O cümlenin ne kadar etkileyici olduğu bugün daha iyi anlaşılıyor. ‘Adalet mülkün temeli’ diye, ‘Adalet devletin varlığının sebebidir’ diye boşuna denilmediğini de bugünlerde bir başka özümsüyoruz.

Dünyada savaş ateşinin harlandığı bir dönemden geçiyoruz. Birlik ve dirlik içinde olmaya en fazla ihtiyaç duyduğumuz zamanlardayız. İktidar, bu birliği pekiştirecek adımlar atmak yerine ‘makamım elden gider’ korkusuyla yanlış işler yapıyor. Yargıyı siyasi rakiplerini alt etmek için kullanıyor.

Halbuki bel altı davranmak yerine, doğru olmayı deneseler hem ülkeye hem de kendilerine daha yararlı olacaklar.

En büyük hile ‘doğru’ olmaktır. Bunu kulağınıza küpe edin.