“Benim mal varlığım bir yüzükle yola çıkılan uydurma siyasi yaşam hikâyelerine benzemez! Yürütülen bu operasyon, ekim ayında Başsavcının İstanbul’a tayini ile başlamıştır. Kula kulluk eden insandan adalet bekleyecek değilim!”

Türk milletinin iradesinin sembolü haline gelen Ekrem İmamoğlu ifadesinde aynen böyle dedi. Müthiş bir lider duruşudur bu…

Tayyip Erdoğan, İstanbul’u kaybetti. Siyasetin seyri değişti.  İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni Erdoğan’ın elinden alan Ekrem İmamoğlu ikinci seçimde de zaferini korudu. Erdoğan, İmamoğlu’nun karşısına topuyla tüfeğiyle geldi ama sonuç değişmedi. 

Sandıkta yenilmeyen İmamoğlu’na karşı bu sefer kumpas devreye sokuldu. Hem Erdoğan hem de AKP’li belediyelerle ilgili yığınla şaibe ve iddia varken ve bunlar için yargı kılını kıpırdatmazken bir anda İmamoğlu’na ‘yolsuzluk ve terör’ iddialarıyla operasyon yapıldı. Mansur Yavaş, “Melih Gökçek hakkında 100’e yakın yolsuzluk ve suç dosyasını Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na teslim ettik, savcılık Gökçek’i ifadeye bile çağırmadı! Yunus Emre Vakfında milyar dolarlık yolsuzluk yapanı Büyükelçi yaparsanız bu soruşturmalar çöp olur!” anımsatmasıyla golü attı.

Millet ayağa kalktı, meydanlara indi ve ‘artık yeter’ dedi. Ekonomi göçtü. 1 trilyon lira uçtu gitti. Borsa İstanbul, üç günde yüzde 17 düştü. Sürekli devre kesmek zorunda kaldı. Musavvat Dervişoğlu “Cumhurbaşkanı'nın keyfi yerine gelsin diye yaşadı Türkiye bunları” diyerek taşı gediğine koydu.

Millet meydanlarda iradesine ve hürriyetine sahip çıkarken ‘medya ne yapıyor?’ diye merak ettik. NTV, CNNTürk, Habertürk, TV100, Haber Global, A Haber, TGRT Haber gibi televizyon kanallarının kör ve sağır rolüne büründüğünü gördük. Bunlara bağlı yazılı medya organlarında da durum aynıydı. Milletin sesini duymadılar, duyurmadılar. ‘İktidarın borazanları’ yakıştırmasını hak ettiklerini gösterdiler. 

Polislerimiz güvenlik sorunlarıyla uğraşmak yerine, hakkını arayan vatandaşla karşı karşıya getirildi. Polisin biber gazı, tazyikli su sıkması ve lokal fiziki şiddet uygulaması hoş olmadı. Halbuki, o insanlar bu ülkedeki polisin de hakkı ve iradesi gasp edilmesin diye meydandaydı. Adalet, hak, hukuk istemek yasal bir davranıştı.

Türkiye’nin tüm illerine ve ilçelerine yayılan tepki eylemleri sanatçı camiasından da destek aldı. 500 civarında sanatçı İmamoğlu’na desteklerini açıkladı.

İş insanları ve aydın geçinen tayfa ise sesini çıkaramadı. Para ve makam korkusu adeta dillerini yutturdu.

Yorgun, uykusuz millet pazar günü de sandıklara koştu. 15 milyon oyla öfkesini, talebini tescil etti.

Üniversiteliler, gençlik

Üniversiteli gençler Atatürk’ün “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur” talimatı ekseninde üzerine düşeni yaptı. Kampüslerde, sokaklarda ceberrut iktidara ‘yeter’ dedi. 

İki Bakan ve çarpıcı tespitler

Erdoğan’ın siyasette rakiplerini alt etmek için ‘her yol mübah’ anlayışı ile hareket ettiğini yaşayarak gördük. 

Eski Bakan Rüştü Saraçoğlu Erdoğan’ın bu anlayışının teşhis ve tedavisini şöyle yapmış:

“’Böl – Parçala – Yönet’ sisteminin ordinaryüsleriyle mücadele edebilmenin tek yolu ‘Birleş - Tamamla – Kazandır.’ Küçük farkları büyütmemek birleşmenin ilk şartıdır.”

Yine eski bir bakan, Koray Aydın da İmamoğlu operasyonunu şöyle izah etmiş:

“Senaryosu önceden yazıldığı belli olan haksız, hukuksuz ve adaletsiz bir tutuklama ile karşı karşıyayız. Ülke ekonomisini, iç huzurunu ve itibarını hiçe sayacak kadar gözü dönmüş bu iktidar, zulüm ile abad olunamayacağını en yakın zamanda görecektir.”

Trump bile, “Hukukun bittiği yerde tiranlık başlar. Hukuku siyasi rakipleri alt etmek için kullanamazsınız. Siyasi rakibinizin peşine düşemezsiniz” diyerek demokrasinin ne olduğunu idrak ettiğini ortaya koyarken Erdoğan ve tayfası ne yapmaya çalışıyor sahi? 

İnandırıcılıklarını yitirdiklerinin, yalama olduklarının farkında değiller. Zorla güzellik olmayacağını içselleştirmeleri umarım uzun sürmez. 

Atatürk olmasaydı

Kıymetli tarihçimiz Prof. Dr. Halil İnalcık, 70 yaşına kadar 4 milyon Osmanlı evrakını incelediğini, 98 yaşına kadar da 28 eser yazdığını hatırlattıktan sonra şöyle der: “Anladım ki, bugün buradaysak bunu tamamen Atatürk'e  borçluyuz, Gazi Mustafa Kemal olmasaydı bizde olmayacaktık. Bunu göremeyenler boş insanlar.”

Merhum Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ebulfeyz Elçibey’den de duyalım: “Atatürk bir mucizedir. Tanrı mı yarattı bu mucizeyi, bilinmez, deftere kitaba sığan bir adam değil. Devrindeki dünyadaki tüm liderlerin ideolojisi bitti yok oldu gittiler ama Atatürk ölümsüzlük zırhına sarıldı.”