Trump’un savaş istemediği, İran’la barışçıl şekilde sorunu çözmek istediği biliniyordu. Ama bazı güçler Trump’un fikrini değiştirdi. Daha doğrusu buna mecbur bıraktı. Sonuçta Amerika’da Başkan Trump’un değil Pentagon’un planı geçerli oldu. İsrail, İran’a saldırdı.
İran Amerika ile müzakere yürütüyordu. İşlerin uzlaşmaya doğru ilerlediğini duyuyorduk. O arada Amerika karıştı. Los Angeles’te isyan çıktı. Trump, Musk ile kavga etti. Musk, Jeffrey Epstein’in seks dosyasında Trump’un da isminin bulunduğunu açıkladı.
İsrail’in densiz, haksız ve hukuksuzluğun kitabını yazdı. İsrail saldırganlığı Pentagon’un rehinesi Netenyahu sayesinde tavan yaptı.
MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Ruhi Ersoy’un, "Bu ne yaman çelişki! İsrail’in, NPT’ye (Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması) hiçbir zaman taraf olmadığını ve buna rağmen NPT’ye taraf olan İran’a, bu antlaşmanın ihlal edildiği iddiasını gerekçe göstererek askeri müdahalede bulunduğu gerçeğini de bilmek gerekir. Bu durum, aynı zamanda uluslararası sistemin çarpıcı bir çelişkisidir" ifadeleri , İsrail perdeli Amerika’nın kanun, kural tanımadığının göstergesidir.
Uluslarası kuralları yok sayarak İran’a saldıran Netenyahu utanmadan ‘kurtuluş savaşı veriyoruz’ dedi. Yetmedi, ağlayarak Batı’dan yardım dilendi. Pardon ama durduk yerde sana saldıran biri mi oldu? Hamas saldırısını bile sen planladın ve Gazze’de emsali görülmemiş katliam yaptın. Bu iğrençlikleri yapmana rağmen ‘ağlayan kişi’ olman komik değil mi?
İsrail, kuruluşundan beri hep vuran, öldüren oldu. Şimdi kendi topraklarına bombalar düşüyor. Yaşattıkları ölüm ve yıkımla yüzleşiyorlar. Netenyahu buna alışık da dayanıklı da değil. Ağlaması da bu yüzden. Sığındıkları Batı da eski Batı, ABD tek güç değil. Ey Netenyahu sen halkını da komşularını da ateşe atan bir kalleşsin.
Molla rejimini ben de eleştirenlerdenim. İran halkı, baskı ve çağdaş kurallardan uzak yaşamasın isterim. İran’ın nükleeri ve rejimi sorunmuş. Peki, senin nükleerin, rejimin problem değil mi? Bunları bahane ederek saldırma hakkını sana kim verdi?
Casuslar
İran, saldırıların ilk günü fena yakalandı. Üst düzey yöneticileri, komutanları, bilim adamları öldürüldü. Ama İsrail’in unuttuğu şey; İran’ın Orta Doğu’daki 2.5 devletten biri olmasıydı. Toparlandı, direndi, karşı saldırı başlattı.
Bu esnada İsrail saldırılarındaki en önemli unsurlardan birinin içerdeki ajanlar(hainler) olduğu ortaya çıktı. Mossad’ın İran içinde İHA üssü kurduğu ve bunlarla ciddi yaralar açtığı görüldü. Nitekim İran güvenlik güçleri insansız hava araçları taşıyan Mossad’a ait bir kamyonu ve iki Mossad ajanını yakaladı. Diğer bir operasyonda da İsrail istihbaratçılarının, patlayıcı ve elektronik cihazları hazırlarken yakalandığı belirtildi.
Rusya’ya Ukrayna’nın gerçekleştirdiği dron saldırılarının benzeri bir durumdu bu. Ve en önemli gerçek de, ülkelerin en büyük zararı içerdeki işbirlikçi ve hainlerden göreceğinin kanıtıydı.
Türkiye ders alıp gerekenleri yapmalı
Muhakkak Türkiye’nin yaşananlardan alacağı önemli dersler vardır. Güvenlik hafife alınmayacak önemdedir. Ve gerekenler acilen yapılmalıdır.
Eski bakan Sadettin Tantan bu eksende şu değerlendirmede bulundu:
“İran - İsrail krizi Türkiye’nin öngördüğü bir mesele olması bakımından sürpriz değildir. Bundan sonraki aşamada İsrail savaşa ABD’yi dahil etmek isteyecektir. Ancak bu durum karşısında Rusya veya Çin’in de İran’ın yanında savaşa dahil olması ile ‘Dünya Savaşı’ kaçınılmaz hale gelecektir. Türkiye, bölgede olası nükleer saldırılara karşı tedbirlerini almalı, sığınaklar tesis etmelidir. Nükleer silah kullanımının Akdeniz’de büyük çevre tahribatı yaratacağı açıktır. İran ve İsrail’in savaşan ülke pozisyonuna geçmesi Türkiye’nin birçok yönden etkileneceği bir durum yaratmıştır. Göç, çevresel tedbirler, istihbari faaliyetler yeniden ele alınmalıdır. Askeri istihbaratın yeniden kurulması zaruri bir hal almıştır. İstihbarat Teşkilatı mevcut kanunlar çerçevesinde dar bir alana sahiptir. Bunun modern devletlerdeki gibi ele alınması gerekmektedir. Dünya yeni bir döneme girmekte olup; Türkiye’nin bu dönemde güçlü duruşundan taviz vermemesi gerekmektedir. Bu yurt bizim sahip çıkacağız!”
Nükleer savaş riski
Rus Siyaset Bilimci Alexander Dugin, “Trump yanlılarının ezici çoğunluğu, ABD'nin İsrail'in yanında İran ile bir savaşa girmesine açıkça karşı çıkıyor. Sadece terörist Lindsey Graham gibi neoconlar savaş için baskı yapıyor. Amerikalıların büyük çoğunluğu buna karşı ve bu sefer şiddetle karşı çıkıyorlar”dedi.
Dugin’in vahim bir iddiası ise nükleer savaş riski. Ona göre İsrail başarısız olursa nükleer saldırı seçeneğini devreye sokabilir. Dugin, “Bu, İran ve Yemen'e karşı doğrudan nükleer silahların kullanılmasını ve gerekirse İsrail'in kendi içinde kendini yok etmek için kirli bombaların patlatılmasını içeriyor” diyor.
Bazı İsrailli bakanların, AB ülkeleri Filistin’i tanırsa Avrupa başkentlerine nükleer saldırı tehdidinde bulunduklarını da hatırlatıyor Dugin.
Netenyahu gibi gözü dönmüş birinin yapamayacağı şey değil. Keşke birileri Netenyahu ve onu koruyanlara el çektirse de bölge de dünya da rahat etse.
Harakiri
İsrail’in yaptıkları İran’da öfke patlamasına yol açtı. İran, İsrail'e yönelik operasyonları büyütüyor. Nitekim İran’ın vuruşları daha etkili, noktasal ve yıkıcı hal aldı. İran’da rejim değiştirmeye yeltenen Netenyahu’nun kendi rejiminden olması muhtemel. İran'a yönelik yanlış hesaplar siyonist rejimin çökeceğinin işareti.
İran’ın etkili füze saldırılarında dikkat çeken bir ayrıntıyı da aktarmakta yarar var. İddiaya göre İran geliştirdiği yeteneklerle İsrail savunma sistemlerinin birbirini vurmasını sağladı. Yani İranlılar, Demir Kubbe’ye harakiri yaptırdı.
Bunu şöyle izah ettiler:
“Bu operasyonda, Siyonist rejimin komuta ve kontrol sistemleri, güçlendirilmiş bilgi ve teçhizat yetenekleri ile, yeni yöntemler kullanılarak hedef alındı. Düşmanın çok katmanlı savunma sistemleri devre dışı bırakıldı; öyle ki rejimin hava savunma sistemleri birbirlerini vurdu. Bu operasyonda kullanılan yenilikler ve kabiliyetler, ABD ve Batı ülkelerinin tam desteğine ve en gelişmiş savunma teknolojilerine rağmen, füzelerin işgal altındaki topraklardaki hedeflere başarılı ve yüksek isabet oranıyla ulaşmasını sağladı."
Tek temennim barış, umarım tez zamanda gerçek olur…
Unutmadan, İngilizler İsrail’e tam destek veriyormuş…