Trump, 3 günlük Orta Doğu turuna çıktı. Suudi Arabistan, Katar ve BAE'yi ziyaret etti. Bir dizi yatırım, silah, savunma anlaşmaları imzaladı. Rakamın 3,2 trilyon dolar değerinde olduğu duyuruldu.

Aktarılana göre, BAE 1,4 trilyon dolar, Katar 1,2 trilyon dolar, Suudi Arabistan da 600 milyar dolar veriyor. ABD’nin Şubat 2025 bütçe açığının 307 milyar dolar olduğunu düşünürsek Trump’un topladığı parayla ülkesinin ekonomisini yoluna koyduğunu söyleyebiliriz.

Durum böyle olunca insanın aklına ‘Arap ülkeleri bu kadar parayı gözünü kırpmadan niye verdi?’ sorusu geliyor.

‘Güç’ faktörü en makul yanıt olarak görülüyor.

Birey ilişkilerinden uluslararası münasebetlere varıncaya kadar tarih boyunca var olan gerçek bu. Mafyatik olaylarda ‘haraç’ olarak bildiğimiz şeyin uluslararası adı ise ‘anlaşma.’

Haraç; hayatta karşılaştığımız en acı gerçeklerden biri, belki de en inciticisi. Bu, sadece maddi bir gasp değil, aynı zamanda onur, saygı ve adalet gibi temel insani değerlerin çiğnenmesidir.

Güçlünün zayıftan haraç almasının temelinde güç dengesizliği yatıyor. Bu dengesizlik, fiziksel üstünlükten ekonomik güce, sosyal nüfuzdan psikolojik baskıya kadar farklı biçimlerde kendini gösterebiliyor. Haraç talep eden taraf, kendisini dokunulmaz ve üstün hissederken, haraç verenler ise genellikle çaresiz ve korumasızdır.

Haraç girişimlerine engel olacak en gerekli şey cesarettir.

‘Hayır’ diyebilme cesareti en güçlü silahtır. Kişilerin veya ulusların sınırlarını çizmesi ve onlara saygı gösterilmesini talep etmesi, haraç alma girişimlerini boşa çıkarabilir.

Kokpitte durum..

Uçağa bindiniz, havalandınız. Seyir halindesiniz. Kokpitte neler yaşandığını bilemezsiniz.

Mesela 2. Kaptan bayılsa, 1. Kaptan da sıkıştığı için tuvalete gitse haberiniz olabilir mi?

Tabi ki olamaz.

Peki, bahsettiğim bu olayın gerçekte yaşandığını söylesem, inanır mısınız?

Hani biri size anlatsa ‘hadi oradan..’ diyeceğiniz cinsten bir olay.

CIAIAC adlı kuruluşun raporuna göre bu anlattıklarım, Frankfurt'tan İspanya'ya giden Lufthansa uçağında yaşandı. Airbus A321 tipi uçakta 199 yolcu ve altı mürettebat bulunuyordu. Kaptan pilot, yardımcı pilotun bayılması üzerine tuvaleti kullanmak için kokpitten kısa bir süreliğine ayrıldı.

Raporda, oto pilotun aktif olması nedeniyle uçağın istikrarlı bir şekilde uçmaya devam ettiği, ancak yardımcı pilotun kontrolleri istemeden çalıştırdığı belirtildi. Bu süre zarfında yardımcı pilotun ‘ani ve ciddi güçsüzlüğü’ ile tutarlı seslerin ses kayıt cihazına kaydedildiği de eklendi.

Hava trafik kontrolörü yardımcı pilota üç kez ulaşmaya çalıştı ancak yanıt alamadı.

Raporda, kaptanın tuvaletten döndüğü ve kokpit kapısını normal bir açılış koduyla açmaya çalıştığı ve kokpitin çınladığı söylendi. Kaptan bunu beş kez denedi ve bir kokpit mürettebatı üyesi de uçuş güvertesine bir interkom çağrısı yaptı. Cevap alamayınca, kaptan erişim sağlamak için bir acil durum kodu kullandı ve uçağın kontrolünü ele geçirdi.

Neyse ki bu uçuşta kimseciklere zarar gelmedi. Uçak güvenli şekilde yere indi. Yardımcı pilota tıbbi müdahale yapıldı.

Türkiye'de terör örgütü silah bırakıyor, teslim oluyor. Bu iyi bir gelişme. Perde arkasında yaşananlarla ilgili bilgimiz sınırlı. Yani kokpitte kopan fırtınadan haberimiz yok. Lufthansa uçağındaki hatalar 1 sene sonra ortaya çıktı. Şansın yardımıyla ölümcül aşamaya da geçmedi.

Umarım Türkiye’de kazasız belasız terör sorunundan kurtulur.

***

Atatürk’ün Türk gençliğine armağan ettiği bayramı kutluyoruz. Atatürk, Bandırma Vapuru ile Samsun'a 19 Mayıs 1919'da çıkmıştı. Bu tarih, Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı olarak kabul edilir. Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun. Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmet ve şükranla yad ediyorum.